9.11.23

Atatürk’ü ve Düşüncelerini İyice Anlamalı ve Uygulamaya Çalışmalıdır

 



Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü; vefatının 85'nci yıldönümünde rahmet ve minnetle anacağız.

10 Kasım Atatürk'ü anma günü ve Atatürk haftası (10-16 Kasım) etkinliklerinde Atatürk sadece anılmayacak; Atatürk’ü anlama çalışmaları yapılacaktır. Daha doğrusu bizim isteğimiz, umudumuz budur: Atatürk’ü ve düşüncelerini iyice anlamalı ve uygulamaya çalışmalıdır.

“Atatürk’ü bugüne dek anlayamadık mı?” sorusuyla karşılaşabiliriz. Evet, bazılarımız hâlâ onu anlamış değiliz. Anlayabilseydik Anayasamızın 2. Maddesini içimize sindirirdik:

 Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.”

Peki, insan haklarına saygılı mıyız? Öyle bir garabet ki, AYM birileri için HAK İHLALİ kararı veriyor. Mahkemeler bile bunu tanımıyor. Bir devlet görevlisinin “AYM’ne saygı duymuyorum.” sözlerini hâlâ unutamazken hiç beklenmedik biçimde mahkemelerin AYM kararına uymaması ile karşılaşıyoruz.

“Yargılamanın Yenilenmesi Kararı

Bireysel başvuru incelemesinin bir mahkeme kararına ilişkin olması ve Anayasa Mahkemesi Bölümlerinin de esastan yaptığı inceleme sonucunda bir hakkın veya özgürlüğün ihlal edildiğine kanaat getirmesi durumunda, kural olarak yargılamanın yenilenmesi kararı verilir (6216 s. Kanun 50/2). Bu karar sonucunda ihlale neden olan mahkeme kararının ve bunun neden olduğu sonuçların bertaraf edilmesi için, dosya ihlal neticesini doğuran kararı veren mahkemeye tevdi edilir. Mahkeme de yeniden yargılama yaparak ihlal neticesini bertaraf eder. Böyle bir durumda yeniden yargılamayı yapacak olan mahkemenin mümkünse dosya üzerinden karar vermesi ve ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırması gerekir (6216 s. Kanun 50/2). Ancak ihlalin sonuçlarının dosya üzerinden bertaraf edilmesi mümkün değilse, o zaman mahkemenin duruşma açması da mümkündür.1

Mahkeme, ihlalin sonuçlarını dosya üzerinden bertaraf edemedi, bu anlaşılabilir. O zaman mahkemenin duruşma açması da mümkünken, dosya neden Yargıtay’a havale ediliyor? Her halde bir sebebi vardır. Ama bizim aklımız kesmiyor. Peki, Yargıtay, 1982 Anayasasının 153. maddesine neden uymaz?  Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” Allah Allah, yoruma açık olmayan bu maddeye rağmen...

“Yargıtay 3'üncü Dairesi, AYM üyeleri hakkında "Anayasa hükümlerini ihlal ettikleri ve kendilerine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aşarak, hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullandıkları" değerlendirmesi yaptı.

"AYM üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için" Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.

Yargıtay 3. Dairesi kararında ayrıca AYM tarafından tehdit edildiklerini savundu.2

Şimdi, gel de ayıkla pirincin taşını.

Böyle deyimler kullanmamın nedeni bu yazımızın bir makale olmayıp sade bir yurttaşın denemesi olduğunu belirtmek içindir. Yoksa bize mi kaldı koskoca mahkemelerin yargıçları hakkında söz söylemek.  Biz olsak olsak evden eve nakliye işleri yapan biriyiz:

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı Hayati Yazıcı, X paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

"Öyle olaylar olur ki, analiz yapmak için, konuşsan da konuşmasan da sorun olur. Hiç ve asla olmaması gereken öylesi bir olay yaşıyoruz. Yazık, çok yazık. Devleti oluşturan erkler, sorun çözümler. Asla sorun üretmez, üretemez. Birbirini çelmeleyemez.3"

Gerçekten yazsam da yazmasam da sorun olabilir. Onun için bu mayınlı alanda bir an önce çıkalım.

Biz Atatürk’ten söz ediyorduk değil mi? Peki, bu durum veya durumlar hiç yakışıyor mu Türkiye Cumhuriyeti’ne? Demek ki hukuk devleti olabilmemiz için çabalayacağız. Gerekirse 40 fırın ekmek yiyeceğiz.

Bir de, “... Sosyal Hukuk devleti...” ifadesi var. Ne derece sosyaliz? Milyonlarca kişiye devlet yardımına muhtaç durumuna düşürdükten sonra onlara makarna, çay, kömür vb. şeyler verince bir de para yardımı yapınca sosyal devlet mi oluyoruz? Merakımdan soruyorum sadece.

Daha önemlisi “... lâik ve sosyal bir hukuk Devleti...” ifadesindeki lâiklik kavramıdır.

“ Yapılmakta olan işin en hassas, en önemli, en can alıcı yeri.” Burasıdır. Yani zurnanın zırt dediği yer.

Lâikliğin dinsizlik olmadığını bir türlü kavrayamadık. Evet, kraldan çok kralcılar öyle uygulamalar yaptılar ki affedilir gibi değil. Tabii kasıtlı yapılanlar da var. Ancak bilelim ki;

Lâiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ve her vatandaş için vicdan hürriyetinin sağlanması demektir. Atatürk’e göre “lâiklik” yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü demektir.”

“Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir.4

Aslında çokları bunu senden benden iyi biliyor; ama dini istismar etmezlerse rahat olamazlar.

Dahası var, “... demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti...” ifadesinde demokratik kavramı var. “Bu ne ola ki, bize uğradı mı bu?” desem nankörlük etmiş olurum. Evet, sözde demokrasi var. Ancak... Bu ancaklı, fakatlı, amalı ifadeler var ya illet eder insanı. Demokrasiyi kurtarmaya çalışanlara bir zamanlar “zillet ...” mi denmişti.  Neyse hiç kimseye aldırmadan demokrasimizi güçlendirmek için çabalamalıyız.

Geri geri gitmekten yoruldum. İhtimal siz de yorulmuşsunuzdur. Onun için geri kalan ifadelerin hepsini yazıyorum: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

Başlangıçta belirtilen temel ilkeleri hatırladık mı? Nereden hatırlayacağız? Biz ... Neyse bu söz de içimde kalsın.

“BAŞLANGIÇ

Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda;

Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddî ve manevî mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;

Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;

Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;

Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;

Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve  “Yurtta sulh, cihanda sulh” arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;

FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,

TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.5 

Sıra geldi Atatürk milliyetçiliğine. Atatürk milliyetçiliği dediğimize göre başka milliyetçi anlayışlar da var. Var oğlu var.

“Atatürk'e göre millet, geçmişte bir arada yaşamış, bir arada yaşayan, gelecekte de bir arada yaşama inancında ve kararında olan, aynı vatana sahip, aralarında dil, kültür ve siyasi birlik olan insanlar topluluğudur. Atatürk'ün tanımladığı milliyetçilik; din ve ırk ayrımı gözetmeksizin, ulus tanımını vatandaşlık ve üst kimlik değerlerine dayandıran sivil milliyetçi bir vatanperverlik anlayışıdır.6

İnsan haklarına saygılı derken bu konudaki bütün sözleşmelerin bildirimlerin İsrail’in yaktığı Gazze’nin alevlerinde yandığını söylemek gerekir mi bilemiyorum. Evet, biz konuda da dayanışma ve adalet konusunda da, huzur konusunda da kendimize yardım edelim. Unutmayalım ki kendine yardım etmeyenlere hiç kimse yardım edemez.

Yazımız azıcık karışık da olsa bize bir şeyi hatırlatıyor. Söyleyeyim mi? Atatürk’ün temel ilkelerinin sarsılmakta olduğunu hatırlatıyor. Neydi temel ilkeler? Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik, Devrimcilik (İnkılapçılık)

Sarsılmadan söz ettik; ama bazı ilkelerin kaybolmasından söz etmedik. Örneğin devletçilik ilkesine ne oldu? Özellikle özelleştirme dalgası ile devletçiliğin kökü kazınmaya çalışıldı. Neo Liberalciler (Ne demekse) buna çok sevinmesinler. Elbet bir gün, halkımızı vahşi kapitalizme ezdirmeyecek devletçilik çağımıza uygun biçimde uygulanacaktır. Tabii bu benim, senin ve onun yani hepimizin isteği. İstek başka gerçek başka. Bu devrimcilik kavramını nasıl mı düşünüyorum? Atatürk’ün ilkeleri de düşünceleri de dogma değil. Çağın gereklerine göre kendilerini yenileyebilen kavramlardır.

Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir. 1929 (Ayın Tarihi, Sayı: 65, 1929)

Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir. (Atatürk’ten B.H., s. 120)

Ben, manevî miras olarak hiçbir nass-ı katı’, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım, bilim ve akıldır.7

Tabii, bu sözleri makul biçimde yorumluyoruz. Örneğin bir zamanlar rahmetli Nihat Erim. Atatürk diktatör müydü sorusuna, hayır cevabı verdikten sonra “aklın diktatörlüğü” ifadesini kullandı. Allah rahmet etsin koskoca Erim’in sözüne söz katmak istemezdim; ama insan bazen kendini mecbur hissediyor. Allah’ın insanlara bahşettiği en büyük nimetlerden biri olan aklın bile diktatörlüğünün birçok sakıncaları olabilir. Akılla beraber bir de vahiy var değil mi? Sen aklın diktatörlüğü dersen? Neyse uzatmayalım. Daima ifrat ve tefritten kaçınalım.

Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerini inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıkların arasından bile olabilir. Fakat ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint’ten, Mısır’dan döner dolaşır gene gelir, verimli sonuçları kalpleri doldurur.8”

Atatürk’ün düşüncelerinin kalplerimizi, beyinlerimizi doldurması ve verimli sonuçlar alınması dileğiyle....

Sabahattin Gencal, Çekmeköy-İstanbul, 09. 11. 2023

______________________  

1. Turgut Baymuş, Eray Acar,

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3156588#:~:text=Anayasa%20Mahkemesi%20kararlar%C4%B1%20Resm%C3%AE%20Gazetede,%C3%B6zellikleri%20ve%20ba%C4%9Flay%C4%B1c%C4%B1l%C4%B1%C4%9F%C4%B1%20ifade%20edilmi%C5%9Ftir.

2. https://www.bbc.com/turkce/articles/c72q6d5d9j2o

3. https://www.bbc.com/turkce/articles/c72q6d5d9j2o

4. https://aiit.aku.edu.tr/laiklik/#:~:text=L%C3%A2iklik%2C%20din%20ve%20devlet%20i%C5%9Flerinin,din%20asla%20devlet%20i%C5%9Flerine%20kar%C4%B1%C5%9Fmaz.

5. https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/anayasa/

6. https://tr.wikipedia.org/wiki/Atat%C3%BCrk_milliyet%C3%A7ili%C4%9Fi

7. (Hamdullah Suphi Tanrıöver’den naklen, Cemal Kutay, Mustafa Kemal’in Ufuktaki Manevî Mirasçısı ile Sohbet, s.2-3; İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeolojisi, s. 13)

8. (Atatürk’ten B.H., s. 6, 128)