Ben Hâlâ Yeşil Bir Kurbağayım
Aaaa! Neye dönüşmüşüm ben! Bir yeşil
kurbağa olduğumun farkına varamamışım. Bu dünyanın hallerini henüz
anlayamamışım. Kurbağaların düşündüklerini de, konuştuklarını da hiç
duymamışım.
Ben yeşil bir kurbağayım. Derelerde
sazlıklarda öten vak vaklayan değil, kaynar kazanda inleyen vah vahlanan bir
kurbağayım. Derelerde zıplayıp hoplarken, çocukları peşime takarken kazanda
kolum kanadım pişmiş gibi zor hareket edebiliyorum. Kazandaki günlerimi de tam hatırlayabilecek
kafa yok bende öylesine uyuşmuşum.
İlkokulu doğduğum bir orman içi köyde
okudum. Sonra okulumu kapattılar. Taşımalı okul olarak ilçe okulunda okudu
köylümüzün çocukları. Çok iyi dedim kendi kendime. Öyle ya bir öğretmenin beş
sınıfı okutması kolay olmaz. Sonra laboratuvar, oyun sahaları, branş
öğretmenleri vb. ile ilçe okulu çok daha yararlı olur, dedim içimden. Sonra bir
öğretmene boşuna maaş vermek... Ben bunları düşünürken kazanın suyu
ısıtılıyormuş meğer. Vah kafam. Hiç düşünemedim. Evet, köylülerimizin çoğu
İstanbul’da, Bursa’da, Kocaeli’nde ve diğer illerde kışın. Onun için köyde
öğrenci pek fazla olmuyor. Peki, eskiden köyümüzdeki camilerden sadece bir
kadrolu imam vardı. İlkokul taşımalı olunca kadrolu imamların sayısı üçe çıktı.
Öğretmene boşuna maaşı düşünürken bu konuyu düşünmek bile aklıma gelmedi. Hocalarımızın
arkalarında kaç kişi namaza duruyordu acaba?
Benim mezun olduğum ilköğretmen
okullarını da kapattılar. Bazılarını yatılı bölge ilköğretim okulu yaptılar,
bazılarını da Anadolu Öğretmen Lisesi. Benim kafa basmadı yine. Belki kazanın
suyunun sıcaklığını yükseltmişlerdi. Sonra bölge okulları da... Bunları
geçelim. Benim mezun olduğum Eğitim Enstitülerini de kaldırdılar. Daha doğrusu
3 yıldan dört yıla çıkararak Eğitim Fakültesi durumuna getirdiler. Ne güzel
değil mi? Ya ya, ben de öyle sanmışım kazandayken. Sonra Yüksek Öğretmen
Okullarına da fatiha.
Ne hikmetse hep de benim mezun
olduğum okullarla uğraşılıyor. Hukuk fakültelerini çoğalttılar. İlk akla gelen düşünce,
çok iyi yaptıkları düşüncesidir. Ama bu okullara gereken önemin verilmemesi,
zaten düşüşte olan adaletin dibe vurmasıyla sonuçlandı. Biz hâlâ adalet
devletin temelidir, deyip oyalanmaya devam ediyoruz.
Sonra yine benim mezun olduğum
Türkiye Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsünü ’nün havasını aldılar. Geç bile
kaldılar, bu okuldan liyakatli
yöneticiler yetişiyor ya. İşlerine gelir mi?
Bütün Genel Merkezdeki görevlileri,
yetmedi bütün il ve ilçe milli eğitim müdürlerini, yine yetmedi, lise ve
ortaokul müdürlerini, yine yetmedi ilkokul müdürlerini, tabii istisnalar hariç
İlahiyat fakültelerinden ve Yüksek İslam Enstitüsü mezunlarından seçtiler... Niye
olmasın neticede sınavla alınıyorlar. Helâl olsun sınavları kazanıyorlar ya... Yanlışsa
günahları boyunlarına, daha sonra öğrendik ki kamu yönetimin ince damarlarına
kadar sızan, sözde dindar; ama Cumhuriyet düşmanı bir grup diğer dallarda
yaptığı hileleri bu sınavlarda da yapıyorlarmış.
Tabii içinde bulunduğumuz kazanın
altına birileri odun atmaya devam ediyor ki biz uykudan uyanamıyoruz. Milli
Bayramların kutlanmalarının ertelenmesi veya öylesine yapılması, müfredatların
da değişmesi dikkatimizi çekmiyor. O kadar ki çağ ilerliyor, güncelleme yapmak
gerekir, diyoruz uyuşmuş kafalarla.
Fırsat fırsattır diyor, bazıları. Parlamenter
sistem rafa kaldırılırken, yerine konan sistemin daha doğru ifadeyle
sistemsizliğin neye varacağı hakkında en ufak tahminimiz dahi yok.
Ben suyun 99 derece olduğu kazanda
her yanı uyuşmuş olarak yatarken geçmişi gözlerimin önünden geçirebildim ancak.
Siyasetin düştüğü durumu, hukukun, milli eğitimin, ekonominin, yönetimin vb.
içler acısı durumunu doğru dürüst ortaya koymak, sonra mevcut ortamda, mevcut
koşullarla bunları geliştirmeye çalışmak da başta uzmanlarımız olmak üzere
yurdunu ve milletini seven her bireyin öncelikli görevi olmalıdır.
Ben hâlâ yeşil bir kurbağayım kaynar
kazanda. Bir mucize olur da tekrar insan olabilirsem, tabii Allah (cc) ömür de
verirse ant olsun ki emperyalistler ve onların işbirlikçileriyle; laik,
demokratik, sosyal, hukuk devletimize, açık deyişle Türkiye Cumhuriyeti’ne
düşman olanlarla mücadele edeceğim. Bu mücadele, elbette kaynar kazanda uyuşa
uyuşa her şeye alışmaktan daha insanıdır. İnsan onuruna yani bize yakışanıdır.
Sabahattin Gencal, Çekmeköy-İstanbul,
21. 10. 2023