31.10.24

Erdoğan Teke / Beşeri İnsan Yapan Değerlerdir

 

 


BEŞERİ İNSAN YAPAN DEĞERLERDİR 


 

İnsan olma hali, sadece biyolojik bir varlık olmaktan çok daha fazlasını ifade eder. "İnsan olmak", kendimizi ve çevremizi anlama, anlamlandırma sürecinin bir sonucudur. Bu süreçte insan, kendi benliğini, duygularını ve düşüncelerini sorgular. Aynı zamanda sosyal bir varlık olarak toplumsal ilişkiler ve değerlerle de iç içedir.

İnsanın "insanlık" deneyimi, kişisel ve toplumsal boyutlarıyla derin bir anlam taşıyabilir. Kişisel olarak insan olmak, içsel bir arayış, kendini anlama ve geliştirme çabasıdır. Bu, duygusal zekâyı, empatiyi ve ahlaki değerleri geliştirmeyi içerir. İnsan, yalnızca kendi ihtiyaçlarını değil, başkalarının ihtiyaçlarını da gözeterek, toplumsal sorumluluklarını yerine getirmeye çalışır.

Toplumsal açıdan ise insanlık, bir arada yaşama, dayanışma ve karşılıklı saygı anlayışını içerir. İnsanlar arasındaki ilişkiler, medeniyetin temel taşlarını oluşturur. Sosyal normlar, etik kurallar ve kültürel değerler insanlığın ortak paydalarını oluşturur ve toplumsal düzenin sürdürülmesine katkıda bulunur. Ancak insan olmak, sadece toplumsal normlara uymakla sınırlı değildir. Aynı zamanda bireysel özgürlüğü, yaratıcı düşünmeyi ve kişisel sorumluluğu da kapsar. Her birey, kendi içsel dünyasını keşfetme ve bu dünyayı çevresiyle paylaşma yolunda sürekli bir çaba içindedir. Bu süreçte, bireyler kendi değerlerini oluşturur, dünya görüşlerini geliştirir ve topluma katkıda bulunur.

Felsefe bilimine göre insan, düşünen bir varlık olarak görülmektedir. İnsan her şeyden önce bir canlı organizmasıdır. Bir insan, diğer canlılardan ayıran şey insanın evrim süresi boyunca dilini değiştirmesi, konuşmaya başlaması, dünyayı kavrayabilmesi ve bu nedenle kavramsal düşünmesidir. İnsan doğar, büyür, öğrenir, bilge noktasına gelir, öğretir ve ölür. İnsan bütün hayatı boyunca bir şeyler öğrenme çabasında olur. İnsan öğrendiğine inanan ve onu uygulayan, kendini nasıl rahat hissederse öyle yaşayan bir organizmadır. İnsan bir bilgiyi öğrendiği zaman onu kendine yorumlayarak ona inanmaktadır.

Daha önce yayınlanmış olan otobiyografi kitabımdan bir alıntı:

60’lı, 70’lı ve 80’lı yıllarda yaşadığım İsviçre’de, bir şehirden ikamet eden birinin başka bir şehirde ev satın almak veya ev kiralama durumunda, şehrin yerel yönetimi ve polisin oluşturdukları büroya müracaat ediliyordu.  Doldurulması için bir form veriliyor. Formda ailenin kaç kişi olduğu, çocuk sayısı, yaşları ve cinsiyetleri, ailenin otomobili olup olmaması, vs, vs, cevaplandırılması isteniyor. Sekiz gün içinde olumlu veya olumsuz aileye yanıt veriliyor,

Peki, bu sorular neden sorulur?

1. Şehire yeni gelecek ailenin çocukları için okuyacakları sınıfta boş yer var mı? Zira her sınıf 15 kişi ile sınırlandırılmış.

2. Aile kaç kişi olduğunun sorulması, mahalle bakkalına yeterince ekmeğin gelmesi ile ilgili.

3. Otomobilin sorulması evin özel araç park yerinin olup olmaması ile ilgili. Rast gele yere park yapmak yasaktır.

4. Çocukların yaşları ve cinsiyetlerinin sorulması, çocuklar erkek ve kız çocuğu ise kardeşte olsalar aynı odayı paylaşmaları yasaktır.

İnsanlık adaletle, vicdanla, merhametle, iyi ahlakla desteklendiğinde daha kıymetlidir.

Bir insan, diğer canlılardan ayıran şey insanın evrim süresi boyunca dilini değiştirmesi, konuşmaya başlaması, dünyayı kavrayabilmesi ve bu nedenle kavramsal düşünmesidir. İnsan doğar, büyür, öğrenir, bilge noktasına gelir, öğretir ve ölür.

İnsan bütün hayatı boyunca bir şeyler öğrenme çabasında olur. Öğrendiğine inanan ve onu uygulayan, kendini nasıl rahat hissederse öyle yaşayan bir organizmadır. Bir bilgiyi öğrendiği zaman onu kendine yorumlayarak ona inanmaktadır.

Kur'an -ı Kerim’e göre insan: Allah’ın bizzat kendi eliyle yaratarak ruhundan nefhettiği maddi ve manevi organ ve cihazlarını düzgün ve dengeli bir şekilde düzenleyerek en güzel sureti verdiği en değerli ve en şerefli mahlûkudur.

Bütün kâinatın yüce yaratıcısı diyor ki:

Kulum ben sana düşünme gücü verdim.

Sana sevme gücü verdim.

Sana seçme gücü verdim.

Sana gülme gücü verdim.

Sana hayal gücü verdim.

Sana yaratma gücü verdim.

Sana plan yapma gücü verdim.

Sana konuşma gücü verdim.

Sana dua etme gücü verdim.

Ve sen benim en büyük mucizemsin.

İnsanlık, insanların içinde bulundukları durumlardan türemiş, fedakârlığın temel Ahlaki değerleri ile ilişkili bir erdemdir.

İnsanlık merhamettir insanı insan yapan vicdanıdır, insan olmak ve insana benzemek farklı şeylerdir insanlığın manevi niteliklerine gelince Engin gönüllülük, doğruluk, dürüstlük, iyilik severlik, paylaşımcılık, yardım severlik adaletlilik, doğru sözlülük, içtenlikle temiz yüreklilik nitelikler söz konusudur.

Dr. İlhami Pektaş'ın dediği gibi insan olarak kalabilmek için;

Nefreti değil sevmeyi

Ağlamayı değil gülmeyi.

Yok etmeyi değil yaratmayı,

Savaşı değil, barışı

Ölmeyi değil yaşamayı seçmeliyiz.

İnsan olma halı kâğıt üstünde kalmasından uygulaması daha değerlidir.

İşte, yaşanılanlardan bir örnek:

1973 yılında İsviçre’den Türkiye'ye yıllık iznimizi kullanmak üzere arabamızla yola çıktık. İzin dönüşü Belgrat - Zagreb arasında bir benzin istasyonunun park alanında mola verdik. Park alanında Almanya plakalı bir araç, aracın etrafında Türk aile, yanlarına gittim, selamlaştık. Adamın aracı arıza yapmış. Gelen tamirci ustasının çıkardığı masraf listesini yüksek bulmuş. Üzerinde yeterli kadar para olmaması vatandaşımızın canını sıkmış çaresizlik içinde düşünüyordu,

 Cep telefonu ve kredi kartının olmadığı yıllardı. İzin sonu geri dönüşlerde genelde kimsenin yanında fazla para olmazdı. Buna rağmen vatandaşımıza yardımcı olmaya çalışıyorduk. Bu esnada park alanına bir araç geldi ve hemen yanımıza park etti. Bizim konuşmalarımızı duyunca yanımıza geldi. Adam İzmit'te faaliyet gösteren yabancı menşeli bir lastik fabrikasında görev yapan Alman mühendis. 41 Kocaeli plakalı aracı ile memleketi Almanya’ya gidiyordu. Güzel bir Türkçeyle bunları bize anlattı:

Vatandaşımıza hitaben, bu kadar uzun yola çıkıyorsun yanında yeteri kadar para olması gerekmez mi? Vatandaşımız, haklısınız lakin arabamın bakımını yaptırmıştım, yakıt parası ve cep harçlığı kadar para ile Allah büyüktür diyerek yola çıktık, doğrusu bu arızayı beklemiyordum, dedi. Alman mühendis gülmeye başladı. Kendisine neden gülüyorsun sordum, bakın benim Türkiye’de iş arkadaşlarım, komşularım var hepsi de aynı şeyi söylüyorlar tamam "Gott İst gross" Allah büyüktür ama senin de tedbirli olman lazım. Alman vatandaşımızın araç plakasını işaret ederek, oo bizim şehirde ikamet ediyorsun, çalıştığı firmayı öğrendikten sonra doğruca işi yapacak ustanın yanına gitti. Yapılacak masrafı öğrendi ve bizim vatandaşımıza gerekli parayı verdi. Bu arada bizim vatandaşımız adını soyadını; iş ve ev telefon numaralarını; kendisine verilen paranın miktarını bir kâğıda yazıp verdi. Bu iyilik seven adam Almanya'da görüşmek üzere diyerek ayrıldı oradan. Hiç tanımadığı bir insana böyle bir yardım yapmak insan olmanın, insan gibi davranmanın bir örneğidir.

Sonuç olarak, insanlık ve insan olmak kavramları, hem kişisel hem de toplumsal düzeyde karmaşık ve çok boyutlu bir deneyim sunar.

Kendi içsel dünyamızla, başkalarının dünyalarıyla ve toplumsal yapılarla kurduğumuz ilişkiler, insan olmanın anlamını derinleştirir. İnsan olmanın özündeki temel değerler, bizi birbirimize yakınlaştırır ve ortak bir yaşamı mümkün kılar.

Erdoğan TEKE,

Çekmeköy-İstanbul, 24. 09. 2024