İSLAM DİNİNDE KUL HAKKI
-III-
KUL HAKKI İLE İLGİLİ HADİSLER
· Helalleşin
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz
şöyle buyurur:
“Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya
malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet
günü gelmeden evvel o kimseyle helalleşsin!” (Buhârî, Mezâlim, 10;
Rikâk, 48)
Kul Hakkı Yiyen Ahirette İflas Eder
Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün ashâbına:
“–Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sormuştu. Onlar:
“–Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir” şeklinde cevap
verdiler. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdu:
“–Şüphesiz ki ümmetimin müflisi şu
kimsedir: Kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelir. Fakat şuna
sövdüğü, buna zina isnâd ve iftirasında bulunduğu, şunun malını yediği, bunun
kanını döktüğü ve şunu dövdüğü için iyiliklerinin sevabı şuna buna verilir.
Üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları
kendisine yükletilir ve netîcede Cehenneme atılır.” (Müslim, Birr 59; Tirmizî,
Kıyâmet 2; Ahmed, II, 303, 324, 372)
· Peygamber Efendimiz Üzerinde Borç Olan Kişini Cenazesini Kılmadı
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz,
ümmetini kul hakkıyla ölmekten kurtarmak için, çok ciddî tedbirler alırdı.
Bunlardan birini Ebû Hüreyre -radıyallahu anh- şöyle anlatır:
“Resûlullah Efendimiz’e, üzerinde borç bulunan bir
cenâze getirildiği zaman:
Borcunu ödeyecek bir mal bıraktı mı?» diye sorardı. Eğer borcunu ödemek için yeterli mal
bıraktığı söylenir (veya Müslümanlardan biri borcu tamamen ödeyeceğine dâir
kuvvetlice söz verirse(Tirmizî, Cenâiz, 69/1069; Nesâi, Cenâiz, 67.)) namazını
kılardı. Aksi takdirde müslümanlara:
Arkadaşınızın namazını siz kılın!” buyururdu.
Ancak zamanla Allah Teâlâ, maddî imkânlarını
genişletince, borcunu ödeyecek malı olmayan mü’minlerin namazını da kıldı (
Buhârî, Nefekât, 15; Müslim, Ferâiz, 14.) Bundan sonra artık şöyle buyuruyordu:
“Ben her mü’mine, mutlaka, dünya ve Ahirette
insanların en yakınıyımdır. Dilerseniz şu âyeti okuyun: «O Peygamber,
mü’minlere öz nefislerinden daha evlâdır/yakındır...» (Ahzâb, 6.)
Hangi mü’min vefat eder de geride bir mal bırakırsa vârisleri onu alsınlar.
Borç veya bakıma muhtaç birini bırakmışsa o da bana gelsin, ben onun mevlâsıyım
(himâye ve yardım edicisiyim).” (Buhârî, Tefsir, 33/1, Kefâlet 5, Ferâiz 4, 15,
25; Müslim, Ferâiz, 14)
Kul Hakkı
Yemenin Günahı
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-
Efendimiz şöyle buyurur:
“Ben sadece bir beşerim. Sizler bana
muhâkeme olmak üzere geliyorsunuz. Belki biriniz, delilini getirmekte
diğerinden daha becerikli olabilir ve merâmını daha iyi anlatabilir. Ben de
dinlediğime göre o kimsenin lehinde hüküm veririm. Kardeşinin hakkını alıp da
birinin lehine hüküm verirsem, ona cehennemden bir pay ayırmış
olurum.” (Buhârî, Şehâdât, 27; Müslim, Akdiye, 4)
· Peygamberimiz Borçlara Çok Önem Verirdi
Sa‘d
bin Atval -radıyallahu anh- anlatıyor:
“Kardeşim
vefat etmiş ve üç yüz dirhem mal ile bakıma muhtaç çoluk çocuk bırakmıştı.
Bıraktığı parayı âilesine harcamak istiyordum. Resûlullah:
“–Kardeşin
borcu sebebiyle hapsedilmiş durumda, borcunu ödeyiver!” buyurdu. Ben:
“–Yâ
Rasûlullah! Ben onun borçlarını ödedim. Sadece bir kadının iddia edip delil
getiremediği iki dinâr kaldı” dedim. Rasûl-i Ekrem Efendimiz:
“–O
kadına iddia ettiği iki dinarı ver. Çünkü kadın hakîkati söylemektedir”
buyurdu.” (İbn-i Mâce, Sadakât, 20)
Borcu Olan Cennete Giremez
Muhammed bin Cahş -radıyallahu anh- anlatıyor: Resûlullah -sallâllâhu
aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanında oturuyorduk. Başını semâya kaldırdı,
sonra elini alnına koyup:
“–Sübhânallah! Ne kadar ağır bir hüküm indirildi!” buyurdu. Biz çok korktuk
ve sükût ettik. Ertesi gün:
“–Ey
Allah’ın Resûlü! O indirilen ağır hüküm ne idi?” diye sordum. Allah Resûlü
-sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“–Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim
ki, bir kişi Allah yolunda öldürülse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, sonra
diriltilip tekrar öldürülse, üzerinde bir borç varsa, borcu ödeninceye kadar
Cennete giremez.” (Nesâî, Büyû, 98/4681)
Haksız Yere Başkasının Hakkını Yiyenin Durumu
Hz. Ömer şöyle anlatır:
Hayber Gazvesi günü idi. O sırada Allah
Resûlü’nün ashâbından bir grup geldi ve:
“–Falanca şehit, falanca da şehit”
dediler. Sonra bir adamın yanından geçerken:
“–Falanca kimse de şehit olmuş” dediler.
Bu sefer Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Hayır, ben onu, ganîmet mallarından
haksız yere aldığı bir hırka içinde Cehennemde gördüm” buyurdu. Sonra da:
“–Ey İbn-i Hattâb, git ve insanlara «Cennete ancak mü’minler
girebilecektir» diye nidâ et!” buyurdu.
Ben de çıktım ve: “Cennete ancak mü’minler girebilecektir” diye
nidâ ettim. (Müslim, Îmân, 182)
· Peygamberimizin Kul Hakkı Örneği
Üseyd bin Hudayr -radıyallahu anh- çok şakacı bir zât
idi. Bir topluluk içinde konuşuyor ve onları güldürüyordu. Şakanın dozu kaçıp
biraz aşırıya gidince, Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir çubukla
sadrına hafifçe dokunarak onu îkâz etti. Bunun üzerine Üseyd -radıyallahu anh-:
“–Ey Allah’ın Rasulü, kısas istiyorum!” dedi. Allah
Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de:
“–Haydi, öyleyse kısas yap!” buyurdu. Bu sefer Hz.
Üseyd:
“–Fakat senin üzerinde gömlek var, benim üzerimde
gömlek yoktu” dedi. Resûlullah gömleğini kaldırdı. Bunun üzerine Üseyd hemen
Allah Rasûlü’ne sarılıp sadrından öpmeye başladı ve:
“–Yâ Rasûlallah, ben bunu istemiştim!” dedi. (Ebû
Dâvûd, Edeb, 148-149/5224)
· Peygamberimizden Kısas İsteyen Sahabi
Bedir’de çarpışma başlamadan evvel Resûlullah
-sallâllâhu aleyhi ve sellem- elindeki ok ile mücahidleri; “Beri gel,
geri git!” gibi tâlimatlarla hizâya getirdi ve saydırdı. Bu esnâda
saftan ileri çıkmış bulunan Sevâd bin Gaziyye’nin karnına dokunup:
“–Ey Sevâd! Hizâya gel!” buyurdu. Sevâd -radıyallahu
anh-:
“–Yâ Resûlallah, canımı acıttın! Allah seni hak ile
gönderdi. Kısas isterim!” dedi. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-
Efendimiz gömleğini açtı ve:
“–Haydi, kısas yap” buyurdu. Ensâr, endişelenerek:
“–Ey Sevâd! O Allah’ın Rasûlü’dür!” diye onu kendine
getirmeye çalıştılar. Sevâd -radıyallahu anh-:
“–Adâlette hiçbir beşerin diğerine karşı üstünlüğü
yoktur!” dedi. Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tekrar:
“–Haydi, kısas yap!” buyurdu. Sevâd, Peygamber
Efendimiz’in mübarek bedenini öptü. Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Ey Sevâd! Niçin böyle yaptın?” diye sordu. Sevâd
-radıyallahu anh-:
“–Görüyorsunuz ki savaşa hazırlanmış bulunuyoruz.
İstedim ki, benim en son ânım, sana dokunduğum ân olsun!” dedi. Bunun üzerine
Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona hayır duada bulundu. (İbn-i Hişâm,
II, 266-267; Vâkıdî, I, 57; İbn-i Sa‘d, III, 516)
Peygamberimiz Nasıl Helallik İstedi?
Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-
vefâtlarından önce mü’minlere son defa hitâb ederek:
“Nihayet ben de bir insanım! Aranızdan bazı kimselerin
hakları bana geçmiş olabilir. Kimin malından bilmeyerek bir şey almışsam, işte
malım gelsin alsın! İyi biliniz ki, benim katımda en sevimli olanınız, varsa
hakkını benden alan veya hakkını bana helâl eden kişidir. Zira Rabbime,
helâlleşmiş olarak ve gönül rahatlığıyla kavuşmam ancak bu sâyede mümkün
olacaktır. Hiç kimse «Rasûlullah’ın kin ve düşmanlık beslemesinden korkarım!»
diyemez. İyi biliniz ki, kin ve düşmanlık beslemek asla benim ahlâkım değildir.
Ben aranızda durup bu sözümü tekrarlamaktan kendimi müstağni görmüyorum”
buyurdu. Öğle namazını kıldıktan sonra dönüp minbere oturdu ve bu sözlerini
tekrar etti. (İbn-i Sa‘d, II, 255; Taberi, Tarih, III, 190)
Sonra şöyle
buyurdu:
“Allah’ım!
Ben hangi mü’mine ağır bir söz söylemişsem, o sözümü kıyâmet gününde kendisi
için, sana yakınlık vesilesi kıl!” (Buhârî, Deavât, 34)
· Müslüman Elinden ve Dilinden Zarar Görülmeyen Kimsedir
İslâm,
Müslümanlara hesap gününü düşünerek yaşamayı ve kimsenin hakkına tecâvüz
etmemeyi öğretir. Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bunu gâyet vecîz bir
şekilde şöyle ifade buyurmuştur:
“Müslüman,
dilinden ve elinden müslümanların zarar görmediği kimsedir...” (Buhârî,
Îmân, 4-5)
· Kul Hakkı İnsanı Ahirette Rezil Eder
Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-
vefatlarından önce mü’minlere son defa hitâb ediyor ve onlara son
hatırlatmalarda bulunuyordu. Bir ara sözü kul hakkına getirerek:
“Ey insanlar! Kimin üzerine geçmiş bir hak varsa onu
hemen ödesin, dünyada rezil rüsvâ olurum diye düşünmesin! İyi biliniz ki; dünya
rüsvâlığı âhirettekinin yanında pek hafiftir.” buyurdu. (İbn-i Esîr, el-Kâmil, II, 319; İbn-i
Sa’d, II, 255)
Bunun üzerine, bir adam ayağa kalktı ve:
“–Yâ Rasûlâllah! Ben Allah yolunda savaş ganimetine
hıyânet etmiş, üzerime üç dirhem geçirmiştim!” dedi. Efendimiz -sallâllâhu
aleyhi ve sellem- ona:
“–Sen bu hıyâneti ne için yaptın?” diye sordu. Adam:
“–Ona ihtiyacım vardı.” dedi. Peygamber -sallâllâhu
aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Ey Fadl bin Abbas! Bu kişiden Beytülmâl (hazine)
hesabına üç dirhem al!” buyurdu. (Taberî, Târih, III, 190)
· Peygamber Efendimizin Son Nasihatleri
Yine Resûl-i Ekrem Efendimiz vefâtından önce ashabına
yaptığı son nasihatlerinin bir yerinde şöyle demiştir:
“Nihâyet ben de bir insanım!
Aranızdan bazı kimselerin hakları bana geçmiş olabilir! Kimin malından sehven
(bilmeyerek) bir şey almışsam, işte malım gelsin alsın!
İyi biliniz ki; benim katımda
sizin en önde geleniniz, en sevgili olanınız, varsa hakkını benden alan veya
hakkını bana helâl eden kişidir ki, Rabb’ime onun sayesinde helâlleşmiş olarak,
gönül hoşluğu ve rahatlığı ile kavuşacağım!
Hiç kimse; «Rasûlullâh’ın
kin ve düşmanlık beslemesinden korkarım!» diyemez! İyi biliniz ki; kin ve
düşmanlık beslemek, asla benim huyum ve hâlim değildir! Ben aranızda durup bu
sözümü tekrarlamaktan kendimi müstağni görmüyorum!” buyurdu.
Öğle namazını kıldıktan sonra dönüp minbere oturdu ve
bu sözlerini tekrar etti. Bunun üzerine, bir adam ayağa kalktı:
“–Sizden biri istekte bulununca ona üç dirhem vermemi
emretmiştiniz, ben de vermiştim.” dedi.
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Doğru
söylüyorsundur! Ey Fadl bin Abbas! Buna üç dirhem ver!” buyurdu. (İbn-i
Sa’d, II, 255; Taberi, Tarih, III, 190)
Daha
sonra şu niyazda bulundu:
“Ey
Allâh’ım! Ben ancak bir insanım! Müslümanlardan hangi kişiye ağır bir söz
söylemiş veya bir kamçı vurmuş veya lânet etmişsem, Sen bunu onun hakkında
temizliğe, ecre ve rahmete vesîle kıl!” (Ahmed, III, 400)
“Allâh’ım!
Ben hangi mü’mine ağır bir söz söylemişsem, o sözümü kıyâmet gününde kendisi
için, Sana yakınlık vesîlesi kıl!” (Buhârî, Deavât, 34)
Peygamberimizin Son Sözleri Namaz ve Kul Hakkı
Üzerinedir
Hz. Enes de şöyle anlatır:
“Vefâtı esnâsında Resûlullah -sallâllâhu
aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanındaydık. Bize üç defâ:
«–Namaz husûsunda Allah’tan korkun!»
dedi. Sonra da şöyle buyurdu:
«–Emriniz altındaki insanlar hakkında
Allah’tan korkun, iki zayıf hakkında Allah’tan korkun: Dul kadın ve yetim
çocuk. Namaz husûsunda Allah’tan korkun!»
Sonra; «Namaz, namaz.» diye tekrar
etmeye başladı. (Mübârek lisanları söylemez olunca bile) rûh-i mübârekleri
çıkıncaya kadar, bunu içten içe tekrar edip durdular.” (Beyhakî, Şuab, VII,
477)
· Kul Hakkının Vebali
Fahr-i Kâinât Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde de
şöyle buyurmuşlardır:
“Kimin üzerinde din
kardeşinin ırzı, nâmusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa, altın ve gümüşün
bulunmayacağı kıyâmet günü gelmeden evvel o kimseyle helâlleşsin. Yoksa
kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır,
(hak sahibine verilir.) Şayet iyilikleri yoksa, zulüm yaptığı kardeşinin
günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.” (Buhârî, Mezâlim 10, Rikâk 48)
Devamı Yarın
1 2 3 4 5
