11.3.25

Girişi Güzel Bir Yazı

 


Gelişigüzel bir yazı yazmaya niyetlendim. Sonu da güzel olsun isterim.

Sizce bu mümkün mü? Değil tabii; çünkü herkesin -hadi okurların diyelim- güzellik anlayışı farklı. Hani derler ya “Renklerle zevkler tartışılamaz.” Bu da onun gibi bir şey.

Peki, doğru bir yazı yazmaya niyetlensem, tabii sonu da doğru olmak şartıyla. O da olmaz mı diyorsunuz. Haklısınız. Bir kültürde doğru kabul edilen diğer kültürlerde… Bilimsel doğrular bile değişiyor. Düşünebiliyor musunuz, doğru diye bildiğinizin miadını doldurup yerini başka bir doğruya bıraktığını şaşkınlıkla öğreniyorsunuz.

Ona da peki, diyelim. Hakikati yazmaya niyet etsem? Diyeceksiniz ki, “Bazılarına hakikati anlatmak deveye hendek atlatmaktan zor.”  O halde gelişigüzel bir yazı yazalım.

Zaten ilk kelime, girişi güzel yazılacağına gelişigüzel yazılmış. Ben bilmem mi? Yok “Ben bilmem eşim bilir.” Daha doğrusu bilirdi.  Eşimin dediği…

Bu anda aklıma ne geldi biliyor musunuz? Küçükken bir oyun oynardık. Bir yerden geçerken parola sorana “ebemin dediği” derdik. Yeni nesil bu oyunları bilmez. Şimdiki oyunlar? Bizim kuşaktan sözünü ettiğim oyunu hatırlayan var mı?

Ya, bizim kuşak demişken bir şey söyleyeceğim. “Bakın burası çok mühim!” Biz, yani “ebemin dediği” diyenlerimiz tövbe istiğfar edelim. Tövbe estağfurullah. Yeni kuşaklar da “ebemin dediği” diyorlar. O halde niye kınıyoruz ki? Demek ki biz alıştırmışız. Hele de biz öğretmenler… Eleştirel düşünceyi hiç öğretememişiz. Hele hakkı hukuku…

Yanlış mı diyorum? Peki, sakıncalı bir şey yazmış oldun mu? Yok canım, ben sakıncalı da yazamam. Değil mi cürmümüz ne ki…

Aaa, öyle demeyin. Bakın birkaç gün önce okuduğumu mealen yazıyorum. Diyelim ki birinin arkasından sesleniyorum. Kısa bir müddet sonra ses kesiliyor gibi oldu. Yok, bizim frekansımızdan çıkmış oldu ama başka frekanslarda ses gitmeye devam ediyormuş. Işık da öyle… Allah Allah (cc) sen ne büyüksün. (Bu arada frekans mekans neki?)

Acaba diyorum, niyetler de bu satırlar arasında devam edip bazılarınızın zihin sahasına girebilir mi? Tabii zihinleri kalıplaşmış olanlardan söz etmiyoruz. Onlar bizi okumaz ki. Halbuki çok isterdim, onlar da göz ucu ile olsun bir bakıverseler.

Gözden girip beyine yerleşme ameliyesinden haberiniz var mı? Ya, her şeyimiz harikaların harikası iken biz niye gelişi güzel yazmaya niyet ettik. Doğru sözün doğrusu bir korku iklimi var. Benim de romatizmalarım var. Yine (negatif x negatif=pozitif) mi diyeceksiniz. Orası hiç belli olmaz. Yukarıda dedik ya bilimsel doğrular bile miatlarını doldurabilirler. Yurdumun madenlerini, limanlarını daha kötüsü zihinlerini işgal etmiş olabilirler…

Siyaset sahasına mı girdik. Ceza sahasında olsak aleyhimize penaltı olabilirdi. Bunu bildiğim için ben hep ceza sahası dışında oynarım. Ergenken sağ haftı yerimiz. Şimdi ne diyorlarsa… Kuşkulananlar VAR hakemine müracaat edebilir. Yoksa Var da mı YOK oldu.

Her şeyin yok olduğu bir ortamda “girişi güzel” bir yazı yazılabilir mi? Yazılsa yazılsa gelişigüzel bir yazı yazılabilir. Buna da alışığız çünkü her şeyimiz gelişigüzel.

Güzel günler dileğiyle.

Sabahattin GENCAL,

Çekmeköy-İstanbul, 11. 03. 2035

 

 

2 yorum:

  1. Merhabalar Sebahattin Hocam.
    Her şeyimiz gelişi güzel olduğuna göre, yazılarımız da birazcık gelişi güzel oluversin.
    Yine yazınızda değindiğiniz gibi insanlara hakikati anlatmak da zor! Geriye kolay olan tek bir şey kalıyor, o da yalan söylemek, insanları kandırmak!..
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Recep Bey Kardeşim,

    Yalan bütün kötülüklerin anasıdır. Allah (cc) yalan söyleyenler kurtarsın bizi. Allah milletimize de doğruyu ve yalanı ayırt etme kabiliyetini versin.
    Yazarlarımızın her şeye rağmen dosdoğru olması dileğiyle selâm ve sevgiler...

    YanıtlaSil