Gülgün Bilgiç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gülgün Bilgiç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21.11.24

Gülgün Bilgiç / Nasıl Sevilir ve Sayılırız? ( III )

 


-III-

       İNSAN OLMA HAKKI

       İnsan hakları yanında, “insan olma hakkı” şeklinde bir niteleme var. Gerek insan olma hakkı gerek benzersiz olma hakkı Sokrates’in kendini bilmek öğretisi üzerine temellenmiştir. ‘’İlim kendin bilmektir’’ derken Yunus Emre de kendimizde var olanı hatırlamamızı ister.  Hegel, kendilik ve ötekilik kavramlarını vurgulamış ve bireyi kendini bilebilmek için durmaksızın kendi dışına yönelen bir özne olarak tanımıştır. Daha pek çok isim sayabiliriz kendini bilme üzerine çalışmış;

       Herkes kaçınılmaz olarak kendi hayat hikayesinin kahramanıdır. -John Barth

       İnsanın tüm evrende kesin olarak düzeltebileceği tek bir şey vardır oda kendisi… (Aldous Huxley)

       Hayatın anlamı insanın doğasına saygı gösteren kişisel bir ahlak geliştirmek ve bu ahlakla yaşamaktır. -Aki Kaurismaki

       İnsanlığın hikayesi aza razı olmuş kadınların ve erkeklerin hikayesidir.-Abraham
Maslow

       Gerçek kapasitenizin çok altında bir yasam sürmeye razı olursanız yaşamınızın sonuna kadar mutsuz olursunuz. Böylesine bir yetinmeye razı olmakla kendi kapasitenizden, kendi
olasılıklarınızdan kaçmış olursunuz. -Abraham Maslow

       Demin ‘gak’ diyerek uçan karganın yaşamının temel amacı tamamen kendisi, yani bir karga olmaktır. Karga kedi olmaya çalışmaz, kedi insan olmaya çalışmaz. Doğada, insanlar hariç tüm yaratıklar, bedenleriyle, davranışlarıyla, sağlıklarıyla, gelişimleriyle tüm yaşam süreçleriyle kendilerini gerçekleştirmek üzere yaşarlar. -Doğan Cüceloğlu

       İNSAN OLMA HAKKI AÇISINDAN SAYGI VE SEVGİ NASIL KAZANILIR?

       Modern insan kendini kaybetti, hayatı anlamlı, yaşanır kılan sevgi, saygı değerlerini yitirdi, kalpleri katılaştı, giderek saygı ve sevgiden fakir kaldı, kendine yabancılaştı.  Yabancılaşmış insan, kendi elleriyle yarattıklarının esiri oldu.  Modern dünyamızda kendi ellerimizle yarattığımız nesneler, koşullar bize kendimiz için en önemli niteliklerimizi kaybettirdi. Rekabet, performans, yanlış anladığımız bireysellik bizi daha az düşünen, en çok kendi çıkarını gözeten, benzersizliğini yitirmiş, aynı etkilere aynı tepkileri veren makinalaşmış-nesneleşmiş varlıklar haline getirdi. Üretmekten çok tüketir hale gelerek, edilgenleşerek bize dayatılanı uygulamaya başladık.

       Bu kısır döngüden çıkmak, sevgi ve saygı görmek istiyorsak ‘’Nasıl saygı ve sevgi kazanılır? Ben sevgi verebilen ve saygılı bir insan mıyım? sorularını kendimize sormakla işe başlayabiliriz. Sevmeye ve saymaya önce kendimizden başlamak, korku, kaygı olmadan, yargılamadan yaşamak, yaşatabilmek, insan olma hakkı çerçevesinde gelişmek ve gelişenlere katkı sunmak, tüm bunlar gerçekleşirken sınırlarımızı bilmek gerekenlerdir.

       Yaşadığı toplumda yöneticilerinden saygı ve sevgi gören, sayan, seven, faydalı, hakikati, iyiliği ve güzelliği tavsiye eden bireyler olabilmek çok önemlidir. Birbirimize selam vermek, hâl hatır sormak, hayırlı işlere vesile olmak, saygı ve sevginin en önemli göstergesi olarak dinlemek, anlamaya çalışmakla yola çıkabiliriz.

       Unuttuğumuz sevgi, saygı insanı insan yapan değerlerdendir. Ne tek başına sevgi ve tek başına saygı ilişkileri yürütmemize yetmez. Saygı ile sevgi genellikle kol kola ve beraberdir.  Kişiler arası saygı ve sevgide “Ne ekersen onu biçersin” temel ilkedir. Başkalarına saygı duymak veya sevmek saygı görmenin ve sevilmenin temel şartıdır. Siz birine sevgiyle ve saygıyla yaklaşırsanız, o da bir başkasına sizin verdiğiniz sevgi ve saygının etkisiyle yaklaşır. Saygı ve sevgi çoğalır ve yayılır. Öncelikle kendimizi bilmek, gelişime açık olmak, salt kendimize odaklanmayı bırakmak ve diğer insanları önemsemek, insanları farklılıklarıyla anlamaya çalışmak, nazik olmak, adil davranmak, çok fazla konuşmamak, övünmemek, yakın ilişkilerde seçici olmak, özel hayatımızı yerli yersiz açmamak, samimi davranmak, hayır demeyi bilmek, sınır çizebilmek, disiplinli olmak, davranışlarımızın, hayatımızın sorumluluğunu alabilmek, doğru ve güvenilir kişi olmak, her durumda nezaketten vazgeçmemek, affedici olmak, yakınmamak, pozitif olmak, özgüvenli olmak gereklidir. Sahici ve samimi olmak, kendimiz olabilmek, insanlığımızı, kendimizin ve başkalarının insan olma hakkını gözetmek başat tutumlarımız olmalıdır.

 

       İnsan bedeni çok yüksek cevherler içerir. Her insanın içinde potansiyel olarak var olanın, en iyinin, en yetkinin ortaya çıkarılması çaba, dönüşüm ister. Telvin dediğimiz dış etkenlere göre değişen, dışa bakan bir dalgalanma, değişim halinden, temkin dediğimiz kişiliğimizin en üst seviyesi ‘kendi gibi olabilmek’ haline yürür insan. Yani her zerre kemaline. A’mâk-ı Hayâl ‘de, Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi ne güzel ifade etmiştir; ‘' Âlemde meşhûd olan bu devran tekâmül içindir, kemâl'e doğru ‘’

       Allah bizlere,  sevgi ve saygılı olmayı ve öyle davranılmayı, gönüllerde taht kurmayı nasip etsin.

                                                                                                                                                    

         Gülgün BİLGİÇ, 19.11.2024


    2     3



 

20.11.24

Gülgün Bilgiç / Nasıl Sevilir ve Sayılırız? ( II )

 


-II-

SEVGİ

       Sevgi, insan yaşamını anlamlı kılan, herkesin bildiği ama çok da anlatamadığı bir duygudur. Sevgi yaşanır ancak. Belki de en önemli doğal yaşamsal duygumuzdur. Sevgi, bir duygu, aynı zamanda da bir değerdir. Sevgi, nesnesini yaratır, üretir, dönüştürür, güzelleştirir, iyileştirir. Sevgiyi arar, ona ihtiyaç duyarız, kalplerimizi ısıtır. Sevgi, sevilen kişiye anlaşıldığı, benimsendiği, önemsendiği duygusu verir, kendisini değerli hissetmesini sağlar. Kendisini seven, kendisiyle barışık kişi başkalarını da sever.  Sevgi, ilişkilerde kendiliğinden doğar. Öylece düşünmeden seviverir insan.

       Her şey sevgiden geçer. Sait Faik Abasıyanık’ın dediği gibi; “Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey.’’ Peygamber Efendimizin şu hadisi şerifi sevgiyle ilgili ne güzel bir örnektir; “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.’’  İbn Miskeveyh Tehzibu’l-Ahlak’ta; sevginin önemine vurgu yapmış, ahlaki erdemlerin ancak sevgiyle gerçekleşeceğini savunmuştur. Çıkara, hazza, iyiye ve bu üç kavrama aynı anda dayanan dört çeşit sevgiden bahsetmiş, Tanrıya, öğretmene, anne babaya duyulan sevgiyi bütün sevgilerden üstün tutmuştur. Hücvirî  Keşfu’l-mahcub adlı eserinde sevgiyi tohuma benzeterek “hayatın aslı” şeklinde ifade etmiştir.  Gazzâlî   İhyâu ulûmi’d-dîn adlı eserinde; ’Sevgi (el-mehabbe), temiz bir ağaçtır. O ağacın kökü yerde sabit, dalları semaya yükselmiş, meyveleri ise kalp, dil ve azalarda ortaya çıkmıştır.’’ demektedir. Platon / Şölen’de  Sokrates’in “Sevgi üzerine ne biliyorsam, ondan öğrendim” dediği Mantineialı Diotima şöyle seslenir; ‘’Sevgi dünyasına ulaşmanın doğru yolu budur: Bu dünyanın güzelliklerinden başlayacaksın, hiç durmadan basamak basamak yüce güzelliğe yükseleceksin, bir güzel bedenden ikisine, ikisinden bütün güzel bedenlere, sonra güzel bedenlerden güzel işlere, güzel işlerden güzel bilgilere, güzel bilgilerden de sonunda bir tek bilgiye varacaksın: Bu bilgi de o tek başına var olan salt güzelliğe varmaktan, asıl güzelin özünü tanımaktan başka bir şey değildir. İnsanın salt güzellikle karşı karşıya geldiği o an yok mu, sevgili Sokrates işte yalnız o an için insan hayatı yaşanmaya değer!”

       Günlük yaşamda en çok kullanılan sözcüklerden biridir sevgi sözcüğü.  TDK Türkçe Sözlükte; “İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu’’, TDK Ruhbilimleri Terimleri Sözlüğünde ‘’Başka bir kişi ya da varlığa karşı duyulan ve cinsel yönü olan ya da olmayan güçlü bir yakınlık ve bağlılık duygusu” olarak tanımlanır. C.G. Jung’’ Sevgi sözcüğünün kapsamı, bütün dünyayı kucaklayacak kadar geniştir.” der. Sevgi sözcüğü bir kavram olarak Arapçada “hub” kökünden türetilmiş ve Türkçede de “muhabbet” şeklinde kullanılan “mehabbe”dir.

       Sevgi kavramı, Hegel’in hem erken hem de geç dönem felsefesinde önem taşır. Hegel’e göre sevgi, karmaşık bir birleşme ve ayrılma sürecidir ve birleşme ile ayrılma süreçlerinde mutlak da kendine dönmektedir. Hegel’in olgun döneminde bu bağlamda ikinci bir sevgi kavramı ortaya çıkar.

 Psikiyatrist İrvin D.  Yalom; başkasına yönelik ilgimiz eğer bencillik taşımadan ötekinin varlığına gerçek bir saygı temeline dayanıyorsa ve ötekinin gelişimi ile yakından ilgilenmeyi içeriyorsa sahici bir sevgiden söz edebiliriz anlayışını benimser. Sevginin birtakım türleri olduğundan söz edilir felsefede.; “Mani” adından da anlaşılacağı üzere, abartılı ve taşkın bir sevgidir ve bir ölçüde olağandışıdır. “Ludus”, bir sevgi oyunudur.  “Pragma”, bilgiyi ve doğruyu yaşam için yalnızca bir araç olarak gören, eylemleri sonuçlarıyla, başarılarıyla değerlendirme yaklaşımına dayalı bir sevgidir.  “Eros”, yoğun, tutkulu ve birbirini yücelten bir sevgi türüdür. “Fili”, arkadaşlığa dayalı bir sevgidir.  “Agape”, benliğin gözardı edildiği, verici ve daha çok karşısındakinin iyiliği için olan sevgidir. Empedokles, dört elementi (toprak, su, hava, ateş) birleştiren ve ayıran iki kuvvetten bahseder. Bu unsurları sevgi birleştirir, nefret ayırır.

       Erich Fromm, Sevme Sanatı kitabında sevmeyi pek çok yönüyle analiz etmiş ve sevme ustalığından söz etmiştir. Sevginin nesneyle değil yetiyle ilişkisini vurgulayan Erich Fromm için:  “Sevgi bir etkinliktir; edilgen bir olay değildir, bir şeyin içinde olmaktır. Bir şeye kapılmak değildir. Sevgi vermektir, almak değildir. Her bir birey tüm insanlığın taşıyıcısıdır ve insanın görevi, kendisinin içinde insanlığı açıp geliştirmektir.  Sevgi deneyimi, insana sevinç veren en insani, en insanileştirici edimdir. İnanıyorum ki, sevgi, insanın gelişim kapılarını açan asıl anahtardır.’’

       Sevgi için daha pek çok söz söylenmiştir;

       Her şeyi, anladığım her şeyi, sadece sevdiğim için anlıyorum. – Tolstoy

       Yumuşak, sertten güçlüdür; su kayadan güçlü, sevgi, zorbalıktan güçlüdür. - Hermann Hesse

       Yaratılanı severim yaratandan ötürü.             -Yunus Emre

Devamı yarın

   2     3


19.11.24

Gülgün Bilgiç / Nasıl Sevilir ve Sayılırız? ( I )

 


NASIL SEVİLİR VE SAYILIRIZ?

-I-

       İnsan, sosyal bir varlıktır. Sevgi ve saygı insanlar arası ilişkilerde iletişimin önemli unsurlarındandır. İnsanı insan yapan değerlerin başındadır. Sevginin kaynağı gönüldür, saygı rasyoneldir. Saygı, tek başına ele alındığında nesnel, sevgi tek başına ele alındığında öznel diyebiliriz.  Daha saygın olabilmek ve sevilmek hepimizin isteğidir.

       Öz saygı kişinin dış dünya ile daha sağlam ilişkiler kurmasını sağlar. Öz saygı kazanmanın en temel koşulu kişinin kendisini tanımasıdır. Kendimizi tanımak, sevmek öz saygımızın gelişmesini sağlar.

       “Kendine saygı duyma, bireyin iç değerleri ile ilgili olan ahlaki ilişkileri olup, kişinin yaşam gereksinimidir’’ (Maslow).

       SAYGI

       Saygı; bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya neden olan tutumdur. Saygı nedenseldir. Saygı, başkalarınca bize davranılmasını istediğimiz şekilde başkalarına davranmaktır. Saygı günlük yaşamda büyük önem taşır.

       Saygının nesnesi çok farklı türlerde olabilir.    Pek çok köken bilgisinden söz edilir saygı sözcüğünün.  Latince estimer fiili saygı duymak anlamındadır ve değerlendirmek fiilinden gelir ve ‘kendini değerlendirmek’, ’değerini belirlemek’ olarak da çevrilebilir. Saygı, "bakmak" anlamına gelen Latince "spectare" kelimesinden gelir ve bu kelimedeki "re" "tekrar yapmak" anlamına gelir; bu nedenle bir başkasına "saygı duymak", "tekrar bakmak" anlamına gelir ve başka bir insanın benzersizliğine ve değerine saygı gösterme çabası gösterir. “Respicere; bakmak, bir insanı olduğu gibi görebilmek, onun kendine özgü bireyselliğini fark etmek. Fransızca révérence, temeli Latincedeki reverentia kelimesinden gelmektedir. Kelime aynı zamanda Latincede ‘’hürmet duymak, saygı göstermek’’ anlamında kullanılan eylemden türetilmiştir. Saygı kelimesi İngilizcede ise respect olarak karşılığını bulmaktadır. "Saygı"nın TDK açıklamasında ise: ‘’Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram’’ ve “Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu” tanımları yer alır. TDK’nin “Felsefe Terimleri Sözlüğü” saygıyı “Bir kişiye, bir düşünüşe, bir eyleme, bir başarıya yüksek değer vermekten doğan özel bir duygu” olarak tanımlar.

       Anne babaya, büyüklere, yaşlılara saygı göstermek bizim kültürümüzde çok önemlidir. “Kutadgu Bilig” de Yusuf Has Hacip: “Kendinden büyüğe saygı göstermeli, kendinden küçüğe ise şefkat…” şeklinde açıklar. Gülşehrî Mantıku’t-Tayr mesnevisinde saygı kavramı; “Allah’a ve peygamberlere, İslam’ın şartlarına, selamlaşmaya, büyüklere, ölüye, güzel ahlaka ve helal lokmaya, hak ve özgürlüklere, arif ve bilge kişiye, hemşeriye, hediyeleşmeye, şan ve unvan sahibine” gösterilen saygı şeklinde on bir başlık altında incelenmiştir.

       Kant, başkalarına kişi olarak saygı göstermemiz gerektiği gibi, kendimize de kişi olarak saygı göstermemiz gerektiğini, bunun da rasyonel varlıklar olarak onurumuzdan kaynaklanan bir ahlaki görev olduğunu savunur.

       Allah’a karşı saygı ve sorumluluk duygusu takvâ, bir Müslüman’ın en üst ölçü değeridir. Gerek İslam tasavvuf felsefesinde gerek batıda pek çok düşünür saygı kavramını irdelemiştir;

       Kişinin kendi nefsine göstereceği saygı, saygıların en büyüğüdür. - Beydeba

       Ey oğul; ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir. -Şeyh Edebali

       Saygı, küçüğü de büyüğü de aynı ölçüde koruyan bir settir, hiç kimse küçülmüş olmaz böylece. - Balzac

       Saygı, içinde sevgi olmayan bir boşluğu doldurmak için yaratılmıştır. – Tolstoy

       Kimse kimseyi sevmek zorunda değildir, ama hepimiz birbirimize saygı duymak zorundayız. - Jose Saramago

       Bir katile ya da bir hırsıza saygı duyabilirdim ama yüzüme baka baka yalan söyleyen birine asla saygı duymazdım. Yapabileceğin şeyi söyle ve söylediğin şeyi yap ya da hiçbir şey söyleme. -M. Darhower

       Kendine saygı duyulmasını istiyorsan başkasına saygı göster, sana yapılmasını istemediğin şeyleri başkalarına yapma. - Konfüçyüs

       Her zaman vakti olanlara saygı duyulmaz.   - Oğuz Atay

       Hiçbir şey korkuya dayanan saygı kadar iğrenç değildir. - Albert Camus

 

     Saygı, özgürlüğün bulunduğu yerde vardır. -Erich Fromm

       Hayatımıza giren herkes değerlidir, ama herkes özel değildir. Saygı hepsine, sevgi layık olana verilir. -Erich Fromm

       Devamı yarın

    2     3