-III-
İNSAN
OLMA HAKKI
İnsan
hakları yanında, “insan olma hakkı” şeklinde bir niteleme var. Gerek insan
olma hakkı gerek benzersiz olma hakkı Sokrates’in kendini bilmek öğretisi
üzerine temellenmiştir. ‘’İlim kendin bilmektir’’ derken Yunus Emre de kendimizde
var olanı hatırlamamızı ister. Hegel,
kendilik ve ötekilik kavramlarını vurgulamış ve bireyi kendini bilebilmek için
durmaksızın kendi dışına yönelen bir özne olarak tanımıştır. Daha pek çok isim
sayabiliriz kendini bilme üzerine çalışmış;
Herkes
kaçınılmaz olarak kendi hayat hikayesinin kahramanıdır. -John Barth
İnsanın
tüm evrende kesin olarak düzeltebileceği tek bir şey vardır oda kendisi…
(Aldous Huxley)
Hayatın
anlamı insanın doğasına saygı gösteren kişisel bir ahlak geliştirmek ve bu
ahlakla yaşamaktır. -Aki Kaurismaki
İnsanlığın
hikayesi aza razı olmuş kadınların ve erkeklerin hikayesidir.-Abraham
Maslow
Gerçek
kapasitenizin çok altında bir yasam sürmeye razı olursanız yaşamınızın sonuna
kadar mutsuz olursunuz. Böylesine bir yetinmeye razı olmakla kendi
kapasitenizden, kendi
olasılıklarınızdan kaçmış olursunuz. -Abraham Maslow
Demin
‘gak’ diyerek uçan karganın yaşamının temel amacı tamamen kendisi, yani bir
karga olmaktır. Karga kedi olmaya çalışmaz, kedi insan olmaya çalışmaz. Doğada,
insanlar hariç tüm yaratıklar, bedenleriyle, davranışlarıyla, sağlıklarıyla,
gelişimleriyle tüm yaşam süreçleriyle kendilerini gerçekleştirmek üzere
yaşarlar. -Doğan Cüceloğlu
İNSAN
OLMA HAKKI AÇISINDAN SAYGI VE SEVGİ NASIL KAZANILIR?
Modern insan kendini kaybetti, hayatı
anlamlı, yaşanır kılan sevgi, saygı değerlerini yitirdi, kalpleri katılaştı,
giderek saygı ve sevgiden fakir kaldı, kendine yabancılaştı. Yabancılaşmış insan, kendi elleriyle yarattıklarının
esiri oldu. Modern dünyamızda kendi
ellerimizle yarattığımız nesneler, koşullar bize kendimiz için en önemli
niteliklerimizi kaybettirdi. Rekabet, performans, yanlış anladığımız
bireysellik bizi daha az düşünen, en çok kendi çıkarını gözeten,
benzersizliğini yitirmiş, aynı etkilere aynı tepkileri veren
makinalaşmış-nesneleşmiş varlıklar haline getirdi. Üretmekten çok tüketir hale
gelerek, edilgenleşerek bize dayatılanı uygulamaya başladık.
Bu kısır döngüden çıkmak, sevgi ve saygı
görmek istiyorsak ‘’Nasıl saygı ve sevgi kazanılır? Ben sevgi verebilen ve
saygılı bir insan mıyım? sorularını kendimize sormakla işe başlayabiliriz.
Sevmeye ve saymaya önce kendimizden başlamak, korku, kaygı olmadan,
yargılamadan yaşamak, yaşatabilmek, insan olma hakkı çerçevesinde gelişmek ve
gelişenlere katkı sunmak, tüm bunlar gerçekleşirken sınırlarımızı bilmek
gerekenlerdir.
Yaşadığı toplumda yöneticilerinden saygı
ve sevgi gören, sayan, seven, faydalı, hakikati, iyiliği ve güzelliği tavsiye
eden bireyler olabilmek çok önemlidir. Birbirimize selam vermek, hâl hatır
sormak, hayırlı işlere vesile olmak, saygı ve sevginin en önemli göstergesi
olarak dinlemek, anlamaya çalışmakla yola çıkabiliriz.
Unuttuğumuz sevgi, saygı insanı insan
yapan değerlerdendir. Ne tek başına sevgi ve tek başına saygı ilişkileri yürütmemize
yetmez. Saygı ile sevgi genellikle kol kola ve beraberdir. Kişiler arası saygı ve sevgide “Ne ekersen onu
biçersin” temel ilkedir. Başkalarına saygı duymak veya sevmek saygı görmenin ve
sevilmenin temel şartıdır. Siz birine sevgiyle ve saygıyla yaklaşırsanız, o da
bir başkasına sizin verdiğiniz sevgi ve saygının etkisiyle yaklaşır. Saygı ve sevgi
çoğalır ve yayılır. Öncelikle kendimizi bilmek, gelişime açık olmak, salt
kendimize odaklanmayı bırakmak ve diğer insanları önemsemek, insanları farklılıklarıyla
anlamaya çalışmak, nazik olmak, adil davranmak, çok fazla konuşmamak,
övünmemek, yakın ilişkilerde seçici olmak, özel hayatımızı yerli yersiz
açmamak, samimi davranmak, hayır demeyi bilmek, sınır çizebilmek, disiplinli
olmak, davranışlarımızın, hayatımızın sorumluluğunu alabilmek, doğru ve
güvenilir kişi olmak, her durumda nezaketten vazgeçmemek, affedici olmak,
yakınmamak, pozitif olmak, özgüvenli olmak gereklidir. Sahici ve samimi olmak,
kendimiz olabilmek, insanlığımızı, kendimizin ve başkalarının insan olma
hakkını gözetmek başat tutumlarımız olmalıdır.
İnsan bedeni çok yüksek cevherler içerir.
Her insanın içinde potansiyel olarak var olanın, en iyinin, en yetkinin ortaya
çıkarılması çaba, dönüşüm ister. Telvin dediğimiz dış etkenlere göre değişen,
dışa bakan bir dalgalanma, değişim halinden, temkin dediğimiz kişiliğimizin en
üst seviyesi ‘kendi gibi olabilmek’ haline yürür insan. Yani her zerre
kemaline. A’mâk-ı Hayâl ‘de, Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi ne güzel ifade
etmiştir; ‘' Âlemde meşhûd olan bu devran tekâmül içindir, kemâl'e doğru ‘’
Allah bizlere, sevgi ve saygılı olmayı ve öyle davranılmayı,
gönüllerde taht kurmayı nasip etsin.
Gülgün BİLGİÇ,
19.11.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder