6.9.24

S. Gencal'dan SAGEN Yazarlar Grubu Üyelerine Tarihi Bir Mektup

 



             Merhaba,

Sabahattin Gencal’dan size bir uzun mektup var.

Bu TARİHİ mektubu ayrıntılarıyla inceleyip okursak Gencal’ın, “İNSAN OLMA VE İNSAN OLARAK KALMA HAKKI” adlı kolektif yazılması planlanan kitabın oluşturulması için adeta SEFERBERLİK  ilan ettiğini anlarız.

ELİ KALEM TUTANLARIN İNSAN OLMA VE İNSAN OLARAK KALMA SEFERBERLİĞİNE  etkin olarak katılacaklarını umuyoruz.

Bu görev bireysel ya da toplumsal görevin üstünde bir İNSAN OLMA ya da İNSANLIK görevidir.

Sabahattin Gencal, 03. 09. 2024

*

 

SAGEN Yazarlar Grubu Üyelerine                                               03. 09. 2024

Merhaba Değerli Arkadaşım / Kardeşim …

Okumaya başladığınız bu metin SAGEN yazarlar grubu üyelerine gönderilen ortak metindir. Aslında şahsınıza özel yazmak isterdim; gönlünüze girmek ve beyin nöronlarınızı titretecek bir mektup. Hem de tedavülden kalkan o eski dediğimiz mektuplardan. Öylesine saf/temiz ve doğal, öylesine içten/samimi ve iyi niyetli bir mektup. Ancak yazmaya gücüm yetmiyor. Ama inanıyorum ki bu metni de, içimden geçenleri hayal ederek ve sevgilerimi/ saygılarımı kabul ederek okursunuz. İşinize gelmezse okumayınız.

Affedersiniz, sözümü geri aldım. Ne demek okumayınız. Aydın dediğin olumlu bulduklarını da olumsuz bulduklarını okur. Okur ki toplumu aydınlatabilsin.

O halde okuyoruz değil mi? “OKU OKU YAZ, YAZ YAZ OKU” bizim zamanımızda alfabeler böyle başlardı – UYU UYU YAT, YAT YAT UYU- da vardı; ama hepsi yanlış yorumlandı, yanlış algılandı…

Okumaya başlıyoruz:

Rahatsızlığımdan ötürü SAGEN Yazarlar Grubu Sayfası bir müddet NADASA kaldı.

Yeni başlangıç coşkusuyla HEP BERABER bir kitap oluşturmayı düşündüm/ düşünüyorum. Adını İNSAN OLMA VE İNSAN OLARAK KALMA HAKKI koydum.

Bu adı koymamın nedenini, görsel ve yazılı medyada çıkan son zamanların haberlerini hatırlayanlar hemen anlayacaktır:  Bakıyorsunuz caniler ölüm yağdırıyor. Şimdi söyleyin, bunlar insan mı? Peki, bunlara o cüreti verenler? Sessizce seyredenler? Ya biz?

Kınamak, lanetlemek için kitap oluşturmayı düşünmüyorum. Onu zaten bizim hükümetimiz yapıyor. Yazmayı düşündüğüm kitabın amacı karınca kararınca beşeri eğitmektir. Tabii kendimizi de… Niçin? İnsan gibi insan olmak için tabii…

Herkes, insan haklarını dillerine pelesenk etmiş, başta anayasalar olmak üzere bütün kâğıtlara yazmış, nutuklarla, tebliğlerle hatırlatmalarda bulunmuş. - mış,  ­-muş.. Her neyse, bunlarla işimiz olmayacak. Bu kitapta yer vermeyeceğimiz, uygulanmayan bu metinleri önemsemiyor değiliz. Bunların yazılabilmesi için ne terler dökülmüş, siz kanlar da… diyebilirsiniz. O da apayrı bir konu.

İlk yazıyı, kendime torpil yaparak ben yazdım. Niçin mi? Derleyip düzenlediğim ve harmanlayıp özümsediğim bu yazı kovanlara petek çerçeve korlar ya işte o biçim. Arkadaşlar arasında gıyaplarında işbölümü yaptık ve her altıgeni bir arkadaşın, verdiğim konuyu yoğurarak doldurmasına karar verdim; verdik yani.

Size verdiğim, biraz ağır gibi gözüken konu aşağıdadır. Ya bu deveyi güdersin ya… demeyeceğim. Ben yazamam, derseniz de zerre kadar kınamayız. Yalnız durumu bildirirseniz iyi olur. Ama siz ne edip edip yazarsınız. Tekrar edeyim; yazacağınızdan eminim diyebilirim; çünkü size güveniyorum. (Güvenilir olmak ne güzel.)

Yazdığınızı göndermeniz için 15 gün mühlet versek nasıl olur? Hadi 20 gün olsun. (Müddet böyle uzun olursa yazılamıyor, nasılsa vakit bol deyip son güne bırakılıyor. Tabii siz öyle yapmayacaksınız.) 28 Eylüle kadar yazınızı beklerim. Hem benim doğum günümü tebrik de edersiniz. (Valla bu alışkanlığa da şaşıyorum. Güneş her gün doğmuyor mu? Peki, son nefeslerine kadar zerrece de olsa olumlu çalışanlar?)

“Ya, bu mektup mu, uzaktan eğitim mi?” demeyesiniz. Bakın mektup uzun oldu diye çerçeve yazımı göndermedim. Uzun yazılardan bıktığınızı, yakındığınızı bilmiyor değilim. Neden böyle olduğumuzu hiç düşündünüz mü? (Aslında ben de sevmiyorum uzun yazıları. Yazı dediğin, büyüklerimizin dediği gibi “Efradını cami, ağyarını mani olacak.” Öyleyse atın bu mektuptaki “ağyarları.”)

Aşağıda yazma konunuzu okuyacaksınız. Bu ifadeler sözünü ettiğim yazıdan kopyalanıp yapıştırılan ve sonuna da irdeleyiniz, tartışınız, açıklayınız vb. gibi birbirlerine yakın ifadeler var. Siz bunları “yazınız” parantezine alabilirsiniz. Bir de şunu unutmayınız: Yazınızda bu konu cümlesini sakın ha yazmayınız. (Sanki bir ödev gibi anlaşılır. Haşa bir yazara ödev vermek haddimiz değil. Yazar dediğin ödevinin bilincindedir ve konuları ancak kendi tayin eder, kendi istediği gibi yazar. Anlaşılıyor değil mi? Biz sadece bir ipucu verdik. Siz hiç bundan söz etmeden istediğiniz gibi yazabilirsiniz. Ama sakın meydanı boş bulmuş gibi yazmayın. Çevrenize bir bakının. Ayrıca, hiç, ama hiç kimseyi zerrece incitmeyin. Bir eğitmen gibi olalım.)

Yukarıda da yazdığımız gibi benim kitap formatında (13x19,5) yazdığım ve yazdıklarımdan daha fazla internet linki koyduğum yazımı isteyebilirsiniz. Ancak bu kadar da uzun olmaz ki… demeyesiniz.

Ayrıca soru da sorabilirsiniz. Bilirsek cevap veririz. Bilemezsek her zamanki gibi bilemiyoruz, deriz. (Ne hikmetse bu memlekette herkes âlim, bilmiyorum, diyenlere çok az rastlanıyor.)

Yine uzatıyor demeyin. Olacak o kadar. Düşünsenize bu mektubu da kitaba koyacağız. Yarınlarda çocuklarınıza “işte o mektup” diye gösterirsiniz ya ders olarak ya da ibret. Umarız ki ders olur. (Kendimi beğenmiş gibi mi oldum. Bu da bulaşıcı. Dikkat edin,  kibirli olmaya giden yol kendini abartılı olarak beğenmekten geçer. Gerisini biliyorsunuz; taa cehenneme kadar…)

Ha, şunu da ekleyelim. Sözünü ettiğim kitabın seçici kurullarını, editörlerini vb. sonradan tespit edeceğiz Allah (cc) izin ederse tabii. (Ama bilesiniz ki benim yazım mutlaka yerini alacaktır. Seçici kurulmuş, editörlermiş vb. onlar sizin yazılar için. Ne hayret ediyorsunuz? Bu memlekette adetler böyle değil mi?)

O eski dediğimiz mektuplarda üzerimize farz olan selâmlar başta verilirdi. Biz sonda versek kıyamet kopmaz ya…                                              

Değerli Arkadaşım/Kardeşim, selamlarımı, saygılarımı ve iyi gün dileklerimi sunarım.

“Kestane kebap, acele cevap.”

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy-İstanbul, 03. 09. 2024

*

Yazmanızı istediğimiz, beklediğimiz konu en alt satırlardadır. (İstediğiniz türde, istediğiniz anlatımla/üslupla, istediğiniz kadar yazın. VE 28 EYLÜLE KADAR BİZE ULAŞTIRIN. Facebooktaki grup hesabına yükleyin (Tabii dikkat çekmesi için albenili resim /fotoğraf da koyabilirsiniz.)

Şunu da bilin ki ben yayınlanması için hemen onay vermeyeceğim. Yazının durumuna göre oluşturacağım takvime göre yayınlayacağız. (Bu arada isterseniz başka yazılar da gönderebilirsiniz.) 11Ekimden sonra benim istediğim sıraya göre yayınlanabilir yazınız. (Yukarıda ikide bir vurguluyoruz. Bizde adet böyledir: Her şey, her şey bizim istediğimiz zamanda. KEŞKE Goethe gibi “Bir iş zamanında yapılmazsa eğer / Azalır taşımış olduğu değer.” diyebilseymişiz. Bu iş olmazsa var ya bilesiniz ki bütün kabahat sizde…)

Hoşça kalın.

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy İstanbul, 03. 09. 2024

        YAZMA KONUSU...

        Konu: Sizlere ayrı olarak ulaştırılacaktır. Bunu bir öğrenci ödevi olarak değil, bir bilenin tebliğ sunması olarak düşünelim...

 

Not: Blog yazarları isterlerse Misafir Yazar olarak yazılarını gönderebilirler. Seçici kurulun kararıyla yazılar yayınlanabilir. Yayınlanmayan yazılar geri gönderilmez.