23.11.25

Köy Kent Okulları Açılmalı

 



Erzurum Yavuzselim İlköğretmen Okulundan bir görünüş.


                                     Köy Kent Okulları Açılmalı

Sene 1974. Van’ın Muradiye ilçesindeki ortaokulda öğretmenim.

Van’a Milli Eğitim Bakanı gelecekti. Muradiye Belediye başkanı bakanı karşılamayı düşünüyor. Bu karşılamanın daha anlamlı ve yararlı olması için ortaokul müdürü ile beni de yanında götürdü.

Ben görüşmenin bir odada olacağını düşünüyordum. Düşündüğüm gibi olmadı. Bir alanda diğer görüşmek isteyenlerle beraber ve ayaküstü bir görüşme oldu.

Milli Eğitim Bakanı rahmetli Mustafa Üstündağ sorulanlara kısa ve özlü cevaplar veriyordu. Ben, her zamanki gibi dinleyiciyim. Ama öyle bir dinleyici ki beden dilini bile dinleyebiliyor, anlamlandırabiliyorum.

Kendisine, “Köy Enstitülerini tekrar kurmayı düşünüyor musunuz?” sorusu soruldu.  Avuçlarındaki nasırları gösterdi. Ve öyle bir tavır takındı ki ben köy enstitüleri mirası üzerinde kurulan mezun olduğum ilköğretmen okulundaki anılarımı hatırladım. Bazen altı yıllık anılar altı saniye içinde bile canlanıverir. O anda rahmetli Üstündağ bana her şeyi anlatmış gibi oldu.

O gün dolan gözyaşlarım, inanın şimdi akıyor. Gözyaşlarımı tutamıyorum. Gözyaşları ile yıkanan her kelimenin beyinlerde ve gönüllerde iz bırakacağını ve öğretmen olsun olmasın herkesin milli eğitimin yeniden milli eğitim olması için çabalayacağını umuyorum.

Bakanın konuşma yapacağı salonda öğretmenler yerlerini almıştı. Biz de bakanla birlikte salona geçtik.

O ne güzel hitaptı. Her kelimesi saygı ve sevgiyle dolu. Güven veren, cesaret veren, çalışma zevkini ve aşkını artıran bu konuşmadan aklımda kalan bir cümle: Mealen “Antenlerimiz en ucra köydeki öğretmenlere çevrilmiştir.” İşte bakan bu…

(Anti parantez olarak birkaç hususa da değinmek gerekmez benim için. Ama dileyen olur düşüncesiyle yazalım: Bugün öğretmenlere çevrilmiş bir anten göremeyiz. Görüp duyacağımız öğretmenlere nasıl hitap edildiğidir. Onları nasıl umutsuzluğa sevk ettikleridir.

 Samimiyetle söylüyorum ki bakanların sözleriyle ilgilenmiyorum. Antenlerini çevirseler de hatta okulda öğretmenlerle beraber olsalar da hiçbir şey değişmez. Böyle yazmak istemezdim. Ama bunlar Milli eğimi dönüştürme konusundan başka hiçbir şey düşünmüyorlar gibime geliyor. Keşke, okuyucularımızdan biri çıkıp da aksini söylese de benim ve benim gibi bağrı yananlar ferahlasak…)

1974’te Köy Enstitülerinin yeniden kurulması konusunda sessiz kalan kalan rahmetli Üstündağ yaşasaydı bugün ne derdi acaba?

Hiç kuşkusuz ki “evet” derdi. Bu ne demek olurdu? Yani eğitimde 1974’ten de daha geriye gittik demektir.

Doğru. Her yönüyle geriledik ama umudumuzu koruyabilirsek layık olduğumuz düzeye gelebiliriz. Tabii yeni projelerle.  Bu proje kavramına da alerji oluyorum. Son çeyrek asırda nice projeler denendi. Hepsi de umut kırıcı. Öyle olduk ki hiç kimse kendine güvenmiyor. Herkes aşağılık hissi içinde. Medyada, “Burası Türkiye” sözlerini duyunca üzülmemek mümkün değil.

Şimdiye dek, nasılsa ilköğretmen okulu, Eğitim Enstitüsü, Yüksek Öğretmen Okulu mezunları ağabeylerimiz var düşüncesiyle bir düşünce ileri sürmedim. Ama zaman içinde bu değerlerimiz birer birer ahirete gittiler. Öyle anlıyorum ki artık biz de ağabey durumundayız. Yarın ne olacağını ancak Allah bilir. Onun için düşündüğümü yarım yamalak da olsa hemen yazmalıyım:

KÖY KENT OKULLARI AÇILMALIDIR

Bugün köyler boşalmış. Şehre inenler köylü kültürünü muhafaza edemediği gibi şehirli de olamamıştır. Medeniyet beşiği olması gereken şehirlerimizin ne olduğunu akşam haberlerinde izleyiniz. Tabii kimlerin ihmali yüzünden olduğunu da düşünüverin. Köyler boşalınca tarım ve hayvancılık da günden güne gerilemiş. Şehirlerde sanayileşme ihraç malları üzerinde bir ilerleme göstermeyince diğer devletlerden daha gerilere düştük. Bu durum ister istemez toplumun ahlakını da bozdu. Bozulmayan ne kaldı ki?

Kent’e yakın bir köyde KÖY KENT OKULU kurmalıyız. Köy Enstitüleri gibi yatılı. Müfredatı Çevre valileri, milli eğitim müdürleriyle birlikte okul öğretmenler Kurulu yapmalıdır.  Okul bir kooperatif kurmalı. Köylüler arazilerini kooperatife, satabilir, kiralayabilir ya da kendileri işletebilir.  Arazide ne yetiştirileceği, nasıl yetiştirilip nasıl tüketileceği, nasıl ihraç edileceği okulun Tarım derslerinde planlanacaktır. Hayvancılık da.

Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı gibi okul tarım, hayvancılıkla ilgilenecek. Ayrıca marangozluk, mobilyacılık, inşaat, elektrik, bilgisayar, yapay zekâ vb. bölümlerden gerekli olanlar açılacak. Sağlık, ticaret, giyim vb. bölümler de.

Fen-matematik, Türkçe-Edebiyat, Mantık ve Felsefe sınıfları da olacak.

Öğrenciler genellikle bir dalda uzmanlaşacaklar. Beden eğitimi, resim, müzik vb. sanat dalları da olacak. Günlük ve haftalık ders saatlerinin çoğu uygulamalı olacak.  Bugünkü Anadolu Liseleri ve Fen Liseleri müfredatı çok yüklü. Çocuklar her dalı okumak zorunda. Öyleki düşünmeye zamanları yok. Yukarıda birçok dal saydık. He öğrenci kendi yeteneğine göre ders alacak. Bir grup hayvancılık, bir grup ağaç yetiştirme, bir grup sebzecilik. Edebiyat, fen vb.

Köy-Kent Okulunun çevresinde okul yönetici ve öğretmenlerine lojman yapıldığı gibi memur ve çalışanlarına da lojman yapılacak.   Bu arada okul birçok işçi istihdam etmek durumunda olacak. Bu köylülerden olabileceği gibi şehirden de olabilir.

(Bize göre) Sağda çömelmiş olan Sabahattin Gencal
1962. Ilıca Tebrizcik Köyü İlokulunda Stajda
arkadaşlarıyla birlikte.


Yukarıda anlatmaya çalıştığım köy enstitülerinde olanlardı. (Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen Okulu'ndan 1962’de mezun oldum. Okulumuz Pulur Köy Enstitüsünün mirası üzerinde kurulmuştu. Küçüklü büyüklü 38 bina vardı. 

Erzurum Yavuzselim İlköğretmen Okulundan bir görünüş.


Ne kadar olduğunu hatırlayamadığım tarla. Aygır deposu (Sadece büyük baş hayvan yetiştirilirdi.) Fizik ve kimya Laboratuvarları. İş atölyeleri, Müzik salonu, Resim iş salonu, sosyal bilgiler salonu. Tabii spor salonu da vardı. Voleybol sahaları, basketbol sahası, Tabii futbol sahası da… Dershaneleri, yatak haneleri de belirtelim. Çok amaçlı kullanılan yemekhane. Daha sayalım mı? Öğretmen ve öğrenci kantinleri vb. Bir kasaba gibiydi okulumuz. Bu okulun müfredatını öğrenci yeteneklerine göre düzenleyerek internetle, yapay zekâyla donatıldığını düşünelim. Deminden beri anlatmak istediğim bu; ama beceremiyorum.

Bir müddet sonra bu okulun müdürlüğünü baş muavine veriyorsunuz. Okul müdürü yanına müdür yardımcılarından birini öğretmenlerinden, memur ve çalışanlarından da birkaçını alarak yakın bir ilin yakınındaki köyde Köy Kent Okulunu kurar. Bakanlık müdürün ayrıldığı okula ve yeni okula gerekli olan öğretmen ve yardımcı personeli verir.



21 Köy Enstitüsü vardı. O kadar Köy Kent Okulu açamayabiliriz. Ama altı ya da yedi bölgeye açsak. Sonra her sene tecrübe edinmiş kovanlardan oğul alarak yeni kovanlar /okullar kurulabilir.

Dikkat edilirse çok basit bir proje sundum. Rahmetli Ecevit’in Köy Kent projesi uygulanamadı. Bizim bu basit projemiz çeyrek asır sonra bir köy kent Projesi haline gelebilir. Tarım, hayvancılık başta olmak üzere sanayide gelişme olabilir. Sağlık politikaları başkalaşabilir. Mantık ve felsefeden yoksun insanlarımız da düşünebilen insan gibi insan olabilir.

Öğretmenler gününüzü kutluyorum. Kutlanacak neyimiz kaldı demeyelim. Öğretmen, her şeye rağmen öğretmendir. Tüm öğretmenlerimizin gözlerinden öperim. Ölmüşlerimize de Allah’tan (cc) rahmet dilerim.

Sabahattin GENCAL, Emekli Öğretmen

Çekmeköy-İstanbul, 23. 11. 2025

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder