![]() |
| Erzurum Yavuzselim İlköğretmen Okulundan bir görünüş. |
Köy Kent Okulları Açılmalı
Sene
1974. Van’ın Muradiye ilçesindeki ortaokulda öğretmenim.
Van’a
Milli Eğitim Bakanı gelecekti. Muradiye Belediye başkanı bakanı karşılamayı
düşünüyor. Bu karşılamanın daha anlamlı ve yararlı olması için ortaokul müdürü
ile beni de yanında götürdü.
Ben
görüşmenin bir odada olacağını düşünüyordum. Düşündüğüm gibi olmadı. Bir alanda
diğer görüşmek isteyenlerle beraber ve ayaküstü bir görüşme oldu.
Milli
Eğitim Bakanı rahmetli Mustafa Üstündağ sorulanlara kısa ve özlü cevaplar
veriyordu. Ben, her zamanki gibi dinleyiciyim. Ama öyle bir dinleyici ki beden
dilini bile dinleyebiliyor, anlamlandırabiliyorum.
Kendisine,
“Köy Enstitülerini tekrar kurmayı düşünüyor musunuz?” sorusu soruldu. Avuçlarındaki nasırları gösterdi. Ve öyle bir
tavır takındı ki ben köy enstitüleri mirası üzerinde kurulan mezun olduğum
ilköğretmen okulundaki anılarımı hatırladım. Bazen altı yıllık anılar altı
saniye içinde bile canlanıverir. O anda rahmetli Üstündağ bana her şeyi
anlatmış gibi oldu.
O
gün dolan gözyaşlarım, inanın şimdi akıyor. Gözyaşlarımı tutamıyorum.
Gözyaşları ile yıkanan her kelimenin beyinlerde ve gönüllerde iz bırakacağını
ve öğretmen olsun olmasın herkesin milli eğitimin yeniden milli eğitim olması
için çabalayacağını umuyorum.
Bakanın
konuşma yapacağı salonda öğretmenler yerlerini almıştı. Biz de bakanla birlikte
salona geçtik.
O
ne güzel hitaptı. Her kelimesi saygı ve sevgiyle dolu. Güven veren, cesaret
veren, çalışma zevkini ve aşkını artıran bu konuşmadan aklımda kalan bir cümle:
Mealen “Antenlerimiz en ucra köydeki öğretmenlere çevrilmiştir.” İşte bakan bu…
(Anti
parantez olarak birkaç hususa da değinmek gerekmez benim için. Ama dileyen olur
düşüncesiyle yazalım: Bugün öğretmenlere çevrilmiş bir anten göremeyiz. Görüp
duyacağımız öğretmenlere nasıl hitap edildiğidir. Onları nasıl umutsuzluğa sevk
ettikleridir.
Samimiyetle söylüyorum ki bakanların sözleriyle
ilgilenmiyorum. Antenlerini çevirseler de hatta okulda öğretmenlerle beraber
olsalar da hiçbir şey değişmez. Böyle yazmak istemezdim. Ama bunlar Milli eğimi
dönüştürme konusundan başka hiçbir şey düşünmüyorlar gibime geliyor. Keşke,
okuyucularımızdan biri çıkıp da aksini söylese de benim ve benim gibi bağrı
yananlar ferahlasak…)
1974’te
Köy Enstitülerinin yeniden kurulması konusunda sessiz kalan kalan rahmetli Üstündağ
yaşasaydı bugün ne derdi acaba?
Hiç
kuşkusuz ki “evet” derdi. Bu ne demek olurdu? Yani eğitimde 1974’ten de daha
geriye gittik demektir.
Doğru.
Her yönüyle geriledik ama umudumuzu koruyabilirsek layık olduğumuz düzeye
gelebiliriz. Tabii yeni projelerle. Bu
proje kavramına da alerji oluyorum. Son çeyrek asırda nice projeler denendi.
Hepsi de umut kırıcı. Öyle olduk ki hiç kimse kendine güvenmiyor. Herkes aşağılık
hissi içinde. Medyada, “Burası Türkiye” sözlerini duyunca üzülmemek mümkün
değil.
Şimdiye
dek, nasılsa ilköğretmen okulu, Eğitim Enstitüsü, Yüksek Öğretmen Okulu
mezunları ağabeylerimiz var düşüncesiyle bir düşünce ileri sürmedim. Ama zaman
içinde bu değerlerimiz birer birer ahirete gittiler. Öyle anlıyorum ki artık
biz de ağabey durumundayız. Yarın ne olacağını ancak Allah bilir. Onun için
düşündüğümü yarım yamalak da olsa hemen yazmalıyım:
KÖY
KENT OKULLARI AÇILMALIDIR
Bugün
köyler boşalmış. Şehre inenler köylü kültürünü muhafaza edemediği gibi şehirli
de olamamıştır. Medeniyet beşiği olması gereken şehirlerimizin ne olduğunu
akşam haberlerinde izleyiniz. Tabii kimlerin ihmali yüzünden olduğunu da düşünüverin.
Köyler boşalınca tarım ve hayvancılık da günden güne gerilemiş. Şehirlerde
sanayileşme ihraç malları üzerinde bir ilerleme göstermeyince diğer
devletlerden daha gerilere düştük. Bu durum ister istemez toplumun ahlakını da
bozdu. Bozulmayan ne kaldı ki?
Kent’e
yakın bir köyde KÖY KENT OKULU kurmalıyız. Köy Enstitüleri gibi yatılı. Müfredatı
Çevre valileri, milli eğitim müdürleriyle birlikte okul öğretmenler Kurulu
yapmalıdır. Okul bir kooperatif kurmalı.
Köylüler arazilerini kooperatife, satabilir, kiralayabilir ya da kendileri
işletebilir. Arazide ne yetiştirileceği,
nasıl yetiştirilip nasıl tüketileceği, nasıl ihraç edileceği okulun Tarım
derslerinde planlanacaktır. Hayvancılık da.
Yukarıdaki
ifadelerden de anlaşılacağı gibi okul tarım, hayvancılıkla ilgilenecek. Ayrıca marangozluk,
mobilyacılık, inşaat, elektrik, bilgisayar, yapay zekâ vb. bölümlerden gerekli
olanlar açılacak. Sağlık, ticaret, giyim vb. bölümler de.
Fen-matematik,
Türkçe-Edebiyat, Mantık ve Felsefe sınıfları da olacak.
Öğrenciler
genellikle bir dalda uzmanlaşacaklar. Beden eğitimi, resim, müzik vb. sanat
dalları da olacak. Günlük ve haftalık ders saatlerinin çoğu uygulamalı
olacak. Bugünkü Anadolu Liseleri ve Fen
Liseleri müfredatı çok yüklü. Çocuklar her dalı okumak zorunda. Öyleki
düşünmeye zamanları yok. Yukarıda birçok dal saydık. He öğrenci kendi
yeteneğine göre ders alacak. Bir grup hayvancılık, bir grup ağaç yetiştirme,
bir grup sebzecilik. Edebiyat, fen vb.
Köy-Kent
Okulunun çevresinde okul yönetici ve öğretmenlerine lojman yapıldığı gibi memur
ve çalışanlarına da lojman yapılacak. Bu arada okul birçok işçi istihdam etmek
durumunda olacak. Bu köylülerden olabileceği gibi şehirden de olabilir.
![]() |
| (Bize göre) Sağda çömelmiş olan Sabahattin Gencal 1962. Ilıca Tebrizcik Köyü İlokulunda Stajda arkadaşlarıyla birlikte. |
Yukarıda anlatmaya çalıştığım köy enstitülerinde olanlardı. (Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen Okulu'ndan 1962’de mezun oldum. Okulumuz Pulur Köy Enstitüsünün mirası üzerinde kurulmuştu. Küçüklü büyüklü 38 bina vardı.
![]() |
| Erzurum Yavuzselim İlköğretmen Okulundan bir görünüş. |
Ne kadar olduğunu hatırlayamadığım
tarla. Aygır deposu (Sadece büyük baş hayvan yetiştirilirdi.) Fizik ve kimya Laboratuvarları.
İş atölyeleri, Müzik salonu, Resim iş salonu, sosyal bilgiler salonu. Tabii spor
salonu da vardı. Voleybol sahaları, basketbol sahası, Tabii futbol sahası da…
Dershaneleri, yatak haneleri de belirtelim. Çok amaçlı kullanılan yemekhane.
Daha sayalım mı? Öğretmen ve öğrenci kantinleri vb. Bir kasaba gibiydi
okulumuz. Bu okulun müfredatını öğrenci yeteneklerine göre düzenleyerek internetle,
yapay zekâyla donatıldığını düşünelim. Deminden beri anlatmak istediğim bu; ama
beceremiyorum.
Bir
müddet sonra bu okulun müdürlüğünü baş muavine veriyorsunuz. Okul müdürü yanına
müdür yardımcılarından birini öğretmenlerinden, memur ve çalışanlarından da
birkaçını alarak yakın bir ilin yakınındaki köyde Köy Kent Okulunu kurar. Bakanlık
müdürün ayrıldığı okula ve yeni okula gerekli olan öğretmen ve yardımcı
personeli verir.
21
Köy Enstitüsü vardı. O kadar Köy Kent Okulu açamayabiliriz. Ama altı ya da yedi
bölgeye açsak. Sonra her sene tecrübe edinmiş kovanlardan oğul alarak yeni
kovanlar /okullar kurulabilir.
Dikkat
edilirse çok basit bir proje sundum. Rahmetli Ecevit’in Köy Kent projesi
uygulanamadı. Bizim bu basit projemiz çeyrek asır sonra bir köy kent Projesi haline
gelebilir. Tarım, hayvancılık başta olmak üzere sanayide gelişme olabilir. Sağlık
politikaları başkalaşabilir. Mantık ve felsefeden yoksun insanlarımız da
düşünebilen insan gibi insan olabilir.
Öğretmenler
gününüzü kutluyorum. Kutlanacak neyimiz kaldı demeyelim. Öğretmen, her şeye
rağmen öğretmendir. Tüm öğretmenlerimizin gözlerinden öperim. Ölmüşlerimize de
Allah’tan (cc) rahmet dilerim.
Sabahattin
GENCAL, Emekli Öğretmen
Çekmeköy-İstanbul,
23. 11. 2025




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder