2025
yılının 27 Haziran’ında masada yerimizi alır almaz, misafiri bulunduğumuz Ahmet
Meral Bey börek servisini başlattı. Hatta bizzat kendisi de börek ve çay
servisi yaptı. Teşekkürler Ahmet Bey. 2025
yılı ilk döneminin böyle börekle bitmesi güzel oldu. İnşallah Eylül’de ikinci
dönemini de baklava ile açarız.
Toplantımız
öğretmenlerin dönem sonu toplantıları gibi oldu. Daha çok muhasebe gibi oldu.
Bundan sonra sık sık muhasebe yaparız. Çünkü aramızda artık bir matematikçi de
var. Evet aramıza matematik öğretmeni Mustafa Göç Bey katıldı. Hüseyin Yıldız
Bey, Mustafa Bey’in bir kitap kurdu olduğunu söyledi.
Grubumuza
hoş geldiniz Mustafa Bey, hoş geldiniz kitap sever.
Kitap
sevmek, okumayı sevmek ne güzel. Güzellikleri paylaşmak daha da güzel. Fikir Masası
Grubu olarak, şimdiye dek konuşulanları ana hatlarıyla yazıyorduk. Başka
türlüsünü yapamazdık. Ancak bundan sonra yapabileceğiz inşallah. Bütün
toplantılarımızı değil ama Ahmet Gencal’ın katılabildiği toplantıları videoya
alacağız. Video seyretmek okumaktan daha
yararlı mı zararlı mı işte onu bilemem. Ben yine alışılageldiği gibi uzun uzun
yazarım. Siz de tercih edersiniz. Baklava mı börek mi değil video mu yazı mı?
Cenap
Şahabettin ne diyordu? “Fazla alçak gönüllü davranmayın, gerçek sanırlar.” Her
halde bizim grup için söyledi bunu. İzah edeyim mi?
Sabahattin
Gencal toplantının başında bir konuya değindi. Şöyle dedi: Bir önceki toplantıyla
ilgi yazımızda bir okuyucunun yorumundan anladığıma göre bizi kitap okumaları
yapan bir gruba benzetti. Bir başka okuyucu da başka bir gruba benzetebilir. O
halde nasıl bir grup olduğumuzu bir kere daha anlatalım:
Biz
kitap inceleme ve tanıtma grubu muyuz? Hayır.
Biz
bir hocanın veya uzmanın anlatıp diğerlerinin dinleyici olarak kaldığı ve adına
da sohbet denen bir çalışma mı yapıyoruz? Hayır.
Peki,
konferans mı, panel mi yapıyoruz? Yine de hayır. Sahi biz ne yapıyoruz?
Hep
beraber düşünelim: Siyasetten hiç bahsetmiyoruz. Spordan hatta Trabzonspor’dan
bile hiç söz etmiyoruz. Magazin nedir bilmiyoruz. Peki, ortalama üç saat süren
toplantılarda ne konuşuyoruz? Her halde askerlik anılarımızı, av anılarımızı
anlatmadığımıza göre… Demek ki öylesine fikir alışverişi yapıyoruz ki vaktin
nasıl geçtiğinin farkında olamıyoruz. Tabii günceli konuşurken birazcık
buruklaşıyoruz ama umutsuzluğa da düşmüyoruz. Birbirimize moral veriyoruz.
Sabır diliyoruz. İşte bir örnek daha:
Sabahattin Gencal; “15 yıldır internet alemindeyim. Birçok blogta yazılar yazdım. Özellikle yorumların yorum gibi olması için okuyuculardan istekte bulundum. Başaramadım. Eline ve kalemine sağlık ve iyilik dilekleri ya da eften püften suçlamalara hatta argoya kaçan ifadeler. Demek ki eleştirel okumayı, eleştirel düşünmeyi hala öğrenemedik…” dedi.
Ahmet Meral
Bey, “Zihniyet kalıplaşmış. Bu kalıpları kırmak zor. Albert Einstein ne diyor?
“Önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan daha zordur.” Onun için
sabır, sabır.
Evet
biz her şeye rağmen sabırlı davranacağız. “Zorun meyvesi tatlıdır.” der bir
Çinli filozof. Biz de inşallah bu tadı alacağız. Düşünce üreten öğretmenler
hatta öğrenciler göreceğiz. Tabii, düşünebilen siyasetçiler de görürüz
inşallah.
Mustafa
Göç arkadaşımız bir öneride bulundu. “Öyle tarihi bilgiler vermekten çok güncel
bilgiler üzerinde çalışmalar hazırlayalım. Hatta bir sonraki toplantıda
gündemsiz olarak günceli tartışalım.” Ah! Ne güzel. İnşallah görürüz o günleri.
Bu arada Gencal, daha önce de söylediği bir benzetmeyi tekrarladı: “Ormanın
içinde olan sadece ağaçları görür. Ama yukarıdan bakanlar ormanı görebilir.” Benzetmek gibi olmasın, bazı siyasetçiler
ağaçları görür. Anlarsınız ya tanıdıklarını ya da ayaklarına çelme takmak
istediklerini… Aaa, o ne biçim söz. Olur mu öyle şey? Tabii olmamalı ama biz
yukarıdan baktığımız için her şeyi görüyoruz.
İşte
bizim grubun ahenkle çalışmasının sırrı. Biz kişilerle ilgili yazmayız. Onlar
bugün var yarın yok. Olaylar da birbirlerini tetikleseler de zaman içinde
eriyorlar. Ama kavramlar öyle mi? Üst düzeyde fikir üretmek öyle mi? Başka
deyişle söyleyelim. Bizim grubun söyledikleri ve yazdıklarının ömrü uzun olur.
Ömrünüz
uzun olsun ama yazınız uzun olmasın. Kimin söylediğini hatırlamıyorum, güzel
bir söz, “Uzun konuşmaları kısa dinleyin.” Ben de diyorum ki, “Uzun yazıları
taksit taksit okuyunuz.” Ne o, taksit kelimesi bir mayın gibi önümüze düştü.
Ekonomiyi hatırlattı. Oysa ekonomiyi hatırlatmamak için yüzlerce medya organı
seferber olmuş…
Ya,
kusura bakmayınız. Toplantıda nedense not tutmadım. Söylenenleri hatırlıyorum
ama hangi arkadaş söyledi, diğer arkadaşların katkısı ne oldu? İşte bunları
hatırlamıyorum. Ahmet Gencal videoya çekerse bu sorunu da aşacağız. Şimdi söylediklerimiz
üzerinde durmaya çalışalım:
Ahmet
Mutluoğlu okumaktan söz etti. Tabii seslendirmekten değil. Okumak demek anlamak
demektir, içselleştirmek demektir, uygulamak demektir. Ve de en önemlisi
paylaşmak demektir. Mutlaka paylaşacak ve hayata katkı sağlayacağız. Bu
insanlık görevimizdir.
Bu
arada moteratörümüz Hüseyin Beyin, birinci
devreyi değerlendirmesi de güzeldi. “Bir konu veriliyor ya da bir konunu ana
bölümleri taksim ediliyor. Toplantılarda bunlar sunuluyor ve tartışılıyor. Bir
sonuca varılmasa da fikirlerin çarpışmasından alevlerlerin çıkması güzel oluyor…”
Biz
daha neler konuştuk neler. Hocalarımızdan da söz ettik öğretmenlerimizden de.
Bunların büyük potansiyel olduklarından da. Ama ne çare ki istediğimiz gibi
yararlanamıyoruz. Bir arkadaşımız hocalar öteki dünya için öğretmenler bu dünya
için çalışıyor; en azından birçoğu, dedi. Olur mu öyle şey? Demek ki oluyormuş.
Peygamberimize (s.a. v.) atfedilen sözler var: Bu
dünyasını yapamayan öteki dünyasını da kazanamaz. Bir başka söz: “Bu dünyayı istiyorsan bilime sarıl, öteki
dünyayı istiyorsan bilime sarıl. Hem bu dünyayı hem öteki dünyayı istiyorsan
yine bilime sarıl.”
Elbette
bilime sarılacağız ama vahyi de ihmal etmeyeceğiz. Bugün atom parçalanmıştır.
Biz de bütün engelleri parçalayacağız. Layık olduğumuz uygarlık düzeyine çıkmak
dileğiyle diyelim mi?
Şunu
da eklemekten geçemeyeceğim: Grubumuzun mizah üstadı Erdoğan Bey’in yine bir
fıkra anlatacağını düşünmüştüm. Ama anlatmadı. Bu kez Ahmet Meral Bey güldürdü
yüzümüzü. Erdoğan Bey, daha kapıdan girerken bana “Öne geç, karları temizle.” dedi.
Ne muhteşem bir hatırlatma. Bilindiği üzere Prof. Dr. Niyazı Kahveci felsefeyi
anlatırken felsefenin kapalı yolları, diğer taşıtlara bir yol açma makinesi
olduğunu söylemişti.
Ne
güzel bir benzetme. Sadece benzetmemi? Felsefenin işlevi? Ya ya. Hüseyin Yıldız
Bey, “Bir zamanlar İlahiyat fakültelerinden felsefenin kalkmasını isteyenler
oldu.” dedi. Allah’tan bu fikir itibar görmedi. İtibar görse ne olurdu sanki?
Biz kazma kürekle yollarımızı açarız. Açarız değil mi? Allah Allah, az yukarıda
çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkmaktan söz söylemeye kalkarken yolların
açılmamasına nerden geldik.
Güzele,
doğruya ve de tüm haklılara yolların açılması dileğiyle…
Sabahattin GENCAL,
Çekmeköy-İstanbul, 28. 06. 2025
![]() |
TOPLANTIDAN DÖNERKEN |
![]() |
TOPLANTIYA GİREREKEN |
![]() |
TOPLANTIDAN DÖNERKEN |
Sezon finali tatındanki kapanış buluşmamızda aramıza yeni katılan arkadaşlarımızla fikir masamız daha zengin daha verimli geçeceğine benziyor, günü
YanıtlaSilİnşallah.
SilHayırlı uzun ömürler dileğiyle saygılar ve sevgiler...
HOCAM ÇOK GÜZEL ÖZETLEDİ ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUZ. ÇEKİMLER VE İKRAMLAR İÇİN DE SİZLERE VE AHMET BEY'E DE ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUZ. BU VESİLE İLE TÜM ARKADAŞLARA SAĞLIKLI BİR TATİL DİLİYORUZ. KALIN SAĞLICAKLA. AHMET MUTLUOĞLU
YanıtlaSilMerhaba Ahmet Bey,
SilBiz de çok teşekkür ederiz. Biz de sağlıklı günler ve mıtlu tatiller dileriz.
Allah'a (cc) emanet olun. Selâm ve sevgiler.
Hepinize hayırlı uzun ömürler Ne guzel gerçek arkadaş olmak
YanıtlaSil