15.11.23

Kilometre Tamam - Bakım İster

 

Ahmet Gencal- Sabahattin Gencal- Fuat Gencal
BABA VE OĞULLARI ÜMRANİYE'DE
14. 11. 2023
*****
Kilometre Tamam - Bakım İster

Bu yazı bir şikâyet veya bir yakınma yazısı değil. Bu yazı bir durum tespiti ve durumdan ders çıkarma yazısıdır. Bu yazı, aşağıda belirtildiği üzere biraz da sakıncalı bir yazıdır. Onun için bu yazı yalnız ergin olanlar için uygundur.

Allah’a (cc) hamt olsun iyiyim. Ancak, ufak tefek rahatsızlıklardan ötürü- Allah bağışlasın, bir zeval vermesin- oğlum Fuat ile oğlum Ahmet bu son altı aydır, aile hekimliği, devlet hastanesi ve özel hastane demeden beni doktorlardan doktorlara taşıdılar.

Doktorlardan da Allah (cc) razı olsun. Beni muayene ettiler. Tahliller yaptırdılar. EKG, Eko ve filim çektirdiler. Solunum testi yaptırdılar. Endoskopi yaptırdılar. Renkli doppler ve ultrasyon yaptırdılar, tomografi çektirdiler... Tabii bunları değerlendirdiler de. Sonra ilaçlar ilaçlar. En çok da antibiyotikler...

Toplumumuzda çok antibiyotik kullanıldığını okumuştum. Ben de uydum topluma. Ve de büyük ihtimalle antibiyotik kullanmada rekor kırmışımdır.  Bu rekor Guinness rekorlarına girer mi acaba?

Antibiyotiklerin yararlarını ve zararlarını az çok bilirsiniz. Ama ben, toplumda çok bilinmeyen bir zararı üzerinde duracağım. Evet, burası mühim:

Veterinerler, oğlum Fuat’ın affedesiniz ineklerine antibiyotik yaptıkları zaman, “Bu ineğin sütü şu kadar gün kullanılamaz.” derlerdi.  Bu demek oluyor ki – Benzetmede hata aranmaz.- Bizim sütümüz de yazımız da bir müddet kullanılamaz. Kısaca, zararlıdır vesselâm. Ancak, evet ancak –yukarıda yazdığım gibi- ergin olanlara şifalıdır.

Doğrusu, her türlü hasbihal yazısı yazmıştım; ama böylesini de yazmak nasip oldu işte. Belki sizler de böyle bir yazı ilk kez okuyorsunuz. Evet, Antibiyotikli sözler. Ya keşke başlığa da “Antibiyotikli Sözler” yazsaymışım. Şimdi aklınızdan şöyle geçiyordur: Keşke demeye ne gerek var. Başlığı sil ve istediğini yaz. Nasılsa yayınlamış değilsin. Haklısınız; ama bildiğiniz gibi değil. Beni tanımaya çalışan birkaç kişinin de tahmin edebileceği gibi ben olduğu gibi görülen, görüldüğü gibi olmaya çalışan, yanlış da olsa bundan ötürü eksiğini yanlışını da düzeltmeyen biriyim. Tabii maddi hatalar hariç. Derler ya eğrisiyle doğrusuyla, eksiği ile gediği ile... Amasıyla, ancakıyla, gibisiyle vb. Zaten böyle olmasaydım bu yazıyı yazmazdım, değil mi? Özellikle büyük oğlum, bu tür yazılarımdan haz etmiyor. Olumlu düşünelim, diyor. Her şey güzel olacak, diyor.

Ya, durum tespiti olumsuzluk değil ki. Aksine çook önemlidir. Durum tespiti yapmaksızın hiçbir araştırma, hiçbir inceleme yapamayacağınız gibi bir arpa boyu yol da alamazsınız. Durum tespiti yapacağız; ancak TÜİK gibi yapmayacağız. TÜİK’in verilerinden hareket edenler, dünyanın en iyi araştırmacısı olsalar dahi çuvallarlar. Biz, sanki kameraya alınmış gibi aynen yazacağız:

14. 11. 2023 Salı günü, saat 18.50. Bir özel hastanenin bir polikliniğine giriyoruz. Muayeneden sonra doktor yanımda bulunan küçük oğluma diyor ki: - İşte burası önemli- “KİLOMETRE TAMAM-BAKIM İSTER.”

Şaşırdım birden bire, başkaları konuşurken araya girmek adedim olmadığı halde, “Özel bakım mı?” diye soru verdim. Allah (cc) kendilerinden razı olsun aile bireylerim el üstünde tutuyorlar beni. Bakıma gelince her şey hesaplı kitaplı, zaman ayarlı... Başka türlü nasıl olabilir ki, diye aklımdan geçtiği için söze karıştım. Ama doktor da çit yok.

15 gün sonra gelmek üzere poliklinikten ayrılınca, dışarıda bekleyen büyük oğluma; “Kilometre tamam. Bakım ister.” dedim. Büyük oğlum Fuat, hazır cevap. "Yanlış anladınız. Hani arabalar belli bir kilometre yapınca bakıma girerler ya. İşte onun için demiştir.” gibi sözler etti. Küçük oğlum Ahmet de aynı şeyleri terminolojiye uygun olarak söyledi. Daha sonra gelen torunum Sabahattin de... Ya, ben onlardan daha iyi mi bileceğim, dedim ben de. Doktorun ne için söylediğini bilemeyiz tabii. Allah ondan da razı olsun. Allah doktorlara düşürmesin, onlarsız da yapmasın.

Bu araba benzetmesi de fena değildi. Biliyor musunuz? Bir tarihler “Makine İnsan” başlıklı bir yazı okumuştum. İçeriğini unuttum. Ama bedenimiz de en harika biçimde çalışan, mucizevi bir makine gibidir. O zaman artık ihtiyarladık, demeden şöyle diyeceğiz:

80 yılımı geride bıraktım. 81.yılın bakımını da yaptırmış oluyorum. Tabii tabii... yaptırmak gerekli. Çünkü bu beden bize emanet. Emanete hıyanetlik olmaz... Ne derler? Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.

Kafa dedim de aklıma yine Prof. Dr. Niyazı Kahveci’nin sözü geldi. Dinlemişseniz, siz de duymuşsunuzdur. İki de bir Kafa Katmanından söz eder ve toplumumuzun bu konuda 5 bin sene, şu konuda 10 bin sene vb. geride olduğunu ilave ederdi. Benim kafa anksiyeteli kafa. Açıkçası kaygı bozukluğu var. Ancak bu rahatsızlığımı lehime çevirmeye çalışıyorum. Nasıl mı? Bilindiği gibi anksiyeteliler, “Kapıyı kapattım mı, ocağın altını söndürdüm mü? Anahtarı aldım mı? vb. gibi sorularla vesveselerle günlerini tüketirler. Benim işle güçle, kapıyla ocakla, hatta ilaç alıp almamamla işim yok. Sağ olsun aile bireylerim. Her şey tıkırında. Ben başka konuları merak ediyorum. Örneğin Türkiye’mizdeki yargı krizi danışıklı mı danışıksız mı? Ekonomik çöküşümüz önceden ayarlanmış mı ayarlanmamış mı? Hazine arazileri yine peşkeş çekilecek mi çekilmeyecek mi? Toplumumuzdaki gizli açlık gizli mi kalacak? Yoksa?

Bilimsel çalışma “acaba?”yla başlar, merakla yoluna girer. Sabırlı, yöntemli ve az da olsa aralıksız çalışmayla devam eder ve de akla uygun çözümlerle sona erer. Anladınız, demek istediğimi. Allah bana bu son günlerde unutkanlık verdi. Çünkü yeni bir çalışma yapmak için kafadakileri unutmak gerekir. Ben ne kadar zorlasam unutamıyordum. Ama Allah sildi mi siliyor. Üstelik anksiyete de fazlasıyla var. Ee sabır da devamlı çalışma arzusu da olunca...

Üstelik 81.yaşın bakımını da yaptık. Bundan böyle böyle yazılar, bundan böyle şöyle yazılar yazabileceğiz inşallah.

Artık son cümleleri ben yazmayacağım. Sizler, yazmadığımı veya korkudan ötürü yazamadığımı okursunuz inşallah.

 

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy-İstanbul, 15. 11. 2023

 

 

2 yorum:

  1. Sayın hocam, Allah uzun ömürler versin. İyi olduğunuza çok sevindim. Bahsettiğiniz kaygılar çoğumuzda var. Ülkesini, milletini seven herkes de olması gerektiği gibi. Ancak, fazla karamsarlığa kapılmak da doğru değil. Her şeyin iyi olacağına inancımızı koruyalım. Allah, inananların yanındadır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Rabia Hanım. Düşüncelerinize katılıyorum: Karamsarlığa kapılmadan her şeyin iyi olacağına inanarak çalışmak gerekir.
      Her şeyin güzel olması dileğiyle saygılar...

      Sil