15.4.25

Kendi Olmak

 

 

            Ey Okuyucu!

            Şimdi ben sana bu çalışmamı benim gözümle oku, desem; ne tepki verirdiniz acaba? Tabii ki, vereceğiniz tepkiyi kestiremem; ama bu konudaki düşüncelerimi yazayım:

            Çok az yazar, eserinin kendi gözleri ile okunmasını istemiştir. Ben de bir defasında istedim. Yazarın gözüyle okumak nedir ki? Herhalde yazarın görüşüyle okumaktır. Olur mu böyle şey? Yazarın görüşünden okuyucuya ne! Eğer yazarın biyografisi yazılacaksa o başka. Olması gereken, normal olan her okuyucunun kendi görüşüyle okumasıdır.

            Birinin gözüyle okumak bir benzetmedir aslında. Çünkü gözle okunmaz beyinle okunur. Gözle, olsa olsa göz jimnastiği yapmaktır. Beyinle okuyabilir, anlayabilir, içselleştirebilir ve gereğini yapabiliriz.

            Anlama mekanizması ayrı bir konu olmakla birlikte bu konudaki, araştırmaya dayanmayan düşüncelerimizi aktaralım: Beyine bir veri girince ne oluyor? Bazı bilim adamları der ki; yeni veri önceki veriyle etkileşerek yeni anlam ortaya çıkar. Bu duruma göre aynı veriyi değişik kişiler farklı farklı anlamlandırabilir. Ya beyinde o konuda hiçbir bilgi yoksa? Bu zor soruyu kendimden örnek vererek açıklamaya çalışayım:

            İlkokuldayım. Allah (cc) rahmet etsin çok iyi bir komşumuz vardı. Gazetelerini okumama müsaade ederdi. Bir gün şöyle bir haber okudum. Mısır Ordu Takımı bizim ordu takımımızı 3-1 yendi. Galip gelen Mısır’ın Ordu Takımının gollerini falan filan kişiler attı. Falancının volesi kale direklerinde patladı vs.

            Futbol nedir bilmiyordum. Ordu takımı deyince savaş anladım. Topların kaleye girmesi, fileleri yırtması, kale direklerinin sarsılması. Bomba gibi şutlar vb. Bir savaş sahnesiydi benim için.

            Yukarıdaki anıdan hareketle diyebiliriz ki bir şey anlatılacaksa muhatabın bilgi düzeyi dikkate alınarak anlatılmalı. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) “Biz Peygamberler muhataplarımızın anlayabilecekleri biçimde konuşmakla emrolunduk.” demiştir.

            Sadede gelelim; metinleri kendimize göre okuyacağız. Kendimiz olacağız. Bugün bu konuda tonlarca yayın var. Her insan biriciktir. Her insan, özel görevle en güzel biçimde ve de halife potansiyeliyle yaratılmıştır.

            Falan akademinin kapısında “Kendini Tanı” yazmıyor mu? “Kendini bilen Rabbini bilir.” Mealinde hadis olduğu zayıf bir rivayetle belirtilen bir hadis yok mu?          

            Şimdi; diyeceksiniz ki, güzel de bu bilgilerin kaynaklarını da yazmak gerekir. Elbette doğru. Yüz yıl önceki yazarlarımızı, dipnot ve açıklama yazmadılar diye az kınamadık. Doğrusu bu çalışmamdan önceki çalışmalarımın hepsinde dipnotlar var. Hem de dosdoğru olarak. Peki, bu çalışmamda niye dipnot ve açıklama yazmıyorum?

            Bir kere, başta unuttuğumu söylemiştim. İkinci olarak çalışmamızda kullandığımız kavramlar için o kadar çok dipnotu ve açıklama var ki… Göz gezdirdiğiniz birkaç sayfa için, emin olun birkaç kitaplık dipnot ve açıklama yapılabilir. Üçüncü olarak şunu ekleyebiliriz.

            Bugün bilgiye ulaşmak oldukça kolay, arzu eden internet okyanusundan istediği bilgileri edinebilir. Şunu da ekleyelim; günümüz nesli “Armut piş ağzıma düş.” diyor. Bazıları da hiçbir şeyi dert etmiyor. Sosyal medya kullananların okuma kapasiteleri 200 karakterle sınırlı.

            Bütün bu sözler “kendi olmak” konusunu dolaylı biçimde payandalamak için. Bunu biliyorsak niye kelime kalabalığı? Yukarıda bir yerlerde söyledik, yazdık ya, okuyucuya eleştiri olanağı sağlamak, sorgulamayı hatırlatmak içindir. Dedik ya asırlardır sorgulama yapmak unutturuldu. Kasıtlı olarak unutturularak her bireyi edilgin hale getirdiler. Toplumu da sürü yaptılar. Bu arada bunları Prof. Dr. Yaşar Öztürk’ün yazılarında okudum. Allah (cc) rahmet etsin, dâhi ilâhiyatçı ve felsefeci de ne yazık ki tekfir edilenler arasına girdi. Bu konu da ayrıca ele alınması gereken bir konudur.

            Siz siz olun da algı operasyonlarından korunun.

Sabahattin Gencal, Kuzuluk-Sakarya, 

(20. 06. 2023)

   

https://cinius.shop/product/dayan-gozlerim-dayan/

2 yorum:

  1. Merhabalar Sabahattin Hocam.
    Önce size sağlık, sıhhat ve afiyetler dilerim.

    "...metinleri kendimize göre okuyacağız. Kendimiz olacağız. Bugün bu konuda tonlarca yayın var. Her insan biriciktir. Her insan, özel görevle en güzel biçimde ve de halife potansiyeliyle yaratılmıştır..."

    Konuyu siz zaten yazınızda en mükemmel bir şekilde özetlemişsiniz. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.

    Rahmetli Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk hocamın yaşamını bilmem, ama fikirlerini takdir ederim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep bey Kardeşim,

      Yorumunuz için çok teşekkür ederim.

      "En güzel biçimde yaratılmamıza" rağmen "kişi" olamamak üzücü.

      İnşallah üzüntülerimiz sevince ve mutluluğa dönüşür.

      Mutlu günler dileğiyle selâm ve sevgiler...

      Sil