28.9.24

S. Gencal / “İnsan Olma ve İnsan Olarak Kalma Hakkı” Adlı Kitabın Doğmadan Önceki Serüveni- I

               


 “İNSAN OLMA VE İNSAN OLARAK KALMA HAKKI” 

ADLI KİTABIN

DOĞMADAN ÖNCEKİ SERÜVENİ

-I-

Bismillahirrahmanirrahim / “Esirgeyen ve bağışlayan Allah'ın adıyla.”

Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor:         “Besmele ile  (Bismillahirrahmanirrahim ile) başlamayan her anlamlı iş, bereketsiz ve sonuçsuzdur.”

Özür dilemekle başlayan bir yazının bereketi ve sonucu nasıl olur acaba?

Siz düşüne dururken bu konudaki kanaatimi açıklayayım:

Özürle başlayan yazının değeri genel olarak düşer. Bu nasıl olur, bir cümle, bir kelime?.. Üzülerek belirtelim ki böyle. İnsan psikoloji bu...

Bu durumu tecrübe ile de bildiğim halde, okurlarımızdan özür dilerim.

Grubumuzu az çok tanıyorum. Sizin, özür dilememin nedenini anlayacağınızı; böylece yazdıklarımızın değerinin düşmesi şöyle dursun aksine artacağını düşünüyorum. Daha doğrusu öyle umut ediyorum.

Haydi, hep beraber; anlayacağız, özümseyeceğiz, uygulayacağız ve biz de paylaşacağız umudu ve kararlılığı ile başlayalım.

“Güneş altında söylenmedik söz, yazılmadık yazı yoktur.” veya “Sözlerin en yenisini söyledim diyen en eskisini söylemiştir.” sözlerini birileri, düşünerek mi, düşünmeyerek mi nasılsa söylemiş ve çoklarını da inandırmış.

Tabii, biz yukarıdaki sözleri uygun bulmuyoruz. Sizlerin de uygun bulmadığınızı düşünüyorum... Ama gel gör ki, hay aksi şeytan! Zaman zaman ben de sanki o sözlere inananlardan oldum, oluyorum da... Örneğin bir söz yazıyorum; bir müddet sonra bir yerde okuyorum;  aaa sözümü biri aynen kullandı. Bu yasaya aykırı. Sen misin yasa masa diyen. Bir araştırıyorsun ki o biri dediğin kişi milattan önce bilmem kaçıncı yüzyılda bu sözü söylemiş. Aaaa, seni seni, demek ki... İnanın böyle. Ben de o birinin sözünü almış gibi dipnotta yazıyorum. Dikkat etmişseniz önceki yazılarım hep tırnak işaretleriyle ve dipnotlarla dolu. Şimdilerde bu durum azaldı. Çünkü okuduklarımı kafamda kudalla / mikserle / blenderle karıştırmışlar sanki öylesine çorba olmuş. Eee, ne olmuş yani?  Daha ne olacak? Söylediklerim hep başkalarındanmış. Tabii, bazıları da herhalde bizden... Sadece ben mi böyleyim? Bakın ne diyorlar? “Bizi biz yapan yaşadıklarımız ve okuduklarımızdır.”

“Sadede gel.” mi dedi biri? Hay, çok yaşayasın. Doğru ya, kaptırdık kendimizi. Nerdeyse “Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgârına” diye başlayacaktım. Evet. Böyle uzatmak hiç doğru değil. Hele de günümüz okuyucularına. Ancak sözüm meclisten dışarı. Biliyorum ki bizim grup üyeleri böyle yazılardan bile çok şeyler alabilir. Ama yine de testileri taşırmadan konuya gelelim.

Sahi konumuz neydi? Yani günlerdir anons ettiğimiz, hatta hakkında mektup bile yazdığımız asıl sorun, asıl amaç neydi?

Sorduğuma bakmayın. Bilmez olur muyum? Sizleri ısındırmak için böyle bir giriş yapmış oldum. Bildiğiniz üzere ben öğretmenin. Dersin %5’lik zamanında böyle bir ısındırma zaman kaybı değil,  aksine... Sporcular da böyle yapmıyor mu? Oyuna ısınmadan girerseniz, Allah (cc) göstermesin sakatlanırsınız. Okuma için de böyle diyebiliriz. Bir kere okumaya sevdiğiniz bir oyuna başlar gibi başlayacaksınız. Şimdilik bu kadarını bilin yeter. (Valla, yine öğretmencilik oynadım. Özür dilerim. İkide bir özür dilemek zorunda kalmamı yaşlılığıma verin. Malum 28 Eylülde 81 yaşını tamamlıyorum / tamamladım.)

İnsan ister istemez topluma uyuyor. İşte birkaç örnek: Ben gazeteleri internetten okuyorum. İlginç bir başlık var. Tıklıyorum. İlgisi olmayan konular. Herhalde bir sonraki yazıdır, her halde bir sonraki yazıdır vb. illallah... Televizyonlarda da  -az sonra, bazı yazılarda devamı... Aaa yeter be! Dersiniz. Bir zaman sonra kınadığınız gibi olursunuz. Bakın 81yaşındaki adam bile böyle oldu, siz siz olun böyle olmayın. Peki, böyle olmamak için ne yapmanız gerektiğini sormayacak mısınız? “Bir adam beraber bulunduğu beş kişi nasılsa öyledir.” İşte onun için arkadaşlarınızı seçerken çok ama çok dikkatli olacaksınız. Kendinize uygun arkadaş mı bulamadınız? O zaman hicret edeceksiniz. (Gerçek diyorum. Bu söz İstanbul gibi kalabalık şehirleri tenhalaştırmak için söylenmiş değil.)

Biz galiba İNSAN OLMA VE İNSAN OLARAK KALMA HAKKI adlı kitabın oluşumundan söz edecektik.

Şöyle yapalım. Çok önemli işi olanlar, daha sonra okumak üzere ayrılabilirler. Diğerleri ile devam ederiz.

                                                                       Devamı var

                             

                                     1      2      3    4



2 yorum:

  1. Projenize katılamadım. Daha doğrusu, zamanında yazamam vb.sebeplerle ben başvurmadım. Ancak yayınlananları takip edeceğime emin olabilirsiniz. Projenizi tebrik ederim Sabahattin Hocam.
    Not: Yazıdaki görseliniz çok hoş, ironik:)
    Saygılarımla...

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Sezen Hanım,
    Gerek bu yorumunuz gerekse önceki birbirlerinden güzel ve etkileyici yorumlarınız övgüye değer.
    Gerçekten çok mahcup oluyorum, on senedir devam eden bu içten gelen, anlamlı ve estetiği içinde gizleyen yorumlara gerekli karşılığı veremedim. Üstelik istikrar sembolü blogunuzda yorum yazamadım. Örneğin biraz önce Eskişehir'le ilgili çalışmanızı okudum. Evet, hem yazıları hem de görselleri. Öylesine mükemmel çalışmaya layık yorum yapamazdım.
    Sizin her dem yeni kültürel ve felsefi, insani vb. enerjilerle dolu olmanız çok güzel. Allah'tan, (cc) eşiniz, oğlunuz, aile bireyleriniz ve sevdiklerinizle birlikte bu güzellikleri artarak devam ettirmesini dilerim.
    Yazı yazmaya gelince;
    Gün sınırlaması Facebooktaki arkadaşlar içindi. Sizler için böyle sınırlamalar yok. Tabii, hiç kimseyi, kurum ve kuruluşu incitmemek, yasaları çiğnememek şartıyla istediğiniz gibi yazabilirsiniz. Zaten sizler hep güzelin, doğrunun ve estetiğin temsilcisi oldunuz.
    Kısaca tekrar edeyim; İnsan olma ve insan olarak kalmak için bireylerin, toplumun ve de yöneticilerin neler yapması gerektiği konusunda, vakit ayırıp yazabilirseniz okurlarımızı ve beni memnun etmiş olursunuz.
    Sizlere, oğlunuz, eşiniz ve aile bireylerinize iyi günler dilerim. Saygılarımla.

    YanıtlaSil