“İNSAN OLMA VE İNSAN OLARAK KALMA HAKKI”
ADLI KİTABIN
DOĞMADAN ÖNCEKİ SERÜVENİ
-IV-
Anne
sütünün içeriği, bebeğin ihtiyacını karşılayacak biçimde günlere göre bile
değişiyor. Allah’ın (cc) hikmeti işte. Demek ki ihtiyaçlar piramitleri
yaşanılan ortama ve şartlara göre güncellenmeli.
Bakınız,
yüzyıllar geçmesine rağmen düşünürler çıkaramamışız. Bırakın düşünür çıkarmayı
derin düşünme yani düşünce üretimi (tefekkür) nedir bilememişiz. O da bir yana
kitap bile almıyoruz.
Biri
çıkıp bana, sen ne diyorsun, ekmek bile alamayanlar var, diyebilir. Korkmayın
inşallah daima ekmek buluruz, bulacağız. Daha doğrusu beynimizi geliştirmeye
yarayacaklar hariç diğer maddelerden (Tabii istedikleri biçime sokulmuş
maddelerden) mahrum kalmayız. Sorgu sual etmeden, sendika mendika demeden,
ücretle, çalışma koşullarıyla ilgilemeden çalışacaklara daima ihtiyaç
olacaktır. Belki de bunun için mülteciler sorunu da çözümsüz bırakılacaktır.
Yine özür dilerim. Anskiyeteme verin. Bizim toplum böyle değil. Duymayan
kalmadı. Ahmak davaları hâlâ sürüyor. O da bir şey mi? Birkaç gün önce biri,
televizyona çıkıyor. Anayasa konusunda “ahmakların bile anlayabileceği biçimde
konuştuğunu söylüyor. Ahmak kelimesinin
anlamını merak edenler için yazıyorum: Aklını gerektiği biçimde kullanma
yeteneği olmayan, zekâsı pek gelişmemiş, aptal, bön, budala (kimse). Demek ki
hepimiz...
Konu
dar anlamıyla siyaset sınırına yaklaştıkça hemen kaçıveriyorum. Geniş anlamıyla
siyaset yapmamızdan doğal ne olabilir.
İhtiyaçlar
kuramları üzerinde duruyorduk. Bu arada Psikolog Yaren Meral Moral’in Henry
Murray Öğrenilmiş İhtiyaçlar Kuramı hakkında kısa bilgi şu adresten
öğrenilebilir. (https://psikohelp.com/henry-murray-ogrenilmis-ihtiyaclar-)
Sözü
edilen kitabımız için Maslow kuramıyla ilgili olarak birçok arkadaş görev aldı.
Öğrenciler göre, işçilere, memurlara, yazarlara vb. göre ve tabii insan olma
hakkı açısından açıklanacak, tartışılacak. Umarım arkadaşlarımızın yazıları da
ufuk açıcı olacaktır.
Bu
arada insan olarak kalma da çok önemli.
“Kur’an’da
açık bir şekilde “Bir kimsenin başka birinin günahından sorumlu olmadığı”
(Enam:6; İsra:17) belirtilmektedir. Aslında, Kur’an, insanın ahlaken hem
iyiliğe hem de kötülüğe meyyal yaratıldığını (nötr bir fıtrat taşıdığını) ama,
yaratılışta hayır esas alındığından insanı “ideal” olarak tanımlamaktadır. Ama
onun cahil, nankör olabileceğini de belirtmektedir. İnsanın bu çift yöne
meyyalliği çoğu zaman, ayetlerde ardarda zikredilmekte, şayet bu nokta
anlaşılamazsa sanki bir çelişki varmış gibi bazı insanları tereddüde sevk
etmektedir. Gerçekten, Kur’an-ı Kerim’in bir ayetinde insanın “ahsen-i takvim”
üzerine yaratıldığı anlatılırken hemen ardındaki ayette aynı insanın “esfel-i
safilin”e (aşağıların aşağısına) düşeceğine işaret edilmektedir.” 01.06.2017, (https://www.sorularlasaidnursi.com/melekleri-asma-ya-da-hayvanlardan-asagi-dusme-kiskacindaki-insan/)
Bu
alıntıyla da yetiniyorum çünkü bu konuda arkadaşlarımızın da çalışmaları
olacaktır.
Ve şimdi
üzerinde çok düşünülmesi gereken bir alıntı. Hem de birkaç paragraflık:
“İki yollu varlık:
İnsanın
üçüncü yolu yok! Onun iki yolu var: En
yukarıya çıkaran yol, en aşağıya yuvarlayan yol... (bk. İnsan, 2-3; Beled, 10;
Tin, 4-5)
İnsanın,
hayvan olmak gibi bir şansı yoktur. O, ya taşıdığı büyük yaratıcı imkânları
kullanarak ve o imkânları kendisine veren kudretle barışık durarak en
yukarılara çıkacaktır yahut da, potansiyeline ve imkânları verene ihanet ederek
en aşağılara yuvarlanacaktır. Hayvan olmak ne böyle bir risk taşıyor ne de
böyle yücelme imkânı...
İnsan, maddesel âlemde vücut bulduktan
sonra "yap-yapma" emri almış bir robot varlık değildir. Onun iş yapıp
değer üretmesi, Yaratıcı ile ezelde (matematik zaman öncesinde) gerçekleşmiş
bir sözleşme (mukavele, misâk) ile yani karşılıklı rıza ile yürüyen bir
sorumluluğun ürünüdür. İnsanın sorumlu bir varlık olması bu ezel sözleşmesine
dayanmaktadır (bk. Arâf, 172).
İnsan
haklarının ve sorumluluklarının altına böyle bir mukavelenin konması iki sonucu
zorunlu kılar:
1-
İnsanın onuru dorukta bir onurdur ve bu, onun, yaratılıştan gelen öz hakkıdır;
birilerinin lütfü değildir.
2-
İnsanın sorumluluğu, öyle "olsa da olur, olmasa da" türünden bir
sorumluluk değildir; ağır ve çok ciddi bir sorumluluktur. Bu yüzden,
savsaklanması halinde ödenecek fatura, varlığın en ağır faturasıdır.
İsyan
edebilen varlık:
İnsan, aym zamanda isyan edebilen bir
varlıktır. Bu onun hem iyiliklerinin hem de kötülüklerinin bir göstergesidir. (Öztürk, Prof. Dr. Yaşar Nuri, Kur'an'da İnsan Kavramı, (file:///C:/Users/PC/Desktop/ALINTILAR%20%C4%B0NSAN%20OLMA%20
HAKKI/Kur'an'da%20__nsan%20Kavram__[%2310907]-10094.pdf)
Rahmetli
Öztürk’ü bazı hoca dediklerimizin tekfir ettiklerini hatırlar mısınız?
“ Müslüman
olduğu bilinen bir kimseyi tekfir etmenin hükmü nedir?
Tekfir,
Müslüman olduğu bilinen bir kimsenin kâfir olduğuna hükmetmektir. Kur’ân ve Hz.
Peygamber (s.a.s.), bireylere Müslüman olduğu bilinen hiç kimseyi tekfir etme
yetkisi vermemiştir. Nitekim âyet-i kerîmede “Ey iman edenler! Allah yolunda
savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selâm verene, dünya
hayatının geçici menfaatine göz dikerek 'Sen mümin değilsin' demeyin…”
(en-Nisâ, 4/94) buyrulmaktadır.
Ayrıca
bir hadis-i şerifte Kelime-i Tevhid’i söyleyenlerin ve kıbleye yönelip namaz
kılanların Müslüman kabul edileceği, Allah (c.c.) ve Resûlü’nün (s.a.s.)
koruması altında olacağı ifade edilmektedir (Buhârî, Salât, 28 [391]). (Din
İşleri Yüksek Kurulu 14.09.2022 - No: 53
(https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/1097/musluman-oldugu-bilinen-bir-kimseyi-tekfir-etmenin-hukmu-nedir)
“Tekfir
zulmü, ülkemizin maruz kalabileceği en büyük zulümdür. Ne terör bu zulme denk
olabilir, ne de işgal orduları kahrı... Çünkü bunların tümü bir şekilde biter.
Ama tekfir siyaseti, insanın asla bitmeyecek değerlerinin kurumu olan dini
sömürdüğü için asla bitmez.” (https://www.hurriyet.com.tr/yasar-nuri-ozturk-tefkir-ve-tekfir-39123126)
Tam bu
anda, yani tekfir kelimesinin anlamına bakarken yeni bir kelime daha öğrendim.
Çok şükür. Unutma illetinden ötürü her gün kelime hazinem azalırken bir kelime
öğrenmek Allah’ın bir lütfü:
Tefkir, fikir kökünden bir sözcük. Düşündürmek, düşünmeye yöneltmek, düşünce
üretecek yol ve yöntemler keşfetmek veya önermek anlamında.
Ne
güzel. Bu başı ve sonu belli olmayan bu yazıyı nasıl sonlandıracağımı derin
derin düşünürken... Allah izin verirse tefkir...
Geri
dön geri dön. Evet, insanoğlu pek acelecidir. (İnsan, şerri de hayrı istediği
gibi ister. İnsan pek acelecidir! İsrâ Suresi - 11 . Ayet Meali). İnsan anlamını tam olarak
bilmediği sözü kullanmamalı.
Taha
Abdurrahman’ın ''Müslümanca Düşünmek
Nasıl Olur: Tefkir ve Tefekkür''adlı yazısını okuyunca (https://www.ide.org.tr/TR/listmenu/konferanslar/detail/tahaabdurrahmanmuslumancadusunmeknasilolurtefkirvetefekkur) anladım ki; "İdrâk-i maâlî
bu küçük akla gerekmez. Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez." (Ziya
Paşa)
Evet,
ben de düşüncelerimi yazmaya çalışayım ama konuyu grup terazisine koyalım.
Ayrıca grup dışındaki okuyuculardan yorumlarla takviye alalım. Bu suretle bir
kitap oluşturmuş olabiliriz inşallah.
Çalışma
bizden, teşvik okuyucularımızdan ve Tevfik Allah’tan.
Sabahattin
Gencal, Çekmeköy-İstanbul,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder