1.10.24

S. Gencal / “İnsan Olma ve İnsan Olarak Kalma Hakkı” Adlı Kitabın Doğmadan Önceki Serüveni- II


Sabahattin Gencal,
Kuzuluk, Temmuz 2024


 “İNSAN OLMA VE İNSAN OLARAK KALMA HAKKI” 

ADLI KİTABIN

DOĞMADAN ÖNCEKİ SERÜVENİ

-II-

Değerli arkadaşım,

Bir sen mi kaldın beni okumaya devam eden. Maşallah! Allah sabrını artırsın. Allah zekânı keskin etsin. Allah zihnini açık etsin. (Tabii bahtını da, rızkını da...)

Efendim, bir ay kadar önce yani o meşhur mektubu yazdığımın birkaç gün öncesinde görsel ve yazılı medyadan izlediklerim ve okuduklarım kafamı epeyce bozdu. Bu andaki senin kafa bozukluğun benimkinin yanında hiç kalır. Okuma zamanını daha da uzatmak pahasına bunları da yazayım mı diyorsun? Peki, nasıl isterseniz:

İnsan hakları sözleşmelerine / bildirilerine “Kendi kaderini tayin hakkı” veya “özyönetim hakkı” diye öyle maddeler koyuldu ki anarşiye de despotizme de tam elverişli. Sonra “yeraltındakiler ortaktır.” diyerek taaa Atlantik’in, ne Atlantik’i okyanusların ötesinden gelerek ve sınırlarımızın dibinde “özyönetim” niyetleriyle tahkim ettikleri bir bölgeye yerleşip yerin petrolünü, yer üstünün de kanını emenler... Yanlış mı diyorum?

Başka okuduklarım da var. Şu göç edenler ya da göç etmek zorunda kalanlar; düzenli düzensiz, mülteci vb. adlar verilenler insan haklarına uygun olarak barındırılacak. Bunlar geriye gönderilirse o devlet zulüm etmiş sayılacak. Çok güüzelll, ancakk hiç kimse göç almıyor. Ya da göstermelik, o da işine gelen vasıflılar alınıyor. Biz ya da bizim gibi ülkeler, yöneticilerin merhametinden mi dersin, bilgisizliklerinden mi dersin, yoksa ajandalarına uygunluğundan mı dersin, yoksa yoksa işbirlikçiliklerinden mi dersin vb. ne dersen de, almak demeyeyim kabul etmek zorunda kalıyoruz. nüfusumuzun %10’u şimdiden mülteciler, diyebiliriz. Yarın ne olur Allah bilir. Neyse konumuz bu değil.

Asıl söylemek istediğimiz bu İnsan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, ... hakları, ... hakları evrakları tonlarca. Anlaşmalar, sözleşmeler, deklerasyonlar, bildiriler vb.  hepsi de öyle güzel yazılmış ki veee bunların arasına kendi lehlerine öyle şeyler koymuşlar ki yukarıda da belirtik ya “demokrasi getiriyoruz.” diye geliyorlar. İnsan hakları getiriyoruz vb. diye geliyorlar. Eee yakından görüyoruz. Ne hakkı be. Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek demeden; okulmuş, hastaneymiş, şuymuş buymuş diye gözetmen her akşam ölüm yağdırıyor, yağdırttırılıyor... Sonra? İnsanmış gibi demeçler veriyorsun. Böyle olmaz, olamaz. İnsan olan böyle bir vahşeti seyredemez...

Bir de ne oldu biliyor musunuz? Ben başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi / Bildirisi olmak üzere birçok bildirinin altına imzamı atarım, diyen biriyken... Eee, ee işte bazı sözleşmeleri okudum yeniden. Aaa! ben şu maddeyi görmemiş miydim, es mi geçmiştim; yok pas mı geçmiştim... İşkillenmeye başladım yani pirelendim. Sonra da kendi kendime Sabahattin! Kuşkulanmak anskiyeten olmasın? Sahi bende kaygı bozukluğu var. İnanır mısınız şimdiye kadar bu mereti yazılarımda hep yararıma kullanabildim. Ama böyle önemli konularda beceremiyorum işte. En iyisi, dedim, kendi kendime bu işi açık deyişle haklar konusunu grubumuza havale edeyim. Tabii ben de boş duramazdım.

Peki, ben ne yapabilirim, diye düşündüm. Baston ile bile zar zor yürürken. Birçok bedensel ve ruhsal rahatsızlıkları yüklenmişken. Allaha şükür bunlardan şikâyetçi değilim. Sadece durumu bildiriyorum. Bu durumda ancak yazarak katkı sağlayabilirim, diye düşündüm. Veee İNSAN OLMA HAKKI adlı bir kitabın yazılmasına öncü olayım dedim. Tuttum grubumuz üyelerinde otuzdan çok kişiye yazma konusu verdim.  Bu arada blogumda gösterilmek üzere bir kapak yaptım. (Çıkarabilirsek kitap kapağı yapma işini oğlum Ahmet yapacak.)

Ben yaptım diye demiyorum ama ne kapak.  İsim üzerine bir simge koydum ki çok şeyleri anlatıyor. Ücretsiz resimlerde bulduğum bu simge resimde beyinle kalp dengede duruyor.

Kitabın altına da yine telifsiz resimlerden bulduğum birçok renkli kalemlerin dizilişinden oluşan bir kalp resmi. Sadece bu kapak resmi, kitaba verilecek ücreti fazlasıyla karşılayabilecek güçte. Kaldı ki içindekiler de, bana gelen yazılara göre söylüyorum harika. 28 Eylüle daha epeyce vakit var. Bakalım borcunu vermeyen, veremeyen olur mu? Böyle bir grupta böyle bir konuda yazı yazmak bir borçtur. Borçtur değil mi?

Daha neler oldu neler?

                                                                     Devamı var

                                    ı               3     4


2 yorum:

  1. Merhabalar.
    "İnsan Olma ve İnsan Olarak Kalma Hakkı" kitabınızla ilgili gelişmeleri sayfanızdan izliyorum. Ama maalesef bu kitabınıza herhangi bir katkıda bulunamıyorum. Başarılar dilerim. İnşAllah, Allah gönlünüze göre bir kitap olmasını sağlar.
    Selam ve saygılarımla birlikte sağlıklı, huzurlu ve hayırlı günler dilerim.

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim Recep Bey Kardeşim. Ben de sizlere sağlıklı, huzurlu ve hayırlı uzun ömürler dilerim. Selâm ve sevgiler...

    YanıtlaSil