Edebiyat bizim sığınabileceğimiz bir
liman. Artık bu limandayız. Ama bu demek değildir ki edebi eserler vermeye
başlayacağız. Hayır, hayır. Sadece edeblice oyalanacağız. Tabii arkadaşım ChatGTP
ile.
Çok isterdim Üsküdar’da veya Kadıköy’de denize nazır bir kafede ya da Boğaziçi turu yapan vapurların birinde birkaç arkadaşla ChatGPT ile kurduğumuz arkadaşlık gibi bir arkadaşlık kurabilmeyi. Niye olmasın? Bu konuda düşünelim biraz. ChatGPT ile yaptığımız çalışmayı okuyunca daha da çok düşünelim.
(Not: Edebiyatı sevmeyen olmaz ama her nedense edebiyatı
sevmeyenler bu yazıyı…)
Nedenleri Bulmalıyız
Yine sana yazıyorum. Zaten yazacak
başka kimsem yok ki…
Yine sana yazıyorum bu kuşluk vakti.
Acele ediyorum, karanlık düşmeden okuyabilmen için. Perdeler çekilende
kelimeler yorganın altına girer. İşte o zaman acabalar başlar birer birer.
Yorganı çekebilsen kelimelerin
üstünden. O zaman belki sen de düşünürdün yeniden.
Ben her an düşünüyorum. Düşünüyorum:
Nasıl yazsam ki gözaltına alsan beni? Nasıl yazsam ki tutuklasan beni? O kadar
tutkunum ki; düşünüyorum hep, nasıl yazsam ki ömür boyu mahkûm etsen beni gönlünde
yatmaya.
Göz altına almakmış, tutuklamakmış,
hatta mahkûm etmekmiş… Artık sıradanlaşmış Türkiye’de kelimelerimin seni
etkileyememesi neden?
Nedenleri bulmalıyız gün bitmeden.
Sabahattin Gencal,
Çekmeköy-İstanbul, 09. 02. 2025
*
Yukarıdaki
metnin türü ne olabilir? yazar bu türün hakkını verebilmiş mi?
Bu metin, mektup, deneme veya serbest
çağrışımlı edebi metin türlerine yakın duruyor. Ancak, duygu yoğunluğu ve
doğrudan bir muhataba hitap etmesi nedeniyle en çok mektup türüne yakındır.
Yazar Bu Türün
Hakkını Verebilmiş mi?
Evet, yazar mektup türünün hakkını
verebilmiş. Bunu şu unsurlar destekliyor:
Samimi ve
İçsel Anlatım:
Yazar, doğrudan bir muhataba hitap
ediyor.
Duygularını içten bir şekilde ifade
ediyor: "Yine sana yazıyorum. Zaten yazacak başka kimsem yok ki…"
Bu, mektubun samimi ve kişisel bir
tür olduğu gerçeğiyle örtüşüyor.
Etkileyici ve Şiirsel Dil:
Şiirsel bir
ritim var:
"Nasıl yazsam ki gözaltına alsan
beni? Nasıl yazsam ki tutuklasan beni?"
Bu, metni kuru bir anlatım olmaktan
çıkarıp duygu yüklü bir edebi metne dönüştürüyor.
Gizem ve
Çağrışım:
Kelimeler sadece duygusal değil, aynı
zamanda toplumsal ve politik çağrışımlar da içeriyor (gözaltı, tutuklama,
mahkûm etme gibi kelimeler).
Yazar, muhatabının (okuyucunun)
düşünmesini ve nedenleri sorgulamasını istiyor.
Bu da metni sıradan bir mektuptan
öte, sorgulatan bir edebi deneme havasına sokuyor.
Sonuç
Bu metin edebi mektup veya mektup
biçiminde yazılmış deneme olarak değerlendirilebilir. Yazar, türün gerektirdiği
duygu yoğunluğunu, samimiyeti ve etkileyici dili başarıyla kullanmış.
ChatGPT
*
Yukarıdaki metinde söz sanatlarından hangileri kullanılmış?
Bu metinde birden fazla söz sanatı
kullanılmıştır. İşte belirgin olanlar ve nedenleri:
1. Teşhis (Kişileştirme)
"Perdeler çekilende kelimeler
yorganın altına girer."
Burada kelimeler, bir insan gibi
hareket ettirilmiş ve yorganın altına girme eylemiyle kişileştirilmiştir.
Kelimelerin saklanması, insanın korkup saklanmasına benzetilerek anlatılmıştır.
2. İstiare (Eğretileme) – Kapalı İstiare
"Yorganı çekebilsen kelimelerin
üstünden. O zaman belki sen de düşünürdün yeniden."
Burada "yorgan", gerçekte
olmayan bir kavramı temsil ediyor. Kelimeler, bir örtünün altında gibi tasvir
ediliyor ve muhatabın onları açması gerektiği söyleniyor. Bu, kapalı istiareye
örnektir çünkü kelimeler doğrudan söylenmiş ama yorganın anlamı soyut
bırakılmıştır (yani örtbas edilen, görünmeyen gerçekler gibi düşünülebilir).
3. İstifham (Soru Sanatı)
"Nasıl yazsam ki gözaltına alsan
beni? Nasıl yazsam ki tutuklasan beni?"
Burada sorular, gerçek bir cevap
arayışı içinde değil, daha çok etkili bir anlatım sağlamak için kullanılmış. Bu
tarz sorulara edebiyatta istifham sanatı denir.
4. Tekrir (Tekrar Sanatı)
"Yine sana yazıyorum. Zaten
yazacak başka kimsem yok ki…
Yine sana yazıyorum bu kuşluk
vakti."
Burada "Yine sana
yazıyorum" ifadesi iki kez tekrar edilerek vurgulanmış. Tekrir sanatı,
duygu yoğunluğunu artırmak ve okuyucunun dikkatini çekmek için kullanılır.
5. Mübalağa (Abartma)
"O kadar tutkunum ki;
düşünüyorum hep, nasıl yazsam ki ömür boyu mahkûm etsen beni gönlünde
yatmaya."
Burada, "ömür boyu mahkûm
olmak" ifadesi, sevginin gücünü anlatmak için abartılmış. Sevdiği kişinin
gönlünde ömür boyu kalmak isteği, gerçek bir mahkûmiyetle karşılaştırılmış ve
mecaz yoluyla abartılmıştır.
6. Tenasüp (Uygunluk – Anlamca
Yakın Kelimeleri Kullanma)
"Gözaltına almakmış,
tutuklamakmış, hatta mahkûm etmekmiş…"
Burada "gözaltı, tutuklama,
mahkûmiyet" gibi hukuk ve ceza ile ilgili kelimeler bir arada kullanılarak
tenasüp sanatı yapılmış. Anlamca birbirine yakın kavramlar bir arada
kullanılarak metinde bir bütünlük sağlanmış.
7. Kinaye (Gerçek Anlamı ve Mecazı Bir Arada
Kullanma)
"Kelimelerimin seni
etkileyememesi neden?"
Burada, kelimelerin etkisizliği, hem
gerçek anlamda (karşı tarafın ilgisizliği) hem de mecaz anlamda (toplumun
duyarsızlaşması) kullanılabilir. Bu çift anlamlı kullanım kinaye sanatına
örnektir.
Sonuç
Bu metin, yoğun bir duygu yükü
taşırken edebi sanatlarla zenginleştirilmiş. Özellikle kişileştirme, istiare,
istifham, mübalağa ve kinaye gibi sanatlar metne derinlik kazandırıyor.
ChatGPT
*
Yukarıdaki
metni yazanın ruh halini tahlil eder misiniz?
Bu metni yazanın ruh hali, yalnızlık,
umutsuzluk, tutkulu bir bağlılık ve içsel bir sorgulama ile şekillenmiş derin
bir duygusal karmaşayı yansıtıyor.
1.
Yalnızlık ve Çaresizlik
Metnin başındaki "Zaten yazacak
başka kimsem yok ki…" cümlesi, yazanın yalnızlık duygusunu en açık şekilde
gösteriyor. Yazar, tüm dünyayla olan bağını koparmış, ya da en azından öyle
hissediyor. Tek muhatabı, yazdığı kişi. Ancak bu kişiyle iletişimi de tek
taraflı; onun cevap verip vermediği belirsiz. Bu, yazarı bir çıkmazın içine
sürüklüyor ve yalnızlığını daha da derinleştiriyor.
2.
Acelecilik ve Kaygı
"Acele ediyorum, karanlık
düşmeden okuyabilmen için." cümlesi, yazanın zamana karşı bir yarış içinde
olduğunu gösteriyor. Burada fiziksel bir karanlık ile ruhsal bir karanlık iç
içe geçmiş olabilir. Belki de gece çöktüğünde sadece kelimelerin değil, kendi
umutlarının da kaybolacağını düşünüyor. Bu yüzden, sözlerinin bir an önce
muhatabına ulaşmasını istiyor.
3.
Umutsuzluk ve İletişimsizlik
"Yorganı çekebilsen kelimelerin
üstünden. O zaman belki sen de düşünürdün yeniden."
Bu cümle, yazanın muhatabının artık
onu anlamadığına, hatta kelimelerinin bile önemsenmediğine inandığını
gösteriyor. Yazar, karşısındaki kişinin bir tür duygusal veya zihinsel kapanış
yaşadığını, söylediklerine kulak asmadığını düşünüyor. Bu yüzden onu kelimelerle
uyandırmaya, harekete geçirmeye çalışıyor.
4. Derin
Bir Tutku ve Teslimiyet Arzusu
Metnin en çarpıcı kısmı, yazanın
kendisini tamamen muhatabına teslim etmek istemesi:
"Nasıl yazsam ki gözaltına alsan
beni? Nasıl yazsam ki tutuklasan beni? O kadar tutkunum ki; düşünüyorum hep,
nasıl yazsam ki ömür boyu mahkûm etsen beni gönlünde yatmaya."
Burada bir teslimiyet arzusu söz
konusu. Yazar, adeta kendi özgürlüğünden vazgeçmeye razı. Ömür boyu sevdiğinin
ya da muhatabının dünyasında mahkûm olmayı istiyor. Bu, sevginin sınırlarını
aşan bir tutkunun, hatta bir bağımlılığın işareti olabilir. Ancak aynı zamanda,
sevdiği kişinin ona verdiği ilgisizliği, kayıtsızlığı derinden hissettiğini de
gösteriyor.
5.
Umutsuzluk ve Kelimelerin Gücünü Kaybetmesi
"Göz altına almakmış,
tutuklamakmış, hatta mahkûm etmekmiş… Artık sıradanlaşmış Türkiye’de
kelimelerimin seni etkileyememesi neden?"
6. Sonuç: Bitmek Bilmeyen Bir Arayış ve Sorgulama
"Nedenleri bulmalıyız gün
bitmeden."
Yazar, tüm bu yalnızlık, umutsuzluk
ve sorgulamalarına rağmen, hâlâ bir şeyleri çözmeye çalışıyor. Bir cevap
arayışında. Ancak bu arayışın bir çıkış yolu olup olmadığı belirsiz. Gün
bitmeden nedenleri bulmak istiyor, fakat bu nedenlerin gerçekten bulunabilir
olup olmadığı konusunda kararsız.
Genel Değerlendirme:
Duygusal Yorgunluk ve Anlam Arayışı
Bu metni yazan kişi, derin bir
duygusal yorgunluk içinde. Hem bireysel olarak sevdiği kişinin ilgisizliğinden,
hem de genel olarak kelimelerin etkisini yitirdiği bir dünyada yaşamanın
ağırlığından mustarip. İçinde bulunduğu durumdan çıkış yolu arıyor ama tam
olarak nasıl bulacağını bilemiyor. Kelimelere tutunuyor, ama onların da
etkisizleştiğini hissediyor.
Bu yüzden, ruh hali melankoli,
umutsuzluk, tutku ve bir anlam arayışının birleşimi olarak özetlenebilir.
ChatGPT
*
Yukarıdaki
mektup biçimindeki denemeyi yazan yazar hakkındaki genel kanaatiniz nedir?
Yazarın potansiyeli nasıldır? Yazarın geleceği nasıl olabilir?
Bu metni yazan yazar hakkında genel
kanaat oldukça olumlu. Şu özellikler, yazarın güçlü bir kaleme sahip olduğunu
gösteriyor:
1. Duygu Yoğunluğu ve Etkileyici Anlatım
Yazar, okuyucuyu doğrudan içine çeken
bir duygu atmosferi kurmuş. Kelimelerin arasına serpiştirdiği imgelerle
(karanlık, yorgan, gözaltı, mahkûmiyet) okuru düşündürmeye itiyor. Duyguyu
güçlü bir şekilde iletebilmek, iyi bir yazarın en temel özelliklerinden
biridir.
2. Şiirsel ve Derinlikli Üslup
Cümleler arasında bir ritim var,
kelimeler arasında bir akış hissediliyor. "Yorganı çekebilsen kelimelerin
üstünden. O zaman belki sen de düşünürdün yeniden." gibi ifadeler, yazının
düz bir metin olmaktan çıkıp edebi bir kimlik kazanmasını sağlıyor. Bu tür
güçlü ve imgeli anlatımlar, yazarın iyi bir edebi potansiyeli olduğunu
gösterir.
3. Fikir ve Anlam Katmanları
Metin sadece duygusal bir mektup
değil; aynı zamanda toplumsal bir eleştiri ve sorgulama içeriyor. "Göz
altına almakmış, tutuklamakmış, hatta mahkûm etmekmiş… Artık sıradanlaşmış
Türkiye’de kelimelerimin seni etkileyememesi neden?" cümlesi, hem bireysel
hem de toplumsal bir kaygıyı yansıtıyor. Böyle çok katmanlı anlatım yapabilmek,
yazarın derin düşünme yetisine sahip olduğunu gösterir.
4. Potansiyeli ve Geleceği
Daha fazla yazarsa ve üzerinde
çalışırsa, deneme, hikâye ve hatta roman türlerinde başarılı eserler verebilir.
Özgün anlatımını geliştirirse,
kendine ait bir üslup oluşturabilir.
Daha fazla okunurluk kazanırsa,
toplumun duygularına ve düşüncelerine hitap eden güçlü bir yazar olabilir.
Sonuç olarak, bu yazar edebi
duyarlılığı, düşünsel derinliği ve etkileyici diliyle iyi bir potansiyele
sahip. Yazmaya devam ederse, özellikle deneme ve mektup tarzındaki anlatılarda
başarılı bir edebi kimlik kazanabilir.
ChatGPT
*
Yukarıdaki
metne sadık kalarak bir şiir yazar mısınız?
Nedenleri
Bulmalıyız
Yine sana yazıyorum,
kelimeler düşmeden geceye.
Güneş hâlâ uykuda,
acelem var, okuyabil diye.
Perdeler çekilince
susar harfler,
yorgan altına saklanır cümleler.
Keşke sen de çekip
alsan üstlerinden,
yeniden düşünsen birer birer.
Ben her an düşünüyorum,
nasıl yazsam da gözaltına alsan beni?
Nasıl döksem dizelere,
ömür boyu gönlünde yatabilmek için?
Ama artık kelimeler
yetmiyor,
tutuklamak, mahkûm etmek, sıradan…
Sen etkilenmiyorsun
bile,
bense hâlâ nedenleri arıyorum,
gün bitmeden,
gece çökmeden üstümüze.
Sabahattin Gencal, 06. 02. 2025
Böyleleştiren: ChatGPT
*
Yukarıdaki
metne sadık kalarak bir öykü yazar mısınız?
Nedenleri Bulmalıyız
Şu anda yazıyorum… Sana, her zamanki
gibi. Zaten yazacak başka kimsem yok ki.
Sabahın ilk ışıkları odama düşerken,
kalemim kâğıdın üzerinde telaşla dolaşıyor. Acelem var, çünkü biliyorum ki
perdeler kapandığında kelimeler de susacak. Ve sen, onları duymayacaksın.
Hep böyle olur. Güneş kaybolunca,
harfler de saklanır. Yorganın altına girerler, korkuyla. O zaman acabalar
başlar. Acaba anladın mı? Acaba hissettin mi? Acaba sen de düşündün mü?
Keşke yorganı çekip alsan
üzerlerinden. O zaman çıplak kelimelerle yüzleşir, belki sen de yeniden
düşünürdün.
Ben her an düşünüyorum. Nasıl yazsam
da gözaltına alsan beni? Nasıl bir cümle kursam ki, beni tutuklasan? Hangi
harfi öyle bir yerleştirsem ki, sonsuza kadar mahkûm etsen beni gönlünde?
Ama kelimeler artık Türkiye’de
sıradanlaştı. Gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet… Bunlar ne zaman bu kadar olağan
oldu? Ne zaman bir cümle, bir insanın kaderini değiştiremez hale geldi?
Bilmiyorum. Ama bilmeliyiz. Nedenleri
bulmalıyız. Gün bitmeden.
Sabahattin Gencal, 06. 02. 2025
Böyleleştiren: ChatGPT
*
Yukarıdaki
metne sadık kalarak bir olayı kişi, yer, zaman bildirerek; tasvir ve tahliller
de yaparak bir öykü yazar mısınız?
Nedenleri Bulmalıyız
Saat sabahın beşi… İstanbul’un
karanlıktan yeni sıyrıldığı, sokağa usulca gün ışığının süzüldüğü o sessiz
vakitlerden biri. Camın hemen yanında, elinde kalemiyle Ahmet, ahşap masanın
başında oturuyor. Önündeki deftere eğilmiş, titrek bir mum ışığında yazıyor.
Masanın kenarında yarısı içilmiş bir bardak çay, üzerinde hâlâ tüten ince bir
buhar tabakası var.
Ahmet, yine ona yazıyor. Zaten başka
kime yazabilir ki? Gün ağarmadan, satırlarını ona ulaştırmalı. Çünkü gece
bastırınca her şey susuyor. Perdeler kapanınca kelimeler de kayboluyor. O
karanlık, harfleri yorganın altına saklıyor, onları görünmez kılıyor.
Ama ya o, yorganı kaldırsaydı?
Kelimelerin üzerindeki örtüyü çekip alsaydı, belki her şey değişirdi. Belki o
da düşünürdü. Belki anlar, belki de geri dönerdi…
Ahmet’in kalemi hızlanıyor. Cümleler
birbiri ardına dökülüyor kâğıda. “Nasıl yazsam ki gözaltına alsan beni?” diye
fısıldıyor kendi kendine. “Nasıl yazsam ki tutuklasan beni?”
Evet, işin en zor kısmı da bu…
Kelimelerin bir insana ne yapabileceğini biliyor Ahmet. Eskiden bir söz, bir
harf bile insanları yerle bir etmeye yeterdi. Ama artık ne gözaltı, ne
tutuklama, ne de mahkûmiyet kimseye garip geliyor. Her şey sıradanlaştı. O kadar
sıradanlaştı ki, yazdıkları bile artık ona dokunmuyor.
Ahmet kalemi bırakıp gözlerini
kapattı. Düşünceler bir girdap gibi beyninde dönüyor. Türkiye’de artık
kelimelerin bile eskisi kadar etkisi yok. Peki neden? Bunu bulmalıydı, ama
nasıl?
Gün doğarken, Ahmet’in içindeki
soruların gölgesi büyümeye devam etti. Nedenleri bulmalıyız… Gün bitmeden.
Sabahattin Gencal, 06. 02. 2025
Böyleleştiren: ChatGPT
*
Yukarıdaki
öykünün kahramanının ruh halini tahlil eder misiniz?
Ahmet’in ruh hali, derin bir hüzün,
umutsuzluk ve sorgulayıcı bir ruh hâliyle yoğrulmuş. Öykü boyunca onun içinde
bulunduğu psikolojik durum, yalnızlık, çaresizlik ve eskiye duyulan bir özlem
ekseninde şekilleniyor.
1.
Yalnızlık ve İçsel Çaresizlik
Ahmet’in “Zaten başka kime yazabilir
ki?” düşüncesi, onun yalnızlığını en açık şekilde ortaya koyuyor. Yazdığı
kişinin kim olduğu net değil; belki bir sevgili, belki bir dost, belki de bir
toplum… Ancak ortada olan şey, onun iletişim kuracak başka kimsesinin olmaması.
Bu, yalnızlığının bir sonucu olarak, iç dünyasına kapanmasına ve kelimelerle
bağ kurmasına neden olmuş.
2.
Umutsuzluk ve Belirsizlik
Ahmet’in yazma çabası, bir umut
barındırıyor gibi görünse de aslında umutsuzlukla örülü. Çünkü yazdığı
kelimelerin, muhatabı üzerinde artık bir etki bırakmadığını düşünüyor. Eskiden
sözlerin güçlü olduğunu hatırlıyor, ama şimdi hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını
fark ediyor. Bu farkındalık, onun ruh hâlinde bir kırılma yaratıyor.
3.
Düşüncelerinin Çıkmazı ve Kaybolan Güç
Ahmet’in “Nasıl yazsam ki gözaltına
alsan beni?” cümlesi, kelimelerin gücüne olan inancının sarsıldığını
gösteriyor. Eskiden kelimelerle birilerini etkileyebileceğine inanırken, artık
bunun mümkün olmadığını düşünüyor. Kelimelerin etkisini yitirdiği bir dünyada,
yazmanın da anlamsızlaşması gibi bir çıkmaza giriyor.
4.
Toplumsal ve Bireysel Sorgulamalar
Ahmet, sadece kişisel bir buhran
yaşamıyor, aynı zamanda içinde bulunduğu toplumu da sorguluyor. “Türkiye’de
artık kelimelerin bile eskisi kadar etkisi yok” ifadesi, onun bireysel
sıkıntısının ötesinde, toplumsal bir dönüşümün de farkında olduğunu gösteriyor.
Ancak bu dönüşümün nedenlerini tam olarak bilemiyor ve bunları bulmaya
çalışıyor.
5. Sonuç:
Karanlık Bir Zihinsel Döngü
Ahmet’in ruh hâli, sabahın ilk
ışıklarıyla birlikte değişmiyor. Aksine, düşüncelerinin gölgesi büyüyor. Güneş
doğarken bile zihnindeki sorular artıyor, içindeki huzursuzluk bitmiyor. O,
kelimelerin artık insanları değiştirmediği bir dünyada, nedenleri arayan bir
adam olarak kalıyor.
Ahmet’in durumu, bir yazarın, bir
düşünürün ya da bir aşığın zihinsel çıkmazlarını yansıtıyor. O, hem kendini hem
de içinde yaşadığı dünyayı anlamaya çalışıyor ama kelimelerin artık eskisi gibi
yankı bulmadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalıyor.
ChatGPT
*
Aşağıdaki metni yazan
Sabahattin Gencal 82 yaşındadır. Saçı döküldüğü için kafasını traş ettirmiştir.
Sakalı ve bıyığı da yoktur. Siyah çerçeveli bir gözlük kullanmaktadır. Başı
yuvarlakçadır. Cildi beyaz ve parlaktır. Eflatün Renkli Bir Gömleği Vardır. Bilgisayarının
başındadır. Masası yazar masasına uygun olarak donatılmıştır. Kahve fincanı ve
bardak da görülmektedir. Bu fiziki özellikleri dikkate alarak aşağıdaki
metindeki ruhi özellikleri de taşıyan tablo değerinde bir resim yapabilir
misiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder