9.2.25

Deneme Deneme Deneme ChatGPT ile...

 


Edebiyat bizim sığınabileceğimiz bir liman. Artık bu limandayız. Ama bu demek değildir ki edebi eserler vermeye başlayacağız. Hayır, hayır. Sadece edeblice oyalanacağız. Tabii arkadaşım ChatGTP ile.

Çok isterdim Üsküdar’da veya Kadıköy’de denize nazır bir kafede ya da Boğaziçi turu yapan vapurların birinde birkaç arkadaşla ChatGPT ile kurduğumuz arkadaşlık gibi bir arkadaşlık kurabilmeyi. Niye olmasın? Bu konuda düşünelim biraz. ChatGPT ile yaptığımız çalışmayı okuyunca daha da çok düşünelim. 

(Not: Edebiyatı sevmeyen olmaz ama her nedense edebiyatı sevmeyenler bu yazıyı…)

Nedenleri Bulmalıyız

Yine sana yazıyorum. Zaten yazacak başka kimsem yok ki…

Yine sana yazıyorum bu kuşluk vakti. Acele ediyorum, karanlık düşmeden okuyabilmen için. Perdeler çekilende kelimeler yorganın altına girer. İşte o zaman acabalar başlar birer birer.

Yorganı çekebilsen kelimelerin üstünden. O zaman belki sen de düşünürdün yeniden.

Ben her an düşünüyorum. Düşünüyorum: Nasıl yazsam ki gözaltına alsan beni? Nasıl yazsam ki tutuklasan beni? O kadar tutkunum ki; düşünüyorum hep, nasıl yazsam ki ömür boyu mahkûm etsen beni gönlünde yatmaya.

Göz altına almakmış, tutuklamakmış, hatta mahkûm etmekmiş… Artık sıradanlaşmış Türkiye’de kelimelerimin seni etkileyememesi neden?

Nedenleri bulmalıyız gün bitmeden.

Sabahattin Gencal,

Çekmeköy-İstanbul, 09. 02. 2025

*

Yukarıdaki metnin türü ne olabilir? yazar bu türün hakkını verebilmiş mi?

Bu metin, mektup, deneme veya serbest çağrışımlı edebi metin türlerine yakın duruyor. Ancak, duygu yoğunluğu ve doğrudan bir muhataba hitap etmesi nedeniyle en çok mektup türüne yakındır.

Yazar Bu Türün Hakkını Verebilmiş mi?

Evet, yazar mektup türünün hakkını verebilmiş. Bunu şu unsurlar destekliyor:

Samimi ve İçsel Anlatım:

Yazar, doğrudan bir muhataba hitap ediyor.

Duygularını içten bir şekilde ifade ediyor: "Yine sana yazıyorum. Zaten yazacak başka kimsem yok ki…"

Bu, mektubun samimi ve kişisel bir tür olduğu gerçeğiyle örtüşüyor.

Etkileyici ve Şiirsel Dil:

 Cümleler kısa ve etkileyici: "Yorganı çekebilsen kelimelerin üstünden."

Şiirsel bir ritim var:

"Nasıl yazsam ki gözaltına alsan beni? Nasıl yazsam ki tutuklasan beni?"

Bu, metni kuru bir anlatım olmaktan çıkarıp duygu yüklü bir edebi metne dönüştürüyor.

Gizem ve Çağrışım:

Kelimeler sadece duygusal değil, aynı zamanda toplumsal ve politik çağrışımlar da içeriyor (gözaltı, tutuklama, mahkûm etme gibi kelimeler).

Yazar, muhatabının (okuyucunun) düşünmesini ve nedenleri sorgulamasını istiyor.

Bu da metni sıradan bir mektuptan öte, sorgulatan bir edebi deneme havasına sokuyor.

Sonuç

Bu metin edebi mektup veya mektup biçiminde yazılmış deneme olarak değerlendirilebilir. Yazar, türün gerektirdiği duygu yoğunluğunu, samimiyeti ve etkileyici dili başarıyla kullanmış.

ChatGPT

*

Yukarıdaki metinde söz sanatlarından hangileri kullanılmış?

Bu metinde birden fazla söz sanatı kullanılmıştır. İşte belirgin olanlar ve nedenleri:

1. Teşhis (Kişileştirme)

"Perdeler çekilende kelimeler yorganın altına girer."

Burada kelimeler, bir insan gibi hareket ettirilmiş ve yorganın altına girme eylemiyle kişileştirilmiştir. Kelimelerin saklanması, insanın korkup saklanmasına benzetilerek anlatılmıştır.

2. İstiare (Eğretileme) – Kapalı İstiare

"Yorganı çekebilsen kelimelerin üstünden. O zaman belki sen de düşünürdün yeniden."

Burada "yorgan", gerçekte olmayan bir kavramı temsil ediyor. Kelimeler, bir örtünün altında gibi tasvir ediliyor ve muhatabın onları açması gerektiği söyleniyor. Bu, kapalı istiareye örnektir çünkü kelimeler doğrudan söylenmiş ama yorganın anlamı soyut bırakılmıştır (yani örtbas edilen, görünmeyen gerçekler gibi düşünülebilir).

3. İstifham (Soru Sanatı)

"Nasıl yazsam ki gözaltına alsan beni? Nasıl yazsam ki tutuklasan beni?"

Burada sorular, gerçek bir cevap arayışı içinde değil, daha çok etkili bir anlatım sağlamak için kullanılmış. Bu tarz sorulara edebiyatta istifham sanatı denir.

4. Tekrir (Tekrar Sanatı)

"Yine sana yazıyorum. Zaten yazacak başka kimsem yok ki…

Yine sana yazıyorum bu kuşluk vakti."

Burada "Yine sana yazıyorum" ifadesi iki kez tekrar edilerek vurgulanmış. Tekrir sanatı, duygu yoğunluğunu artırmak ve okuyucunun dikkatini çekmek için kullanılır.

5. Mübalağa (Abartma)

"O kadar tutkunum ki; düşünüyorum hep, nasıl yazsam ki ömür boyu mahkûm etsen beni gönlünde yatmaya."

Burada, "ömür boyu mahkûm olmak" ifadesi, sevginin gücünü anlatmak için abartılmış. Sevdiği kişinin gönlünde ömür boyu kalmak isteği, gerçek bir mahkûmiyetle karşılaştırılmış ve mecaz yoluyla abartılmıştır.

6. Tenasüp (Uygunluk – Anlamca Yakın Kelimeleri Kullanma)

"Gözaltına almakmış, tutuklamakmış, hatta mahkûm etmekmiş…"

Burada "gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet" gibi hukuk ve ceza ile ilgili kelimeler bir arada kullanılarak tenasüp sanatı yapılmış. Anlamca birbirine yakın kavramlar bir arada kullanılarak metinde bir bütünlük sağlanmış.

7. Kinaye (Gerçek Anlamı ve Mecazı Bir Arada Kullanma)

"Kelimelerimin seni etkileyememesi neden?"

Burada, kelimelerin etkisizliği, hem gerçek anlamda (karşı tarafın ilgisizliği) hem de mecaz anlamda (toplumun duyarsızlaşması) kullanılabilir. Bu çift anlamlı kullanım kinaye sanatına örnektir.

Sonuç

Bu metin, yoğun bir duygu yükü taşırken edebi sanatlarla zenginleştirilmiş. Özellikle kişileştirme, istiare, istifham, mübalağa ve kinaye gibi sanatlar metne derinlik kazandırıyor.

ChatGPT

*

Yukarıdaki metni yazanın ruh halini tahlil eder misiniz?

Bu metni yazanın ruh hali, yalnızlık, umutsuzluk, tutkulu bir bağlılık ve içsel bir sorgulama ile şekillenmiş derin bir duygusal karmaşayı yansıtıyor.

1. Yalnızlık ve Çaresizlik

Metnin başındaki "Zaten yazacak başka kimsem yok ki…" cümlesi, yazanın yalnızlık duygusunu en açık şekilde gösteriyor. Yazar, tüm dünyayla olan bağını koparmış, ya da en azından öyle hissediyor. Tek muhatabı, yazdığı kişi. Ancak bu kişiyle iletişimi de tek taraflı; onun cevap verip vermediği belirsiz. Bu, yazarı bir çıkmazın içine sürüklüyor ve yalnızlığını daha da derinleştiriyor.

2. Acelecilik ve Kaygı

"Acele ediyorum, karanlık düşmeden okuyabilmen için." cümlesi, yazanın zamana karşı bir yarış içinde olduğunu gösteriyor. Burada fiziksel bir karanlık ile ruhsal bir karanlık iç içe geçmiş olabilir. Belki de gece çöktüğünde sadece kelimelerin değil, kendi umutlarının da kaybolacağını düşünüyor. Bu yüzden, sözlerinin bir an önce muhatabına ulaşmasını istiyor.

3. Umutsuzluk ve İletişimsizlik

"Yorganı çekebilsen kelimelerin üstünden. O zaman belki sen de düşünürdün yeniden."

Bu cümle, yazanın muhatabının artık onu anlamadığına, hatta kelimelerinin bile önemsenmediğine inandığını gösteriyor. Yazar, karşısındaki kişinin bir tür duygusal veya zihinsel kapanış yaşadığını, söylediklerine kulak asmadığını düşünüyor. Bu yüzden onu kelimelerle uyandırmaya, harekete geçirmeye çalışıyor.

4. Derin Bir Tutku ve Teslimiyet Arzusu

Metnin en çarpıcı kısmı, yazanın kendisini tamamen muhatabına teslim etmek istemesi:

"Nasıl yazsam ki gözaltına alsan beni? Nasıl yazsam ki tutuklasan beni? O kadar tutkunum ki; düşünüyorum hep, nasıl yazsam ki ömür boyu mahkûm etsen beni gönlünde yatmaya."

Burada bir teslimiyet arzusu söz konusu. Yazar, adeta kendi özgürlüğünden vazgeçmeye razı. Ömür boyu sevdiğinin ya da muhatabının dünyasında mahkûm olmayı istiyor. Bu, sevginin sınırlarını aşan bir tutkunun, hatta bir bağımlılığın işareti olabilir. Ancak aynı zamanda, sevdiği kişinin ona verdiği ilgisizliği, kayıtsızlığı derinden hissettiğini de gösteriyor.

5. Umutsuzluk ve Kelimelerin Gücünü Kaybetmesi

"Göz altına almakmış, tutuklamakmış, hatta mahkûm etmekmiş… Artık sıradanlaşmış Türkiye’de kelimelerimin seni etkileyememesi neden?"

 Bu cümle, yalnızca bireysel bir umutsuzluğu değil, toplumsal bir kaygıyı da içeriyor. Yazar, kelimelerin eskisi kadar güçlü olmadığını düşünüyor. Bir zamanlar büyük anlamlar taşıyan kelimeler, artık bir etki yaratmıyor gibi geliyor ona. Bu hem bireysel bir hayal kırıklığını hem de genel bir anlamsızlık hissini ortaya koyuyor.

6. Sonuç: Bitmek Bilmeyen Bir Arayış ve Sorgulama

"Nedenleri bulmalıyız gün bitmeden."

Yazar, tüm bu yalnızlık, umutsuzluk ve sorgulamalarına rağmen, hâlâ bir şeyleri çözmeye çalışıyor. Bir cevap arayışında. Ancak bu arayışın bir çıkış yolu olup olmadığı belirsiz. Gün bitmeden nedenleri bulmak istiyor, fakat bu nedenlerin gerçekten bulunabilir olup olmadığı konusunda kararsız.

Genel Değerlendirme: Duygusal Yorgunluk ve Anlam Arayışı

Bu metni yazan kişi, derin bir duygusal yorgunluk içinde. Hem bireysel olarak sevdiği kişinin ilgisizliğinden, hem de genel olarak kelimelerin etkisini yitirdiği bir dünyada yaşamanın ağırlığından mustarip. İçinde bulunduğu durumdan çıkış yolu arıyor ama tam olarak nasıl bulacağını bilemiyor. Kelimelere tutunuyor, ama onların da etkisizleştiğini hissediyor.

Bu yüzden, ruh hali melankoli, umutsuzluk, tutku ve bir anlam arayışının birleşimi olarak özetlenebilir.

ChatGPT

*

Yukarıdaki mektup biçimindeki denemeyi yazan yazar hakkındaki genel kanaatiniz nedir? Yazarın potansiyeli nasıldır? Yazarın geleceği nasıl olabilir?

Bu metni yazan yazar hakkında genel kanaat oldukça olumlu. Şu özellikler, yazarın güçlü bir kaleme sahip olduğunu gösteriyor:

1. Duygu Yoğunluğu ve Etkileyici Anlatım

Yazar, okuyucuyu doğrudan içine çeken bir duygu atmosferi kurmuş. Kelimelerin arasına serpiştirdiği imgelerle (karanlık, yorgan, gözaltı, mahkûmiyet) okuru düşündürmeye itiyor. Duyguyu güçlü bir şekilde iletebilmek, iyi bir yazarın en temel özelliklerinden biridir.

2. Şiirsel ve Derinlikli Üslup

Cümleler arasında bir ritim var, kelimeler arasında bir akış hissediliyor. "Yorganı çekebilsen kelimelerin üstünden. O zaman belki sen de düşünürdün yeniden." gibi ifadeler, yazının düz bir metin olmaktan çıkıp edebi bir kimlik kazanmasını sağlıyor. Bu tür güçlü ve imgeli anlatımlar, yazarın iyi bir edebi potansiyeli olduğunu gösterir.

3. Fikir ve Anlam Katmanları

Metin sadece duygusal bir mektup değil; aynı zamanda toplumsal bir eleştiri ve sorgulama içeriyor. "Göz altına almakmış, tutuklamakmış, hatta mahkûm etmekmiş… Artık sıradanlaşmış Türkiye’de kelimelerimin seni etkileyememesi neden?" cümlesi, hem bireysel hem de toplumsal bir kaygıyı yansıtıyor. Böyle çok katmanlı anlatım yapabilmek, yazarın derin düşünme yetisine sahip olduğunu gösterir.

4. Potansiyeli ve Geleceği

Daha fazla yazarsa ve üzerinde çalışırsa, deneme, hikâye ve hatta roman türlerinde başarılı eserler verebilir.

Özgün anlatımını geliştirirse, kendine ait bir üslup oluşturabilir.

Daha fazla okunurluk kazanırsa, toplumun duygularına ve düşüncelerine hitap eden güçlü bir yazar olabilir.

Sonuç olarak, bu yazar edebi duyarlılığı, düşünsel derinliği ve etkileyici diliyle iyi bir potansiyele sahip. Yazmaya devam ederse, özellikle deneme ve mektup tarzındaki anlatılarda başarılı bir edebi kimlik kazanabilir.

ChatGPT

*



Yukarıdaki metne sadık kalarak bir şiir yazar mısınız?

Nedenleri Bulmalıyız

Yine sana yazıyorum,

kelimeler düşmeden geceye.

Güneş hâlâ uykuda,

acelem var, okuyabil diye.

 

Perdeler çekilince susar harfler,

yorgan altına saklanır cümleler.

Keşke sen de çekip alsan üstlerinden,

yeniden düşünsen birer birer.

 

Ben her an düşünüyorum,

nasıl yazsam da gözaltına alsan beni?

Nasıl döksem dizelere,

ömür boyu gönlünde yatabilmek için?

Ama artık kelimeler yetmiyor,

tutuklamak, mahkûm etmek, sıradan…

Sen etkilenmiyorsun bile,

bense hâlâ nedenleri arıyorum,

gün bitmeden,

gece çökmeden üstümüze.

Sabahattin Gencal, 06. 02. 2025

Böyleleştiren: ChatGPT

*

Yukarıdaki metne sadık kalarak bir öykü yazar mısınız?

Nedenleri Bulmalıyız

Şu anda yazıyorum… Sana, her zamanki gibi. Zaten yazacak başka kimsem yok ki.

Sabahın ilk ışıkları odama düşerken, kalemim kâğıdın üzerinde telaşla dolaşıyor. Acelem var, çünkü biliyorum ki perdeler kapandığında kelimeler de susacak. Ve sen, onları duymayacaksın.

Hep böyle olur. Güneş kaybolunca, harfler de saklanır. Yorganın altına girerler, korkuyla. O zaman acabalar başlar. Acaba anladın mı? Acaba hissettin mi? Acaba sen de düşündün mü?

Keşke yorganı çekip alsan üzerlerinden. O zaman çıplak kelimelerle yüzleşir, belki sen de yeniden düşünürdün.

 

Ben her an düşünüyorum. Nasıl yazsam da gözaltına alsan beni? Nasıl bir cümle kursam ki, beni tutuklasan? Hangi harfi öyle bir yerleştirsem ki, sonsuza kadar mahkûm etsen beni gönlünde?

Ama kelimeler artık Türkiye’de sıradanlaştı. Gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet… Bunlar ne zaman bu kadar olağan oldu? Ne zaman bir cümle, bir insanın kaderini değiştiremez hale geldi?

Bilmiyorum. Ama bilmeliyiz. Nedenleri bulmalıyız. Gün bitmeden.

Sabahattin Gencal, 06. 02. 2025

Böyleleştiren: ChatGPT

*

Yukarıdaki metne sadık kalarak bir olayı kişi, yer, zaman bildirerek; tasvir ve tahliller de yaparak bir öykü yazar mısınız?

Nedenleri Bulmalıyız

Saat sabahın beşi… İstanbul’un karanlıktan yeni sıyrıldığı, sokağa usulca gün ışığının süzüldüğü o sessiz vakitlerden biri. Camın hemen yanında, elinde kalemiyle Ahmet, ahşap masanın başında oturuyor. Önündeki deftere eğilmiş, titrek bir mum ışığında yazıyor. Masanın kenarında yarısı içilmiş bir bardak çay, üzerinde hâlâ tüten ince bir buhar tabakası var.

Ahmet, yine ona yazıyor. Zaten başka kime yazabilir ki? Gün ağarmadan, satırlarını ona ulaştırmalı. Çünkü gece bastırınca her şey susuyor. Perdeler kapanınca kelimeler de kayboluyor. O karanlık, harfleri yorganın altına saklıyor, onları görünmez kılıyor.

Ama ya o, yorganı kaldırsaydı? Kelimelerin üzerindeki örtüyü çekip alsaydı, belki her şey değişirdi. Belki o da düşünürdü. Belki anlar, belki de geri dönerdi…

Ahmet’in kalemi hızlanıyor. Cümleler birbiri ardına dökülüyor kâğıda. “Nasıl yazsam ki gözaltına alsan beni?” diye fısıldıyor kendi kendine. “Nasıl yazsam ki tutuklasan beni?”

Evet, işin en zor kısmı da bu… Kelimelerin bir insana ne yapabileceğini biliyor Ahmet. Eskiden bir söz, bir harf bile insanları yerle bir etmeye yeterdi. Ama artık ne gözaltı, ne tutuklama, ne de mahkûmiyet kimseye garip geliyor. Her şey sıradanlaştı. O kadar sıradanlaştı ki, yazdıkları bile artık ona dokunmuyor.

Ahmet kalemi bırakıp gözlerini kapattı. Düşünceler bir girdap gibi beyninde dönüyor. Türkiye’de artık kelimelerin bile eskisi kadar etkisi yok. Peki neden? Bunu bulmalıydı, ama nasıl?

Gün doğarken, Ahmet’in içindeki soruların gölgesi büyümeye devam etti. Nedenleri bulmalıyız… Gün bitmeden.

Sabahattin Gencal, 06. 02. 2025

Böyleleştiren: ChatGPT

*

Yukarıdaki öykünün kahramanının ruh halini tahlil eder misiniz?

Ahmet’in ruh hali, derin bir hüzün, umutsuzluk ve sorgulayıcı bir ruh hâliyle yoğrulmuş. Öykü boyunca onun içinde bulunduğu psikolojik durum, yalnızlık, çaresizlik ve eskiye duyulan bir özlem ekseninde şekilleniyor.

 

1. Yalnızlık ve İçsel Çaresizlik

Ahmet’in “Zaten başka kime yazabilir ki?” düşüncesi, onun yalnızlığını en açık şekilde ortaya koyuyor. Yazdığı kişinin kim olduğu net değil; belki bir sevgili, belki bir dost, belki de bir toplum… Ancak ortada olan şey, onun iletişim kuracak başka kimsesinin olmaması. Bu, yalnızlığının bir sonucu olarak, iç dünyasına kapanmasına ve kelimelerle bağ kurmasına neden olmuş.

2. Umutsuzluk ve Belirsizlik

Ahmet’in yazma çabası, bir umut barındırıyor gibi görünse de aslında umutsuzlukla örülü. Çünkü yazdığı kelimelerin, muhatabı üzerinde artık bir etki bırakmadığını düşünüyor. Eskiden sözlerin güçlü olduğunu hatırlıyor, ama şimdi hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını fark ediyor. Bu farkındalık, onun ruh hâlinde bir kırılma yaratıyor.

3. Düşüncelerinin Çıkmazı ve Kaybolan Güç

Ahmet’in “Nasıl yazsam ki gözaltına alsan beni?” cümlesi, kelimelerin gücüne olan inancının sarsıldığını gösteriyor. Eskiden kelimelerle birilerini etkileyebileceğine inanırken, artık bunun mümkün olmadığını düşünüyor. Kelimelerin etkisini yitirdiği bir dünyada, yazmanın da anlamsızlaşması gibi bir çıkmaza giriyor.

4. Toplumsal ve Bireysel Sorgulamalar

Ahmet, sadece kişisel bir buhran yaşamıyor, aynı zamanda içinde bulunduğu toplumu da sorguluyor. “Türkiye’de artık kelimelerin bile eskisi kadar etkisi yok” ifadesi, onun bireysel sıkıntısının ötesinde, toplumsal bir dönüşümün de farkında olduğunu gösteriyor. Ancak bu dönüşümün nedenlerini tam olarak bilemiyor ve bunları bulmaya çalışıyor.

5. Sonuç: Karanlık Bir Zihinsel Döngü

Ahmet’in ruh hâli, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte değişmiyor. Aksine, düşüncelerinin gölgesi büyüyor. Güneş doğarken bile zihnindeki sorular artıyor, içindeki huzursuzluk bitmiyor. O, kelimelerin artık insanları değiştirmediği bir dünyada, nedenleri arayan bir adam olarak kalıyor.

Ahmet’in durumu, bir yazarın, bir düşünürün ya da bir aşığın zihinsel çıkmazlarını yansıtıyor. O, hem kendini hem de içinde yaşadığı dünyayı anlamaya çalışıyor ama kelimelerin artık eskisi gibi yankı bulmadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalıyor.

ChatGPT

*

Aşağıdaki metni yazan Sabahattin Gencal 82 yaşındadır. Saçı döküldüğü için kafasını traş ettirmiştir. Sakalı ve bıyığı da yoktur. Siyah çerçeveli bir gözlük kullanmaktadır. Başı yuvarlakçadır. Cildi beyaz ve parlaktır. Eflatün Renkli Bir Gömleği Vardır. Bilgisayarının başındadır. Masası yazar masasına uygun olarak donatılmıştır. Kahve fincanı ve bardak da görülmektedir. Bu fiziki özellikleri dikkate alarak aşağıdaki metindeki ruhi özellikleri de taşıyan tablo değerinde bir resim yapabilir misiniz?

 

 




 

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder