2.2.25

Zihinleri Erdemlerle Donatmak

 


ZİHİNLERİ ERDEMLERLE DONATMA

 

Dikkat! Dikkat!

Muhtemelen dikkatli okuyorsunuzdur. Ama bazen, biraz da benim üslubumdan kaynaklanan bir gevşeme veya en azından bir farklılık olması tabiidir. Sözde sohbet gibi, güya dinlendirmek gibi veya düşündürmek için farklı yazıyoruz, farklı okuyoruz. Olsun varsın; ama ilk kez bu bölüme dikkat! dikkat! anonsuyla başlamış bulunuyorum. Vardır bir sebebi değil mi?

Var, hem de çok... Aşağıdaki yazıyı okuyup hazmedersek bu yazıyı yazmamızın sebebini anlamakla kalmayacak artık güzel ahlakın tesisinde, “Benim de bir emeğim, bir katkım olsun”, diyeceksiniz. Bu yazıyı okumakla kalmayacak, büyük ihtimalle okutacaksınız, açıklayacaksınız:

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun yayınladığı Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’ni ve İslam Konseyi’nin yayınladığı İslam’da İnsan Hakları Beyannamesi’ni okumuşuzdur veya en azından böyle beyannameler olduğunu duyduk. Peki, bu beyannamelerin veya bu tip hareketlerin temeli olma konumundaki antlaşmayı biliyor musunuz?  Doğrusu ben bilmiyordum. Açık deyişle Hılfu'l-Fudûl hakkında az çok bilgim vardı; ama bunun insan hakları beyannamelerine temel olduğunu Sayın Eser’in yazısından öğrendim:

“Araplar arasında işitilmiş en değerli ve en faziletli sözleşme olan1 Hılfu'l-Fudûl, insan hakları açısından çok önemli bir hadisedir. Bugün Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun yayınladığı 30 maddelik Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi, İslam Konseyi’nin yayınladığı 23 maddelik İslam’da İnsan Hakları Beyannamesi insanca yaşamaya yönelik girişimlerdir. Hılfu'l-Fudûl bu tip hareketlerin temeli olma konumundadır. Çünkü o, yaklaşık 1400 sene önce gerçekleştirilmiştir. Hılfu'l-Fudûl’un bu beyannamelerden farklı bir yanı, teoride kalmamasıdır. Hılfu'l-Fudûl, prensipleri doğrultusunda faaliyetler gerçekleştirmiştir. Maalesef bugünkü İnsan hakları beyannameleri teoriden öteye gidememekte ve uluslararası etkinliği olan süper güçlerin siyasi konularda hukuk dışı faaliyetlerini önleyememektedir. O zaman bize düşen insanlık için elzem olan dinimizin güzel uygulamalarını veya Hılfu’l-Fudûl gibi Hz. Peygamber’imizin övdüğü ve iştirak ettiği cemiyetleri ön plana çıkarmalıyız.

Söz konusu cemiyet, insanî değerler, barış, zulmün engellenmesi ve adaletin tesisi için diyalog ve müzakerenin öncelikli görev olduğunu, bu bağlamda gayr-i Müslimlerle bir araya gelmenin meşruluğunu ve şeklini bize öğretmektedir. Buna göre diyalog belirli bir insanî değeri elde etmek, dünyanın herhangi bir yerindeki zulmü engellemek maksadına matuf olarak farklı inançlara sahip insanlarla sürdürülebilir.

Hılfu’l-Fudûl, insanî olan her şeyin aynı zamanda İslami olduğunu öğretmektedir. İslam ve insan madalyonun iki yüzü gibidir. İnsani olan hususlar zaten İslami’dir. Zira İslamiyet, insanın yaratıcısı Allah tarafından insanlar için, onların iki dünyada mutluluğunu hedefleyen bir dindir.

Hılfu’l-Fudûl, örnek bir Müslüman şahsiyet nasıl olmalıdır, insanlara İslam’ı nasıl ulaştırmalıdır sorularına cevap niteliğinde bir sözleşmedir.2

Hılfu’l-Fudûl’ün (Haklar, Üstünlükler veya Fâdıllar (Erdemliler) Sözleşmesinin) önemli bir sözleşme olduğunu anlıyor gibiyiz. Gibisi fazla mı diyorsunuz?

“Bu teşkilatın önemini artıran önemli bir husus da hiç şüphesiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. Hz. Peygamber bundan övgüyle söz ederek İslami dönemde de böyle bir teşkilata çağrılsaydı icabet edeceğini söylemiştir.

Cahiliye Dönemi’nin birtakım örf ve adetlerini ıslah etme yoluna gitmiş olan İslamiyet, Hifu’l-Fudul teşkilatının faaliyetlerini de uygun bulmuştur.

Dolayısıyla bu teşkilat, daha sonraki dönemlerde de tesirini uzun yıllar sürdürmüştür. Kurulduğu dönemde meydana gelen birtakım olaylara çözüm getirmiştir.3

Ne demeli şimdi? İnşallah, konu ettiğimiz güzel ahlakın tesisinde de dolaylı da olsa benzer bir çözüm getirilir.

Daha fazla merakta bırakmamak için Google’dan elde ettiğim birkaç bilgiyi de aktaralım:

“Mekke’ye gelen Yemen’li bir tüccar mallarını satmış ancak parasını alamamıştı. Uğradığı haksızlığın giderilmesi için çabalamış fakat yardım edecek kimseyi bulamamıştı. Mağdur edilen Yemen’li, çareyi ertesi gün Ebu Kubeys Tepesi’ne çıkarak uğradığı haksızlığı dile getiren bir şiir okumakta bulmuştu. Yapılan haksızlıkların birine daha üzüntüyle şahit olan bir grup Mekke’li, bunlara daha fazla tepkisiz kalamadılar. Aralarında bir gönüllüler grubu oluşturup Hilfü’l-Fudûl (faziletliler yemini) adı verilen şu yemini ettiler:

“Allah’a and olsun ki Mekke şehrinde birine zulüm ve haksızlık yapıldığı zaman hepimiz, o kimse ister iyi ister kötü olsun ister bizden, isterse yabancı olsun kendisine hakkı verilinceye kadar tek bir el gibi hareket edeceğiz.”4

https://www.diyanethaber.com.tr/diyanet-takvim/hilful-fudl-antlasmasi-h8442.html’den aldığımız haberde yapılan yeminin tamamı mı veriliyordu acaba?

“Abdullah b. Cudân’ın evindeki bu toplantıdan zulmün olduğu her döneme ışık tutacak parlak bir yemin metni ortaya çıktı:

1-Mekke’de, ister oranın halkından olsun isterse dışarıdan gelen insanlardan olsun, bir kişinin zulme uğradığını gördükleri zaman onunla birlikte olacaklardı.5

2-Mazlumun hakkı zalimden alınıncaya kadar zalimin karşısında olacaklardı.6 Başka bir ifadeyle mazluma hakkı iade edilinceye kadar mazlumla bir tek el gibi –yekvücut olacaklardı.

3-Deniz, bir tek tüyü ıslatıncaya kadar, Sebir ve Hıra dağları yerlerinde kaldığı müddetçe ve maişette (mali durumda) tam bir eşitlik sağlanana dek bu maddeler geçerli olacaktı.7

Bu bahsi, Hılfu'l-Fudûl’a ilk adımı atan Zübeyr b. Abdulmuttalib’in, bu sözleşmeyle ilgili söylediği birkaç mısrası ile bitirelim: “Erdemliler, Mekke’nin kucağında hiçbir zalimin barınmaması hususunda anlaşıp, sözleştiler...” 8

Googl’da bu konuyu yazan birkaç siteye daha baktım; nedense yeminin “Deniz, bir tek tüyü ıslatıncaya kadar, Sebir ve Hıra dağları yerlerinde kaldığı müddetçe ve maişette (mali durumda) tam bir eşitlik sağlanana dek bu maddeler geçerli olacaktı.” kısmı bazılarında yok. İnsan düşünmeden edemiyor, acaba bazı siteler böyle bir ifade mi eklediler, yoksa bazı siteler bu ifadeyi özellikle mi yazmadılar. Gerçekten bilemiyorum. Bu yemin değiştirildi mi, değiştirilmedi mi? Adamların tarihi değiştirdikleri bu dönemde bizim merakımız, acaba deyişimiz yadırganmasın. Bir tepeye çıkıp bağıracak halimiz yok ya böyle yakınıyoruz işte.

“Hılfu'l-Fudul antlaşmasını hazırlayan gelişme şu olay oldu: Zübeyd oğullarından bir kişi Mekke'ye ticaret malı getirmişti. As ibnu Vail onu satın aldı. Fakat hakkını vermedi. Bunun üzerine Zübeyd oğullarından olan kişi daha önce anlaşmalı olduğu kabilelerin ileri gelenlerine müracaat etti. Fakat onlar kendisine yardım etmekten çekindiler ve onu kovdular.

Zübeydi başına gelen bu bela üzerine Ebu Kubeys dağının tepesine çıktı. O sırada Kureyşliler Kâbe’nin çevresinde kendilerine ait localarında bulunuyorlardı. Zübeydi yüksek sesle şöyle bağırdı:

"Ey Fihroğulları! Bir mazluma yetişin.

Mekke'nin ortasında malı elinden gitti.

Ey toplananlar! Kâbe’de grup grup

Umresini yapamayan perişan bir ziyaretçi var.

Ey Hicr ile Haceru'l-Esved arasında toplananlar!

Bu mukaddes yer, keremini tamamlayanlarındır.

Günahkâr ve zalim kişinin elbisesi,

Ona saygı ve asalet vermez."

Bu çağrı üzerine Zübeyr ibnu Abdilmuttalib ayağa kalkarak: "Bu işin peşi bırakılmaz" dedi. Sonra Abdullah ibnu Ced'an'ın evinde toplandılar. Ev sahibi onlara yemek hazırladı. Haram aylardan olan Zulkade ayında antlaşma yaptılar. Zalime karşı mazlumun yanında birlik halinde bulunacakları ve zalimden hakkını alıp mazluma iade edinceye kadar mücadele edecekleri üzere Allah'a söz verdiler. Sonra yürüyüp As ibnu Vail'in yanına gittiler. Satılan malın karşılığını kendisinden çekip aldılar ve sahibine verdiler.”

Abdurrahman ibnu Avf (r.a.) Resulullah (s.a.v.) efendimizin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

“Amcalarımla birlikte İyi Kişiler Antlaşması'nda bulundum. O zaman daha genç yaştaydım. Bu anlaşmayı bozmam karşılığında kırmızı develerimin olmasını istemem (yani karşılığında kırmızı develer verilse de yine bu anlaşmayı bozmak istemem.).”9

(...)

Şu asrımızda zulmün karanlığının her tarafı kapladığı herkes tarafından bilinmektedir. Zulmün karanlığını dağıtabilmek için Müslümanların mutlaka tekrar Kitap ve sünnetin etrafında toplanmaları ve diğer meselelerde olduğu gibi zulme karşı mücadele etmede de Resulullah (s.a.v.)'in Kur'an ve sünnette belirtilen mücadele metoduna göre hareket etmeleri gerekmektedir.”10

Kur'an ve sünnetten söz edilmesi elbette güzel; ama nedense bu kaynaklar öyle istismar ediliyor ki ne diyeceğini şaşırıyor insan. Epeyce sayfa ayırdığımız Hılf’ul Fudul (Erdemliler Hareketi) da istismar edilenler arasında:

 “Günümüzde, kurulan şirk ve küfür yuvası vakıf ve derneklerde bulananlar, içerisinde bulundukları zillet durumunu meşrulaştırmak adına, içeriğinin ne olduğunu bilmeden, Mekke Site Devletinde, Mekke’nin ileri gelenlerinden bir grubun kurduğu ve Hılf’ul Fudul Erdemliler Hareketi olarak bilinen kuruluşu kendilerine örnek aldıklarını iddia etmektedirler.”11

Dikkat! Dikkat! anonsuyla başlayarak, umutla yol alırken, tam güzel bir örnek bulduk derken yine bataklıkla karşılaştık. Artık böyle bir cemiyet kurma teşebbüsümüz olmaz, olamaz; çünkü “zillet” durumuna düşmüş olanlarla karıştırırlar bizleri. Güzel ahlakı tesisten geri de kalamayız. O halde ne yapacağız, daha doğrusu ne yapmalıyız? Bence Erdemliler Cemiyeti değil Erdemliler Zihniyetini kurmalıyız, geliştirmeliyiz. Yanlış mı dedik yoksa. Başka türlü söyleyelim: Zihinleri erdemlerle donatmalıyız.

 

________________

1.   İbn Habib, s.52; Süheyli, I/156; İbn Kesir, I-II/696.

2.   Eser, Doç. Dr. Mithat, Hılfu’l-Fudûl Cemiyeti, http://www.siyervakfi.org/ dokuman/ kuran-cografyasi-mekke/ders9-doc-dr-mithat-eser.pdf

3.   Sönmez, Nesim; Hılfu’l-Fudûl Teşkilatı, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 41,Erzurum 2014,https://dergipark.org.tr/tr/download/ article-file/31213

4.   https://www.diyanethaber.com.tr/diyanet-takvim/hilful-fudl-antlasmasi-h8442.html

5.   İbn Hişam, I/110; İbn Habib, s. 53; İsfehânî, Egani, XVII/293.

6.   İbn Hişam, I/110; İbn Habib, s.53; İbnu’l-Esir, Kamil, I/473; İbn Kesir, I-II/697.

7.   İbn Sad, I/129; Süheyli, I/156; İbnu’l-Cevzi, I/137; İbn Kesir, I-II/696.

8.    Eser, Doç. Dr. Mithat, Hılfu’l-Fudûl Cemiyeti, http://www.siyervakfi.org/ dokuman/ kuran-cografyasi-mekke/ders9-doc-dr-mithat-eser.pdf

9.   Buhari, el-Edebu'l-Mufred, 567 (el-Edebu'l-Mufred, Buhari'nin el-Cami'u's-Sahih'ten ayrı müstakil bir kitabıdır); İbnu Hibban, el-Mevârid, 2062; Hakim, 2/220, Tefsir. Hakim: "İsnâdı sahihtir, ancak Buhari ve Müslim Sahih'lerine almamışlardır" demiş Zehebi de ona muvafakat etmiştir. Ahmed ibnu Hanbel, 1/190-193; İbnu Hacer el-Heysemi, Mecmeu'z-Ze-vaid, 8/172

10.                    Ergün, Sadullah,  Önderimiz Örneğimizdir, Hılfu'l-Fudul Antlaşması

http://www.enfal.de/itarih45.htm

11.                    Yılmaz, Ramazan: 2015., Hılf’ul Fudul Erdemliler İttifakı, https://mucahede.com/2020/03/25/hilful-fudul-erdemliler-ittifaki/,

 

----------------------------------------

 

Gencal, Sabahattin, Güzel Ahlak Aranıyor, Ciniusyayınları, İstanbul,1921


2 yorum:

  1. İman ve küfür kıyamete kadar atbaşı gidecek bu takdir edilmiş bir kaderdir. Biz seferden sorumluyuz zaferden değil. Çalışıp çaba göstermeliyiz başarı ise Allah'tan.
    Allah rızası için halis bir niyetle başlamalıyız yoksa at izi it izi birbirine karıştı benim izim onların hangisine karışacak diye bir öngörüde bulunmak bizim ayagimiza prangalari vurur.. Bir hedef belirledikten sonra o hedefe giden bütün mubah yolları kullanarak devam etmeyi kendimize şiar edinmeliyiz.. Yoksa Hz. Peygamber efendimiz sav sünnetine tabi olmamış oluruz. Onun hayatına bir baktığımızda kul olarak tüm tedbirleri alıp yola devam ettiğini görüyoruz..
    Sözü biraz uzattım galiba saygılar sunarım 🙂 Allah'a emanet olunuz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamamlayıcı yorumunuz için çok teşekkür ederim.
      Düşüncelerinize elbette katılıyorum. Üslubunuza da hayranlık duymamak mümkün değil. Bloglarınızı okuduğumu önceden de yazmıştım. Böylesine donanımlı bir yazardan ben de bütün okurlar da daha fazla yararlanmak isteriz. "Biraz uzattım..." ne kelime keşke sitemizde zaman zaman sizin yazılarınızı da okuyabilsek. Bu da olur inşallah.
      Hayırlı günler dileğiyle saygılar...

      Sil