28.10.23

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunun 100. Yıldönümü Kutlu Olsun

 



1. Allah ‘a (cc) şükürler olsun ki Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. Yıldönümünü gördük. Başta Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Atatürk olmak üzere tüm katkı sağlayanlara minnet ve şükranlarımızı sunarken kendilerine Allah’tan rahmet dileriz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. Yıldönümünü en içten dileklerimle kutlarken nice yüz yıllar dileğiyle Yüce ulusumuza devamlı mutluluklar dilerim.

2. Cumhuriyet Bayramımız, en büyük bayramımız olarak sadece milli değil aynı zamanda dini bayram ve özel bir gün olarak da kabul edilebilir. Onun için tüm yurttaşlarımızın, yurt içinde ve dışındaki tüm kardeşlerimizin neşe, sevinç ve mutluluklarını paylaşmaları gerekir ki her birey bu duygu ve düşünceleri doyasıya hissetsin. Böylesi güzel duygular ve düşünceler geleceğin inşasında da önemlidirler. Duygusuz, düşüncesiz ve basmakalıp uygulamalar, yasak savmalar insanımızın zaten yeterli olmayan coşkusunu azaltır. Dolayısıyla gelecek için umutsuzluk oluşur.

3.  Cumhuriyet Bayramımızın arifesinde basın yayına göz attığımda gördüm ki bilerek veya bilmeyerek Atatürk’e ve Cumhuriyetimize olumsuz bakanlar var. Bu olumsuz bakanları da kınayanlar var. Böyle bir durumun olmasını elbette ki arzu etmezdik. Ama umutsuzluğa kapılmadan durumu derin düşünmek, değerlendirmek ve doğru yolu bulmak gerekir.

Düşünmek derken, kaygı, depresyon, stres vb. durumdan değil “Bir yargıya varmak ereğiyle bilgileri incelemek, karşılaştırmak ve aradaki bağlantılardan yararlanarak düşünce üretmek, zihinsel yetiler oluşturmayı” kast ediyoruz. Başka deyişle “tefekkür etmeyi” kast ediyoruz. TEFEKKÜR Zihnin deliller üzerinde yoğunlaşmasıdır.  Tezekkür, Tedebbür, Teakkul ve Tefakkuhtan oluşan bütün bu dörtlü süreci içine alan düşünme faliyetinin tümünü birden kapsayan düşünme faaliyetidir. Ön yargısız ve bedel ödeyerek alın teri dökerek oluşturulan fikirlerdir.” (M.İ. O.K. Anlama yöntemi s. 291 den) Bu süreci bilimsel çalışmalarda da, kavramlara ayrı isimler verilse de görüyoruz. Bu dörtlü sürecin biri eksik olursa düşünce üretilemez. Düşünce üretilmeyen çalışmalar boş çabadır.

Basın yayından öğrendiğime göre başta Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere birçok devlet yetkilisi Atatürk’ü anmadılar, Cumhuriyetimizin kazanımlarının aleyhinde oldular vb.

Bakınız, Atatürk’ü sevmek mecburiyetinde miyiz? Hayır, ama tarihi olduğu gibi aksettirmek zorundayız. Bulunduğumuz mevki ve makam bunu gerektirir. Bu mevkilerde şahsi düşüncelerinize ve keyfinize ya da gizli ajandanıza göre hareket edemezsiniz. Eğer, böyle vahim bir durum varsa bunu basın yayın yoluyla kınamak yetmez. Bu tür kişilerin bir an bile bulunduğu makamları işgal etmemesi gerekir...

Bir de şu var, Atatürk’ü veya başkalarını özel hayatlarıyla ilgili olarak eleştirebilirsiniz; ancak şu unutulmamalıdır ki, Kuran’ı Kerim’de en büyük rehber, model olarak kabul edilen Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) bir kul /beşer olduğunu ve beşerin de hatasız olamayacağını buyurmuyor mu? Bu konuları hepimizden daha iyi bilenler, nedense Allah (cc) gibi başkalarını öyle yargılıyorlar...

Bu arada, bilerek veya bilmeyerek Atatürk’ü övgüde dozu kaçıran ve tepkilere neden olanlar da yok değil.

Ayrıca laiklik kavramının da hâlâ anlaşılamadığını üzülerek görmekteyiz. Laikliği dinsizlik olarak, din karşıtı olarak görenler var. “Görenler var” ifadesi muğlak bir ifade oldu her halde. Bunun yerine çoğunluk diyebiliriz. Evet, bir araştırmaya dayanmadan söylüyoruz ki çoğunluğumuz laikliği dine karşı olarak görüyoruz. İnşallah yanlış düşünüyorumdur. Her şeyden önce bu konuya açıklık getirmeliyiz. Bizim anayasamızdaki laiklik ilkesi batının sekülerizm denen ilkeden farklıdır. Naçizane olarak bu konuyu tam yarım asır önce ele almıştım. Bu konuda yazdıklarımla ne İsaya ne Musa’ya yaranabildim. Bir grup, benim için laikliği İslam’ın temellerinde arıyor, dedi.  Bir grup da hiç inceleme gereği bile duymadı. Tabii bu konu üzerinde yeteri kadar duramadığım için üzgünüm. Kendimi görevini tam olarak yapamamış olarak görüyorum. Duam şudur: Başta ilâhiyatçılar ve tarihçiler olmak üzere tüm aydınlarımız bu konu üzerinde dursunlar, halkımızı aydınlatsınlar. Sağduyulu halkım gerçekleri görsün ki kendilerini sürü gibi görenlere derslerini versin.

5. En çok üzüldüğüm nedir biliyor musunuz? Toplumumuz okumuyor, okuyamıyor, tamam çeşitli sebeplerle okumayabiliriz; ama hiç olmazsa Kur’an-ı Kerim’i okumamız gerekmez mi? Eee, hem okumuyoruz, hem de din bezirgânlarından şikâyetçi oluyoruz.  Kur’an-ı Kerim’i anlamış olsak o bezirgânlar bizleri istedikleri istikamete sürükleme  cüretini gösterebilirler miydi?

Bir de, yurttaşı olmaktan gurur duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın çok kişi tarafından okunmadığını gözlüyoruz. Oldu mu şimdi?  Haklarımızı bilemezsek bizleri keyfi olarak yönetmeye kalkarlar. Biz de yakınmaktan öte bir şey yapamayız.

Öyle bir duruma geldik ki değil Anayasayı okumak, Anayasa’dan bir sayfa bile okumaya üşenir olduk. Sosyal medya bizleri öyle yaptı ki hiç sormayın. İki satırı bile zor okuyoruz. Gerçekten öyle. Şimdi düşünüyorum, Anayasamızdan bir sayfa ekleyeyim mi? Ekliyorum. Okumuş olanlar okumayabilir, önceden okumayanlar, anayasanın özünü hatırlatacak bir başlangıç okuyacaklarını düşünerek okursalar daha iyi olur.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI

23/7/1995 Tarihli ve 4121 Sayılı Kanun’la Yapılan Değişiklik

BAŞLANGIÇ

Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;

Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;

Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu Millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

Kuvvetler ayırımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;

Hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;

Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;

Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve “yurtta sulh, cihanda sulh” arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu

FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,

TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.

6. Vatan ve millet sevgisiyle donanmış olan bizlere, tevdi edilen yani bırakılan emanet edilen Anlayasımızı inşallah okuruz. Seçtiklerimizin bu yasaya uymak zorunda olduklarını bir an bile akıldan çıkarmamak gerekir.  Vaktin birinde “Anayasa bir defa delinmekle bir şey olmaz” diyenler oldu. Daha sonra, biri çıktı “Baştaki Anayasaya uymuyor, barı Anayasayı ona uyduralım.” mealinde bir söz etti ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi kuruldu. Milletin kararına saygılıyız elbet; ama şahsi düşüncem bu sistem sistem değildir. Böyle yakınırken, yine Anayasa değişikliği gündeme geliyor. Elbette Anayasalar da güncellenir; ama her şeyin bir yolu yordamı olmaz mı?..

7. Anayasamızın başlangıcındaki, “onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda” ifadesi bize Atatürk’ün Temel ilkelerini hatırlatıyor: Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik, Devrimcilik (İnkılapçılık)

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Bu ilkeler ne derece uygulanıyor? Bir kere devletçiliğin sadece adı kaldı. Düşünsenize çok zor koşullarda az zamanda yapılan fabrikalar ne oldu? Evet, tütün fabrikaları, şeker fabrikaları, kâğıt fabrikaları ve birçok kurum ve kuruluşlar özeleştirmelerle yandı bitti kül oldu. Peşkeş çekilmeleri ayrı bir konu.  Bu işletmelerin kasıtlı olarak ve cahilane olarak zarar ettirilmeleri gerekçe yapıldı ki... Ve liberal ekonominin hâkim olması. Liberal ekonomi elbette iyidir. Ama ortamına göre... Karma ekonomik modeli olsa milletçe böyle şahsi menfaatlerini düşünenlerin, vahşi kapitalistlerle beraber çalışanların modern kölesi olur muyduk?

Laikliğin ne kadar yanlış yorumlandığına değinmiştik. Bu arada milliyetçiliğin ırkçılık olmadığını söyleye söyleye dilimize tüy bitti. Halkçılıktan söz edenlere farklı gözlerle bakmaya başladık. Devrimcilik demenin sabit fikirli olmak demek olmadığını, kendimizi, kurumlarımızı bilinçli olarak yenilemek ve aklımızı işleterek çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmak olduğunu anlatamadık.

İhtilaller, darbeler, muhtıralar da aklımızı başımızdan aldı. Her seferinde sıfırdan başlamak zorunda kaldık. Ve gele gele 100 yaşına geldik. Bir kere daha şükürler olsun ki bu günleri görebildik diyoruz. Ama aynı şeyleri tekrarlarsak durum bugünkünden daha kötü olur bilesiniz.

8.  Bugünkünden daha kötü olmamak için, başka deyişle Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) hadislerinde buyurduğu gibi “İki günümüzün birbirine eşit olmaması” için herkesin elini taşın altına koyması gerekir. Bu güvensizlikle, bu aşağılık duygusu içinde, bu ekonomik çıkmaz içinde ne yapılabilir ki diye düşünmemeli.

Evet, toplumumuzun güzel ahlaki istenilen düzeyde değil; ama hamt olsun ki bu durumda bile kendilerini medeni kabul eden, kendilerinden başkalarını insan olarak görmeyen sözde büyük, sözde kuvvetli emperyalistlerden, canavarlardan çok daha iyiyiz.

Yine, milli birlik ve beraberliğimiz, kıvançta ve tasada birliğimiz, bazılarının kasıtlı uygulamaları nedeniyle istenilen düzeyde değil; ama hamt olsun ki her yurttaşımız, tabii istisnalar dışında vatanı, milleti, onuru, dini vb. için verilen her görevi yapmaya amadedir.

Ayrıca, ekonomik durumumuz, yanlış uygulamalar ve sömürüler yüzünden hiç de iç açıcı değil; ama hamt olsun ki her birimiz, her koşulda Türkiye Cumhuriyetinin bekası için uhdemize düşen görevi yaparız.

9.  Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. Yıldönümü için çok farklı, çok güzel etkinliklerin yapıldığını memnuniyetle görmekteyiz. Bu konuda yazan çizen konuşan ve etkinliklerde bulunan herkese can-ı gönülden teşekkürler.

Ben bu bayram gününe farklı yönden baktım. Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra Atatürk’ü ve Onun önderliğinde kurulan Cumhuriyeti yozlaştırmak isteyenlerin olabileceğini hatırlattım. Bu sinsice çalışmaların ileride başımıza olmadık işler açabileceğini dolaylı olarak hatırlattım. Yine, engelleri aşmak için bilinçli olarak çalışmak gerektiğini vurguladım. Emperyalistlerin bizleri ayırmak için her çareye başvurduklarını hep birlikte gördük. Bizi ayıramadılar. Ama korkarım ki bunlar bizi kan gruplarına göre de ayırmaya da çalışırlar. Hiç gülmeyin 1000 yıldır aynı vatanda kardeşçe yaşadığımız aynı kültürü paylaştığımız kişilerle ayırmaya kalkmadılar mı?

10. Cumhuriyet Bayramınızı candan tebrik ederken nice bayramlara, nice yüzyıllara dileğiyle devamlı mutluluklar dilerim.

Saygı ve sevgilerimle...

Sabahattin Gencal, Çekmeköy-İstanbul, 28. 10. 2023

 

 

 

2 yorum:

  1. Merhabalar.
    Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu ve mutlu olsun. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalsın.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey Kardeşim,
      Çok teşekkür ederim.
      Cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yıl dönümü kutlu olsun. Nice yüzyıllara dileğiyle hayırlı uzun ömürler ve devamlı mutluluklar dilerim. Selam ve sevgiler...

      Sil