1096-1272 yılları arasında Haçlı
Savaşları adıyla adlandırılan, Avrupa ülkelerinden İslâm ülkelerine karşı seri
seferler düzenlenmiştir. On üç adet olan bu savaşlarda amaç Hristiyanlarca
kutsal sayılan Kudüs ve civarındaki toprakları Müslümanların elinden almak.
Anadolu’ya yerleşen Türkleri Anadolu’dan çıkarmak diye ifade edinilebilir öz
olarak. Avrupa’dan özellikle Hristiyan papazlarının kışkırtmasıyla sayıları yüz
binlerce ifade edilen Haçlı Ordusu Anadolu’dan geçmek için yola çıktılar.
Anadolu Selçuklu Devleti Türkleri, destansı mücadeleler vererek bu seferlerin
akışına büyük oranda sekte vurdu.
Eğer Türkler haçlıların önünde
kahramanca mücadele ermeseydi günümüzdeki Suriye, Filisin, İsrail ve de Arap
Yarımadası Hristiyanların eline geçerdi. Ve Müslümanların sekiz yüz yıl süren
İber Yarımadasındaki hâkimiyetlerinin akıbetine uğrardı. Günümüzde nasıl ki,
İspanya ve Portekiz’de Müslüman yaşamıyorsa; Arap coğrafyasında da
Müslümanlarlasın yaşaması olanaklı olmazdı. Türklerin Araplara klasik deyişle
kurtarıcıları olmuştur.
Ortadoğu coğrafyasının Osmanlılarla
ilgili bölümünü incelersek; Suriye topraklarının Yavuz Sultan Selim’in 1516’da
Memluk Kuvvetlerini Mercidabık Savaşı’nda yenmesiyle biz Türklerin Eline
geçtiğini görürüz.
Arap yarımadası da yine Yavuz Sultan
Selim’in 1517 yılında Ridaniye Savaşı ile Mısır’daki Memluk Devleti’ni yenince
Mısır toprakları Türklerin eline geçti. Memluk Devleti yıkılınca Mekke, Medine
havalisi Osmanlı Devleti’ni tanıdı. Osmanlılar uzun yıllar kutsal toprakların
Kâbe’nin koruyucusu, maddi yönden destekleyicisi oldu. Çoğunlukla Arapların
yaşadığı bu topraklar beş asır Osmanlı himayesinde kaldı. Müslüman Türklerle
din kardeşlerimiz Araplar barış ve huzur içinde yaşadı. 20. yy’in başlarına
kadar bu birliktelik devam etti.
Osmanlı Devleti. Dünya savaşı sonunda
yenildi. Günümüzün Türkiye’sinin güneyinde kalan topraklar İngiltere ve
Fransa’nın işgaline uğradı. İngilizlerle işbirliği yapmayı kabul eden Mekke
emiri Şerif Hüseyin’in beklentisi Arap Krallığı’nın başına geçmekti. (Kaynak:
Atatürk ansiklopedisi)
Bu toprakların nasıl elimizden
çıktığını görelim: 1900-1908 yılları arasında inşa edilen Hicaz Demiryolu 1322
km uzunluğundaydı. Bu yol Şam ile Mekke arasındaki ulaşımı kolaylaştırarak
stratejik yönden de Türklerin bu topraklara hâkimiyetini artıracaktı.
İngilizler tren yolunun işlerlik kazanmasına karşı çıktı. Bu proje ile
Arapların geleneklerinin bozulacağı, yaşamlarının alt üst olacağı söyleminde
bulunarak Arapları kışkırtmaya başladılar.
Osmanlılar,1. Dünya Savaşı’nda gücünü
kaybedince Şerif Hüseyin’e, İtilaf Devletleri iktidarını tanıyacağını vaat
ettiler 5 Haziran 1916’da isyan başlattı. İsyanı kışkırtan Edward Lawrense idi.
Hicaz Demiryolu hedef alındı. 1917’de köprü havaya uçuruldu. Raydan çıkıp
havaya uçan tren çöle doğru yan yatarak kendini durdurdu. O bu topraklarda
yapılan muharebelerde Arap kardeşlerimiz (!) yaralı, hasta Türk Askerlerini
hunharca şehit etmekte beis görmediler. Filmlere de konu olan askerlerimize
Lawrence’la beraber Şerif Hüseyin’in kuvvetlerince arkadan vurulmaları biz
Türklerin tarihinde kara ve acı sayfalarında yerini aldı…
Ortadoğu topraklarının zengin petrol
yataklarına göz koyan İngilizler’den lojistik alan isyancı Şerif Hüseyin
amacına ulaştı. Sarı İngiliz altınlarının İsyancıların gözlerini kamaştırdığını
da belirtmeliyiz. Gelişen olaylar sonucu yapılan anlaşma ile Arap Devleti
kuruldu.
Araplara Osmanlı hâkimiyeti yılları
ve 3 asır süren Haçlı Savaşlarında göğüslerini siper eden Türkler sonunda büyük
hüsrana uğradı. Hristiyan İngilizlerin kışkırtması ve yardımlarıyla batının
himayesine girdiler. Bir kez daha görüldü; kutsal dinimiz, din kardeşliğimiz
yaşanan olaylarda başat rol oynayamadı. Arkadan vurulduk.
Tarih bize şunu öğretti, öğretmeli.
Yavuz Sultan Selim 1514 Çaldıran Savaşı’nı üstün silah gücüyle kazandı.
Osmanlılar ‘da top vardı diğer silahların yanında. Safevilerin biricik silahı
kılıç, mızrak ve oktu. Ve Biz güçlüydük. Çağın her yönden ileri devletiydik. 2
yıl gibi kısa süre içinde Mısır, Arap Yarımadasını fethettik.
Avrupa bilim, teknik kısaca her
alanda ilerledi güçlendi. Osmanlılar, biz Türkler bir türlü tarım toplumu olma
basiretsizliğini yenip batının ilerlemelerine ayak uydurup sanayi toplumu
olamadık. 1683 Viyana bozgunundan itibaren yıl yıl geriledik. Yapılan savaşları
kaybederek büyük toprak kayıplarına uğradık. Batının pazarı, güçsüz bir devlet
olduk. Güçsüzlüğümüz sonucu 1. Dünya Savaşı’nı kaybedince Şerif Hüseyinlerde
bir zaman bizim olan topraklarda hâkimiyet elde etti.
İbrahim YILMAZ, (Eğitimci, Yazar)
(Kaynak: Kısmen gazeteci Fazilet
Şenol’un bir makalesi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder