5.2.24

Farklı Okumalar

 



Edebiyatta öykü ve roman yazanlar, bir de usta denemeciler her okuyucuya farklı okuma olanağı sağlamak için yazılarının uygun yerlerinde BOŞLUKLAR bırakırlar. Böylece her okuyucu tat alır; hatta görüş farkı, bakış açısı farklı olanlar bile... Edebiyatta söz sanatlarını çok iyi bilenler bile bu boşluk yerlerini ayarlamakta zorluk çekerler.

Diğer sanatlarda da bu BOŞLUK BIRAKMA konusu vardır her halde. Ben sadece resim sanatından örnek vereceğim. Daha doğrusu ilköğretmen okulundayken, yani 67 sene önce resim öğretmenlerimizin öğrettiklerinden... Örneğin güzel bir kız resmi yapmaktasınız. Gül yanağın tombulundan bir kavis çiziyorsunuz, sonra boşluk, sonra çenedesiniz. Gamzeye hafif bir dokunuş... İzleyici eksikleri tamamlıyor. Tablolarda da görülebilir; ancak boşluklar danteldeki boşluklar gibidir ki böylesi boşluklar el sanatlarında da görülebilir.

Bu boşlukların yerlerini bilmek, yukarıda da değinildiği gibi yetenek ister. Uzaydaki kara delikler gibi ölmüş ve gereksiz bütün metinleri yutuyor bunlar. Yani öykü veya roman yazmak isteyenler için olmazsa olmaz bir konudur bu. Şahsen kurgu yeteneğim olmadığı için, iki öykü kitabımın dışında öykü ve roman yazmaya teşebbüs etmedim. Diğer yazılarımda da hiç beceremediğim bir konudur bu. Bütün boşlukları doldurmam yetmediği gibi olası boşlukları da doldurmaya çalışırım; daha doğrusu çalışmışımdır. Örneğin dini bir konuyu ele almışız. Bunu anlayabilmek için başka konuları da bilmek gerekir. İşte o başka konuları da... Anti parantez olarak yazayım: Bir kitabımın taslağını bir ilahiyatçı arkadaşa göndermiştim incelemesi için. Arkadaş belli bir müddet sonra telefon ediyor. “Şu kadar okudum hâlâ esas konuya gelemedim...” Bunun iyi olmadığını bilmiyor değilim. Yine, yarım asır önce öğrendiğim Anatole France’nin “Onu da yazayım, bunu da yazayım derseniz eserinizi mahvedersiniz.” sözünü başkalarına öğüt olarak söylüyorum; ama ben? Sözde öğretmenliğime veriyorum bunu. Öğretmenlik öyle işlemiş ki içime. Öğretmen yazarların birçoklarının edebiyatın zirvelerini görememesi bundan herhalde.

Birkaç gündür şunu düşünüp duruyorum: Şimdilik öykü ve roman yazamayacağız. Oyalanmak için arada bir yazdığım bloglarda bu boşluk bırakabilmeyi becerebilir miyim? Bu konuya kafayı takmamın sebebi şu, daha açıkçası sebepleri şunlar:

Facebook’ta yazdığım bloglar engellenince, kendi kendime kişilerle ve olaylarla ilgili yazmayacak; fikir düzeyinde çalışacağım, dediydim. Aaa, çok büyük lâf etmişim; hem de bunu paylaşmışım. Kolay mı bu? Bir kere mantık ve felsefe bilmek gerek ki bunların semtine uğramadım hiç. Bir kere de yazmış bulundum. Yazdım mı söz vermiş gibi hissediyorum, kendimi. Onun için ne yapsam, nasıl yazsam diye düşünürken güzel bir tesadüf oldu. Açık deyişle Üstün Dökmen’in bir yazısını okudum.  O yazıdan bir alıntı:

“İnsanlar bir olayın nedenini açıklamaya çalışırken bazen düşünme becerileri eksik olduğu için bazen de birilerine, örneğin siyasi otoriteye yaranmak için eksik ya da yanlış açıklamalar yaparlar. “Bu tür açıklamalara psikolojide ne ad verilebilir?” diye baktığımda tam bir karşılığının olmadığını gördüm. Belki “hindsight bias” denebilir ancak bu kavram kastettiğim şeyi tam olarak açıklamıyor. Bu yüzden olaylara yüzeysel açıklamalarla bakma eğilimine “Kolaycılık” demeye karar verdim. Kolaycılık, olayları kısmen açıklamaya çalışan yarı bilimsel bir düşünme şeklidir.”

(https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ustun-dokmen/kolaycilik-yari-bilimsellik-2171304)

Doğrusu ilk aklıma gelen bazı öykücü ve romancıların boşluk bırakmaları oldu. Yani düşünme becerileri eksik olduğu için eksik bırakıyorlarmış; ama biz onları bir şey sanıyormuşuz. Başka aklıma gelen herkesin de açık açık gördüğü yalaka takımıdır. Siyasi otoriteye yarananlar da diyebiliriz.

Alıntıdaki “hindsight bias” ifadesinin Türkçesine baktım: geriye bakış önyargısı. Allah Allah bizim aklımıza bu niye gelmedi ki? Sonra, kolaycılık varken niye dağa tırmanmaya uğraşıyoruz? Dökmen düşüncesini birkaç örnekle açıklayabildi; ancak kafamdaki boşluk dolmadığı gibi, yeni yeni boşluklar da açıldı. Şeytan diyor ki bu boşlukları da doldur. Olmaz ki, doldur boşalt, doldur boşalt...

Bir husus daha var ki bu çok mühim. “Burası mühim.” Yazımız arama motorlarında taranıyor. Önceden ayarlanan motorlar düşünmeksizin yasak kelimeleri buluveriyor ve anında “işlem tamam.” Bunu da yeni öğrendim. Oğlum Ahmet, engellenen yazımı okudu ve dedi ki: “ Yazınızda engellenecek bir durum yok. Ancak alıntı yaptığınız Prof’un şu kelimeleri arama motorlarına takılabilir.”  Onun için robotları kızdırmayacağız, bunun için de bazı kelimelerin eş anlamını kullanabilir veya kelimeyi kullanmadan açıklamasını yazabiliriz. Onu da beceremedin mi yerini boş bırakacaksın.

Durumu teorik olarak kavradım kavramasına; ama uygulamayı beceremiyorum nedense. Örneğin Argodan günlük dile geçen “yalaka” kelimesini kullandım. Özür dilerim. Bakın, Dökmen bunların özelliklerini yazarak geçmiş. Demek ki öğrenecek daha birçok husus var.

Daima öğrenenlerden olmak dileğiyle...

Sabahattin Gencal, 

Çekmeköy-İstanbul, 05. 02. 2024

2 yorum:

  1. Merhabalar.
    Okurken gerçekten büyük bir keyif alarak ve zevkle okuduğum bir " yerini boş bırakacaksın" yazısıydı. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.

    "Yerini boş bırakacaksın" konusunu ben aynen Cenab-ı Peygamber'in şu hadisine benzettim.

    “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17)"
    Selam ve saygılarımla birlikte Allah'a emanet olun. Sağlıklı, hayırlı ve huzurlu günler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Recep Bey Kardeşim,
      Okuyucular boş yerleri o kadar güzel doldurur ki...
      Hayırlı günler dileğiyle selâm ve sevgiler...

      Sil