İNSANIN ONUR SAVAŞI
-I-
Yirmibirinci yüzyılın ilk çeyreğinde
toplumlar, akılalmaz, aklasığmaz ve karmaşık sorunlarla boğuşmaktadır. Bu
sorunların anlaşılması, analiz edilmesi, nedenlerinin irdelenmesi ve çözüm
önerilerinin geliştirilmesi çok güç olsa bile toplumlar da insanlar da umudunu kaybetmemelidir.
*
İnsanların morallerinin bozuk olduğu
hissediliyor. İnsanların tavır, davranış ve hareketlerinin istenildiği gibi
olmadığı görülüyor. İnsanların maddi ve manevi yokluk çektikleri de anlaşılıyor.
Kısaca toplumsal sorunların
ortasındaki bireylerin beden ve ruh sağlıklarının bozulduğu da tespit
edilmektedir.
Bunlardan daha kötüsü insanın aklı
başında değildir. Çok daha da vahim olan insan
kendinin de farkında değildir.
Kendine de toplumuna da, insanlığa da
güvenini kaybetmiş ve büsbütün umutsuzluğa düşmek üzere olan insan
kardeşlerimize, her ortamda, her fırsatta, her konuda, her biçimde ve her zaman
yardım elini uzatmak yine insanın görevidir. Kısaca birbirlerine yardımcı olmak insanların ilk görevlerindendir.
*
Birbirimize
yardımcı olabilmemizin en kestirme, en verimli ve en etkili yolu birleşmektir;
yani BİZ olabilmektir.
Biz olabilmemiz, yardımcı olabilmemiz
veya yardım alabilmemiz; sorunlarımızı kalıcı olarak çözebilmemiz uygun
yöntemlerle ve zaman içinde mümkündür.
*
Günümüzde gerek toplumların gerekse
bireylerin sorunları öyle bir hal aldı ki beklemeye, uzun zaman harcamaya
kimselerin tahammülü kalmadı. Bu durumda, mucize beklemeyeceğimize göre şok tedaviler
uygulanmalıdır.
Tarihte, özellikle savaş
meydanlarında mucizevi güçlenmeler görülmüştür. Göktürk Kitabelerindeki “Ey Türk! Titre ve kendine dön.1”
slogan cümlesi sık sık kullanılmıştır. Biz, durumu genelleştirerek başka bir
ifade kullanacağız.
-II-
Ey İnsan Kardeşim!
Düşün
ve kendine dön. Kendin ol ve kendine güvenerek sabırla ve devamlı olarak çalış.
Düşün ki, sen Allah’ın (cc) lütfuna
mazhar olmuşsun. Allah insanı en güzel biçimde yaratmıştır.2 Üstelik
Allah insana, en büyük nimet olarak akıl
lütfetmiştir. En önemlisi de cüz-i irade
bahşetmiştir3. Aklın cüz-i iradeyi etkili ve verimli ve de
istenildiği gibi kullanabilmesi için Allah insana kâinatın modeli4
harika bir sistem olan vücut vermiştir. Ayrıca bütün kâinatı, bozmamak
koşuluyla yararına kullanabilme olanağı vb. sağlamıştır. İnsan Allah’ın, bazıları
yukarıda belirtilen sayısız nimetlerine karşı şükürden aciz olmamalı.
Düşün ki tertemiz bir fıtratla, “salim
bir fıtratla5” dünyaya kulluk yapmak ve imtihan için gönderildin.
İnsanı kâmil olabilecek kadar potansiyel de verilmiştir. Bu arada şeytanların
tuzağına düşen insan, yukarıda belirtilenin tam zıttı hayvanlardan daha aşağı
dereceye düşebilmektedir. Bu imtihan
dünyasında insan olmayı seçmeli ve insan-ı kâmil olmak için çabalamalıyız.
*
Ey İnsan Kardeşim!
Tarih, özellikle kurtuluş savaşlarını
konu alan tarih göstermiştir ki bazı duygu ve düşüncelerle yüklü olmak
bireylere olağanüstü güç verir6. Psikoloji de bunu doğrulamıştır.
Yukarıda kısmen değinilen duygu ve düşünceleri özümlersek bizler de güçleniriz.
Bir benzetme ile açıklamaya çalışalım:
Yukarıda değinilen duygu ve düşünce
sarmaşıklarından oluşturulmuş bir tramplen hayal edin. Genellikle suya
zıplayarak atlamada kullanılan bu aracı havuzun dibinde düşünün. Bir nevi
sirklerde kullanılan trambolin gibi bir şey.
Günümüzde havuzda kendilerini havasız
hissedenler, boğulmakta olduklarını sananlar ve dibe vuranlar korkmayın. Dipte
tramboline benzettiğimiz güçlü duygu düşüncelere vurgu yapın yani kuvvetli
basıp yukarı doğru zıplayın. Allah’ın izniyle havaya kavuşacak, güneşi
göreceksiniz. Kısa deyişle insanın, insanlığın onur mücadelesini
kazanacaksınız.
-III-
Tekrar, ayağımız kayıp cehalet havuzuna
düşmememiz ve narkozlanmamamız için, yukarıda kısmen değinilenleri bazı eklerle
değişik biçimde ve basitçe tekrar edelim. Bu arada bilelim ki önerilerimiz
bunlarla sınırlı değildir. Ortama, toplumlara ve zamana göre daha birçok öneri
geliştirilebilir. İşte bazıları:
1. Beyinlerdeki algı kalıpları,
zihniyet kalıpları vb. zararlı sabitlenmiş hezeyanlar coşku ve düşünce gücüyle
eritilip atılmalıdır. Hiçbir narkoz izi kalmamalıdır.
2. İnsan, birçok öğretmenden / hocadan
ders alabilir; birçok uzmana danışabilir; bin bir kaynaktan yararlanabilir; ama
sonuçta kendi potasında sentezlediği / oluşturduğu kendi aklını kullanmalıdır7.
İnsan sorumluluklarının bilincinde olmalıdır. Şunun bunun aklını kullanmak
bireyi sorumluluktan kurtaramaz.
3. İnsanı diğer yaratıklardan ayıran
en önemli unsurlardan biri olan cüzi iradenin kullanılması konusunda çok
dikkatli olmalıdır. Başka deyişle cüzi iradenin kullanımında hiçbir kimsenin /
kuruluşun ve yazılı ve görsel medyanın vb. etkisi altında kalmamalıdır.
4. Kur’an-ı Kerim’de Allah insanı
muhatap almaktadır. Allah’ın söyledikleri /
buyrukları ilmihallerden, uzmanlardan öğrenilebilir elbet. Ama Allah’ın ilk
emri “oku”dur. Onun için başta Kur’an-ı
Kerimdeki ayetleri olmak üzere kâinattaki / insandaki ayetleri de bizzat okumak
gerek. Allah da, Tarih de şahittir ki insanlar, hain hemcinsleri tarafından
aldatılmış, saptırılmış ve yozlaştırılmışlardır. Bu hainler çeşitli kisveler
altında nifak tohumları ekmeye ve istismar alışkanlıklarını sürdürmeye
çalışabilirler. Bunlardan korunmak için de insan kendini yetiştirmelidir.
5. Artık yakınmak ve ahlanıp
vahlanmak bırakılmalı çözüm üretme çalışmalarına odaklanmalı.
6. Başkalarına ahlak bekçiliği
yapmadan güzel ahlaklı, erdemli olmaya çalışmalıdır. Unutulmamalıdır ki Hz.
Muhammet (sav) “Ben, (başka değil, sadece) (iyi), güzel ahlâkı tamamlamak
(uygulamak) için gönderildim.8” diye buyurmuştur.
7. Harici ve dahili sömürücüler
sömürmeye devam edebilmeleri için parçalayıp bölme, kutuplaştırma, iç karışıklar
çıkarma, terör üretme, korku salma vb. birçok alışkanlıklarını devam ettirmek
isteyebilirler. Bütün bunlara karşı koyabilmek için ırk, din, mezhep, ideoloji
vb. ayrım göstermeden topyekûn olarak birleşmelidir.
-IV-
Duygu ve düşüncenin olumlu ve olumsuz
gücü elbette çok büyüktür. Ancak, Allah da, tarih de şahittir ki, icraatla / hareketle
desteklenmeyen duygu ve düşünceler uçuşan renkli balonlar gibi gözüküp sonra
sönmüştür. Onun için eylem, tabii olumlu ve yararlı eylemler şarttır. Kısa,
orta ve uzun vadeli olmak üzere, her konuda projeler için başta devletler olmak
üzere, bütün kurum ve kuruluşlar tabii kendilerini ilgilendiren alanlarda
ÇAĞDAŞ SİSTEM YAKLAŞIMIYLA planlar yapmalıdır.
Eşrefi mahlûk olan her insanın
birbirlerinden farklı ve birbirlerini tamamlayıcı yetenek ve becerileri vardır.
Bu yeteneklerimizi de keşfedip aklımızı cesaretle insan ve insanlığın yararına
kullanırsak her bakımdan
kazançlı çıkarız. Başka deyişle herkes
uhdesine düşen görevi vaktinde ve en iyi biçimde yaptığı an insanlık ONUR
SAVAŞINI ve iki dünya mutluluğunu kazanacaktır.
Sabahattin
GENCAL,
Çekmeköy-İstanbul,
14. 02. 2024
_________________
1.
“Türk-Oğuz beğleri, milletim,
işitin! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve
töreni kim bozabilir… Ey Türk! Titre ve kendine dön!..” (Bilge Kağan –
Göktürk Kitâbeleri)
2.
Şüphesiz biz insanı en güzel
biçimde yaratmışızdır. Kur'an Yolu (Diyanet İşleri), Tîn Suresi 95/4. Ayet
3. Allah, insana pek çok üstün sıfat
vermekle beraber hayatî bir sıfat olan irâdeyi de bahşetmiştir. İnsan, irâde
sıfatıyla beraber kudretini/ıstıtâatını da kullanarak fiillerini
gerçekleştirir. İrâde insan nefsinin
olumlu ve olumsuz tüm isteklerini kapsar. İnsanın bir şeyi kabul veya
reddetmesi irâdesine bağlıdır. İrâde aynı zamanda insan nefsinin arzuları
olmaktadır. Bunlar, azm, kasd, iştiyak, eğilim, sevgidir. İrâde her zaman
yokluğa taalluk etmektedir.(Cürcânî, et-Ta‘rîfât, 16. ) Var olan iki veya daha
fazla seçenekten birisini veya birkaçını tercih etmek de ihtiyârdır. İhtiyâr da
irâdeye bağlıdır. (Abdullah NAMLI, SADRUŞŞERİA VE İBNÜ’L-HÜMÂM’A GÖRE CÜZ’Î
İRÂDENİN YARATMANIN KONUSU OLUP OLMADIĞI MESELESİ, Kader Cilt: 18, Sayı: 1,
2020, ss. 152-176 https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1176111)
4. “Hoşça bak zâtına kim zübde-i
âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin
sen”
(Şeyh Galip, 1757-1799)
“Ey insanevladı! Kendine
saygıyla/hürmetle yaklaş; çünkü sen kâinatta yaratılmışların özü/göz bebeği
olan insansın.” https://www.turkedebiyati.org/hosca-bak-zatina-kim-zubde-i-alemsin-sen/
*
Kâinat ve insan eşittir. Sadece
boyutu ve hacmi farklıdır. Demek ki,
kâinat küçülse insan, insan büyütülse kâinat olur. İnsanda fıtratına koyulmuş
öyle yetenekler ve duygular var ki, insanı kâinat kadar geniş yapan işte bu
değerlerdir. (Yusuf Avcu, İnsan Mı Büyük, Evren Mi?, https://www.yusufavcu.com/p/blog-page.html)
*
İnsan kâinatın küçük bir fihristesi
olduğu için, insanda bulunan numunelerin büyük asılları ve sosyal uzanımları
âlemde de bulunacaktır. İnsan kalbi, manevî, maddî, içtimaî birçok alan ile
irtibatlandırılabilecek sırlarla yüklüdür. (Prof. Dr. Ömer Önbaş Nahİt
Topaloğlu, https://www.yeniasya.com.tr/prof-dr-omer-onbas/insan-kainatin-fihristesi_479914)
5. HAYATİ HÖKELEKLİ, Fıtrat, https://islamansiklopedisi.org.tr/fitrat
Yener Öztürk, İnsan ve Fıtrat, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/257985
6. Çanakkale Zaferi kahramanı Seyit
Onbaşı'nın hikâyesi, https://www.ntv.com.tr/turkiye/seyit-onbasi-kimdir-kaldirdigi-mermi-kac-kiloydu-canakkale-zaferi-kahramani-seyit-onbasinin-hikayesi,Pv6qxowKIEeJz3T30wqR4A
7. Prof. Dr. Kazım SARIKAVAK, Akıl ve
İnsan, 11/01/2017,
http://www.ozgunsosyaldusunce.com/ak%C4%B1l-ve-insan.html
Arzu Bıyıklıoğlu, Kendi Aklını
Kullanma Cesaretini Gösterebiliyor musun?,28. 03. 2017,
8. Ebû Hüreyre"nin rivayet
ettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Ben, (başka değil, sadece) (iyi),
güzel ahlâkı tamamlamak (uygulamak) için gönderildim.”
(HM8939 İbn Hanbel, II, 381)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder