Toplumları aydınlatmak için
mum yakmayanların,
gün gelir ciğerleri
yanabilir.
(Sabahattin Gencal)
Dünyada
mevcut durum iyi değil. Türkiye’mizde hiç iyi değil. Diğer İslam âlemini hiç
sormayın…
Durumdan yakınmayan yok gibi. Böyle sadece yakınan;
ama yanlış gördüğü şeyleri düzeltmeye çalışmayan kişiler için Konfüçyüs; “Karanlığa
küfretmeyi bırak, bir mum da sen yak.” demiştir. Konfüçyüs’ün bu sözünü
herkes gibi ben de çok kullandım…
Şimdi düşünüyorum…
Güneş ışığı her yanı yönü aydınlatmışken mum ışığı
yakmak nasıl olur? Bakıyorum da birçok yazar kendilerince görevlerini yapmak
için mumlarını yakmaktadırlar. (Bunlardan bazılarına yer veriyoruz.)
Aslında her şey apaçık ortada, her şey gün gibi
aşikâr. Durum böyleyken yine toplumumuzu kandırıp iktidarlarını devam ettirmek
istiyorlar.
Yine düşünüyorum…
Toplumumuz narkoz etkisinden daha kurtulamamışken
topluma tekrar narkoz vermeye çalışanları nasıl durdurabiliriz? Toplumu nasıl
uyandırabiliriz?
Uzun vadede tabii ki eğitimi düzeltmek gerekir. Ama
uzun vade çok geç olabilir.
Kısa vadede ne yapılabileceğini düşünmek gerekir.
En azından, her gün her gün atılan nutuklar üzerinde
düşünelim. Çok iyi dinleyelim. Duygu seline kapılmayarak içeriği analiz edelim.
Öyle analiz edelim ki; bu sözlerin bir savunma mekanizmasının gereği olup
olmadığını anlamaya çalışalım. Örneğin bu sözler pekâlâ “yansıtma” mekanizmasının
gereği olabilir.1
Bir de bu nutukların Joseph Goebbels'in propogandalarına
benzeyip benzemediğine bakalım.2 Makyavelizm’i3
hatırlayalım. Ne bileyim kafamızı kullanalım. Öyle kullanalım ki nutuk atanlar
da bunu anlasın. Yoksa Joseph Goebbels gibi; “İnsanların beyin tembelliğini
gördükçe, her istediğimizi yapabileceğimizi anladık.” deyiverir ve
narkozlamaya devam ederler, ettirirler.
Bütün bu söylediklerimizi konunun uzmanlarından dinlemek isterdik. Beni tanıyan arkadaşlarımız, “Sizi tanıyoruz, bu konuları uzmanlardan daha iyi biliyorsunuzdur.” diyebilirler…
Yok, iş öyle değil. Rahmetli Özcan Başkan’ın bir
benzetmesi vardı, yarı buçuk hatırlıyorum:
Bir çağlayanın ortasında olan bir türbin enerji
üretebilir; ama türbini, suların yatak kısmına indiği yerde bırakın enerji
üretmeyi çalışamaz bile. Yani konum, önemlidir.
Yine yine düşünüyorum. Bana “Düşün taşın… işin”
demeyiniz. Eğer, böyle kulak asmaz, aldırmaz, önemsemez vb. tutum ve
davranışlar içine girilirse, o aklınızdan geçenler toplumun başına gelebilir ki
bu Kur’an ayetleriyle de belirtilmiştir. (10/ Yunus-100)
Söz sözü açarak, bakın nerelere geldik. Samimi
söylüyorum, aslında her şey apaçık görülürken mum yakmak da neyin nesi gibi bir
iki lâf edip kesecektim; ama gördüğünüz gibi kelimelerin peşinden sürüklendim.
Bir de vecize gibi bir söz buldum. Daha da sürüklenmemek için bu sözle
bitirelim:
Toplumları aydınlatmak için mum yakmayanların, gün
gelir ciğerleri yanabilir.
Çekmeköy-İstanbul,
23 Aralık 2017
________________
1. Psikolojik Savunma Mekanizmalarından yansıtma
a. Dışa yansıtma,
insanın kendisinde görmek istemediği eksik, yersiz davranışları, beğenmediği
duygu, düşünce, istek ve amaçları başkalarına ya da çevresine yüklemesidir.
b. İkinci yansıtma
biçiminde kişi kendisinin olumsuz, çirkin, hatalı istek ve tutumlarını
başkalarına yakıştırır. Kimi kez dışa yansıtma düzeni iki kişi arasında
karşılıklı olarak işler. İki taraf da bütün çirkin ve kötü gördükleri yanlarını
birbirlerine yansıtırlar. Bu durumda ilişki kurup sürdürme olanağı kalmaz.
http://blogercan.blogcu.com/psikolojide-yansitma-kendini-baskalarinda-gormek/7102160
http://www.aktuelpdr.net/psikolojik-savunma-mekanizmalari.html
2.http://www.sozkimin.com/a/2046-joseph-goebbels-kimdir-sozleri-ve-hayati.html
3.http://www.filozof.net/Turkce/felsefe-akimlari/841-makyavelizm-makyavelcilik-nedir.html
Günümüzde hedefe
varmak için her yolu mubah gören ve hiçbir kural tanımayan her türlü yolu mubah
gören politikalar için Makyavelizm tabiri kullanılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder