8.1.25

İstiklâl Caddesinde Yürürken Felsefe Yapılır mı?*

 




Birkaç hafta önce hasta yatağımda sözlük okumaya başlamıştım. Hastalığım uzun sürmedi; ama sözlük okumam uzun sürdü. Ne zormuş sözlük okumak. Hele de felsefe sözlüğü okumak…

Bir ara sözünü etmiştim. Keyifsiz olup yatağa girince internete giremedim. İnternete giremeyince acıktım. Nedense bir gün bile okuyamayınca acıkıyorum. Hiçbir kitabı da iştahım çekmedi. Ne düşündümse Attila Tokatlı’nın Ansiklopedik Felsefe sözlüğünü okumaya başladım.

Hasta hasta üstelik yatakta felsefe sözlüğü okumak akıl kârı değil. Ama nasıl olduğunu anlayamadan girdim bu maceraya. Yorucu ve anlatılamaz bir macera oldu benim için.

Her kelime havai fişek gibi oldu. Önceden bildiklerim bir renk, yeni öğrendiklerim başka renk, yaptığım çağrışımlar da bir başka renk. Kısaca rengârenk havai fişekler. Bir fişeğin ardından bir başka fişek. Doğudan batıdan yüzlerce kavram; onlarca filozof ve de eserleri hep birbirine karıştı. Kafamda bir yangın çıkacaktı nerdeyse. Çok şükür ki kazasız belasız bitirdik kitabı. Peki, ne kaldı bende? Ne kalacak, felsefenin havai fişek görüntüleri. Halka halka, dalga dalga, renk renk; gürültülü patırtılı, alımlı çalımlı, eğlenceli meğlenceli havai fişek gösterisi.

Doğrusu bu tasvir ettiğim. Ama gel gör ki gönlüm, zorlama da olsa bir şeyler yazmak istiyor. Öyle ya çok kimse felsefeyi fasa fiso olarak kabul ediyor zaten. Ben de havai fişek benzetmesi yaptım. Eğer bu yazıyı burada kesersem haksızlık yapmış olurum.

Ben çok önceleri bir edebiyat sözlüğü okumuştum. Şimdi de felsefe sözlüğü…

Edebiyat sözlüğü okumak Üsküdar Salacak kıyısında bir bankta oturup Boğaziçi’ni seyretmek, deniz trafiğini, yaya trafiğini seyretmek gibi. Felsefe sözlüğü okumak ise Beyoğlu’nda İstiklâl Caddesi’nde olmak gibi.



Ben İstiklâl Caddesi diyeyim siz anlayın felsefe caddesi.

Eskiden felsefe tüm bilgileri içeriyordu. Onun için felsefe bilgiyi sevmek, sevgiyi bilmek olarak tanımlanabilirdi.

İstiklâl Caddesi’ne Taksim tarafından bakıyoruz. Caddeye açılan sağlı sollu birçok sokak var. İşte bunlar felsefeden ayrılan birçok bilimler. Nasıl ki İstiklâl Caddesine zamanla birçok sokak açıldı. Felsefeden de birçok bilim ayrıldı. Demek ki felsefe bütün bilimlerin açıldığı bir cadde konumunda. Eğer bu cadde olmasa sokaklar çıkmaz sokak olur. Bak, şimdi aklıma geldi. Bu benzetme benden hediye olsun. Ben de beğendim benzetmeyi. Bazıları okullardan felsefeyi kaldırmak istiyorlar. Çıkmaz sokakları mı özlüyorlar? Bazı bilim adamı geçinenler niye caddeye çıkamıyorlar? Bu konuları karıştırmadan gözlemimize devam edelim.

Caddenin başından bakınca gördüklerimizi başka yerden bakınca görür müyüz? Bir sokakla caddenin birleştiği yerden bakınca? Sözü fazla dolaştırmadan söyleyelim. Okulların bulunduğu sokaklarla caddenin birleştiği yerlerden bakınca eğitim felsefesini, hukukçuların bulunduğu sokakla caddenin birleştiği yerden bakınca hukuk felsefesini; ibadethanelerin bulunduğu sokakla caddenin birleştiği yerden de dini felsefeyi… Her sokağı ayrı ayrı sayacak halimiz yok. Anlayalım işte…

İstiklâl Caddesinin bazı pasajları meşhurdur. Buralardan bakarsak… izmleri görürüz. İsim yazmadım ki bazıları yanlış anlamasın. Olur ya bizim benzetmeleri ileri götürür de kalın kalın kitaplar yazanları gücendiririz.

O sokaktan, bu sokaktan; bu pasajdan, şu pasajdan çıkan insanların caddede yürüdüklerini görürüz. Ya da tam ortadan geçen tramvaya bindiklerini. Peki, buna ne diyeceğiz? Ne bileyim. Her görüntüyü bir felsefeyle açıklamak zorunda mıyız?

Klişelere, kalıplara öyle alıştık ki sormayın. Dün bir pasajda gördüğümüzü bugün başka pasajda görürsek yadırgıyoruz. Ona dönek falan da deyiveriyoruz.

İstiklâl Caddesinde sağlı sollu dükkânlar da var. Felsefede de şu okulu, bu okulu; bunun felsefesi, şunun felsefesi yok mu?



Ey beni kınayanlar. Felsefe sözlüğünü anlayamadığımı söylediğim için beni kınayan dostlar. Siz sadece Beyoğlu’nun İstiklâl Caddesini tanıyabilir misiniz? Metrodan çıkıp gelenler, Tünelden çıkıp gelenler, sokak aralarından, pasajlardan, dükkânlardan çıkıp gelenler, gidenler; cinsi, rengi, milleti, ırkı, şuyu buyu farklı olanları tanıyabilir misiniz?

Fazla mı abarttım. Gözünüzü de korkutmak istemem. Her şeye rağmen felsefe de öğrenilebilir. Nasıl mı? Orasını ilgililer bilir; ama biz şu kadarını söyleyebiliriz.

Önce Beyoğlu ve İstiklâl Caddesi şöyle bir gezilir. Sonra bir mekâna kuruluruz. Örneğin okulun birine gireriz. Eğitim felsefesini öğreniriz. Sonra başka bir sokağa, sonra başka bir sokağa… Ömür yetmez demeyin.

Kelime kalabalığı mı yapıyorum? Tabii ya, İstiklâl Caddesi çok kalabalık olur.

Yine çıktık İstiklâle. Caddenin bir başından bakarsanız. Diğer başını göremezsiniz. Ancak caddenin yarısına kadar olan bölümü görebilirsiniz. Çünkü cadde hafiften kıvrılır. Felsefeye de öyle bir noktasından bakarsanız her bir şeyi göremezsiniz. Bir noktaya kadar klasik felsefeyi, bir noktadan sonra da modern felsefeyi…

Anlıyorum bir an önce İstiklâlinize kavuşmak istiyorsunuz. Peki, özetliyorum:

Felsefe caddesinin bir başından bakarsanız genel bilgiye kolaylık felsefesini görürsünüz.

Sokakların caddeye birleştiği noktalardan bakarsanız bilim felsefelerini görürsünüz.

Bazı pasajlardan… izmleri, bazı dükkânlardan diğer okulları, görüşleri görürsünüz.

Benim gibi hasta yatağından bakarsanız havai fişeklerden başka bir şey göremezsiniz. Göremeyince de felsefesiz kalırsınız. Geleceğinizi oluşturamazsınız.

Bana göre felsefe ileriyi görmemize yarayan bir bilimdir.

Ne mutlu ileriyi görebilenlere.


Sabahattin Gencal

Çekmeköy-İstanbul, 2020

___________ 

*Gencal, Sabahattin, Yeni Yeni Tazeleniyorum Ben, Cinius Yayınları, İstanbul, 2020

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder