29.1.25

Ey Gidi Sabahattin…

 İnce Not: Bugünler yazamıyorum. Onun için geçmiş günlerde yazdıklarımdan en sakıncasız, en pürüzsüz, en uyutucu ve en enli bir yazıyı sunuyorum. Hayır dualarınızı beklerim.

 


EY GİDİ SABAHATTİN…

 

Bugün, yani 13 Mayıs 2019 Pazartesi günü de bir kere daha “Ey gidi Sabahattin…” dedim kendi kendime:

Ben sessiz, sakin, sabırlı, planlı, güvenli, kararlı ve istikrarlı çalışan biriydim. Bugünün işini, nadiren yarına bırakırdım. Ama emekli olalı beri, özellikle eşim rahmetli olalı beri performansım düştü, her şeyim düştü…

Sözde Kalem Sûresi Tefsiri derleme çalışmasını yılbaşında bitirecektim. Tefsiri bitirmek yerine bahaneler ürettim. “Sağlam kafayla yazmalıyım. Bir kelime yanlış olursa… Allah korusun…” Ne oldu? Sağlığım, düzelmek şöyle dursun, gittikçe bozulmaya başladı. Ramazan başlayalı ben de çalışmalarıma kaldığım yerden başladım.

Oğlum Fuat’ın kütüphanesinden içinde Kalem Sûresi bulunan altı farklı müfessire ait kitaplar aldım. Zaman zaman göz attım. Ancak epeydir elime almamışım ki bugün elime alınca kitap kapağında toz gördüm.

Ey gidi Sabahattin senin kitapların da mı toz tutacaktı. Gözlerim doldu. Çalışma masasında, ayaklarım şiştiği için fazla oturamadığımdan yattım. Ey gidi diye diye gözyaşlarım aktı…

Yine eski günlere gittim. 1989 Eğitim yılı başlarında, oğlum Fuat İstanbul’daydı zaten, küçük oğlum Ahmet de Marmara Üniversitesi İngilizce Bölümüne, Bursa Uludağ’dan yatay geçiş yaptı. Aile bireyleri hep bir arada olalım diye, Derince’deki lojmanı da olan bir ilköğretim okulu müdürlüğünden istifa ederek İstanbul’a naklimi istedim.

İstanbul’un Avrupa yakasında bir ilköğretim okuluna verildim. Okulda benden 8-10 yaş küçük bir öğretmenle karşılaştım. O da yeni gelmişti. Hemşeri çıktık. Okumayı da seviyordu üstelik.

Bir gün okul koridorunda beraber yürürken ta ileride okul müdürünün hareketlerini izliyorduk. Ben kimseleri tenkit etmem. O da etmedi fakat sadece benim duyacağım bir sesle Namık Kemal’in bir beytini tekrarlamaya başladı:

Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten

Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten

Günümüz Türkçesi:

Çağın değer yargılarını doğruluktan ve samimiyetten sapmış görerek kendi arzumuz ve saygınlığımız ile devlet kapısından ayrıldık.”

O, galiba yurtdışındaki bir görevden ayrılarak gelmişti.

Arkadaşlığımız bir hafta sürdü sürmedi ben valilik tasarrufu ile Anadolu yakasındaki bir liseye verildim. O da Avrupa yakasındaki bir ilçe halk eğitim müdürlüğüne verildi.

O beni unutmuştur; ama ben unutmadım. Çağın değer yargılarının doğruluktan, samimiyetten hem de nasıl ayrıldığını görünce N. Kemal’i değil o arkadaşı hatırlarım. Arkadaşın ismini yazmıyorum. Google’dan aldığım haber doğruysa o bir ilin Milli Eğitim Müdürüdür. Ne olur ne olmaz.

Günceye böyle eski hatıralar yazılmazmış. Ben niye yazdım ki?

Doğrusu bir iç çatışma içindeyim. Kendi kendime Sabahattin bu blog yazma sevdasından da vaz geç. Kendi arzunla ve saygınlığınla çekil diyorum. Zaten okuyanın çok az. Tam çekilme kararı verirken vaz geçiyorum:

Bu akşam iftar vakti programını izlerken, bir hoca diyor ki:

“Bir sosyal medya kullanıcısı diyor ki 20 takipçim var. Bırakmak istiyorum.” Hoca diyor ki “hayır” devam. Hatta yabancı dilde de yaz diyor. Ben de gençliğimde, yani 3-4 sene öncesine kadar “Bir kişi bile olsa yazacağım.” diyordum.

Konu konuyu açıyor. Bloglardaki hataları düzeltmek, trafiği yükseltmek için kursa gittim. Dünyadaki trendleri takip etmemiz ve paragraflar arasına en çok aranan kelimeleri kullanmamız önerildi. Ben bunu nereye benzettim biliyor musunuz? Üsküdar sahilinde balıkçılar oltalarına yem takıyorlar ya, işte onlara. Damla adlı Web sitemi başarıyla açtım. Ama… Okuyuculara kral içerik sunulacak ama robotlara, yani arama mekanizmalarına uygun yemler verilecek. Yaa, ben robotları bile kandırmak istemem. Öyle trafiği de öyle getiriyi de istemem deyip yerimde saymaya başladım. Bakalım ne kadar daha yerimde sayarım.

Ey gidi Sabahattin… Ne diyor Goethe: “Küçük işlerle uğraşanlar, büyük işleri başaramazlar.” Bırak şu küçük işleri. Veya küçük işlerle uğraşanların da bir şeyler yapabileceğini göster.

Küçük işler diyorum; ama yavaş yavaş alışıyorum galiba. Müzik hani, resim hani, ya şiir vb. diyorum.

Kararsızlıkla ilgili bir müzik var mıdır acaba?

Varmış. Bu kararsızlık başka biçimde, ama olsun varsın

Ebru Yaşar - Kararsızım " ...

https://www.youtube.com/watch?v=ymj2Xw6dTvw

Şarkı Sözleri

Kaderde varsa bizim payımız susmak

Demek ki her şey eksik değerde

Tuhaf bu halin güvendiğin aklın nerde

Sığındığın yanlış bir gölge

Gelemedin kendine sen belki de bilerek

Bir adım at yanlısından vazgeçerek

Yeni değil ayrılık çok eski bir gelenek

Sözüm ona gidiyorsun istemeyerek

(…)

Kaderde varsa bizim payımız susmak…

Hayırlı uzun ömürler dileğiyle…

 Çekmeköy-İstanbul, 13. 05. 2019


 _______________

Gencal, Sabahattin,  Anahtar deliği Günlük, 

Cinius yayınları, İstanbul, 2020



2 yorum:

  1. Merhabalar Sabahattin Hocam.
    Hocam, ister yeni yazın, ister eskilerden derleyin, hiç önemli değil. Siz yeter ki burada bir şeyler paylaşın. Bu size çok iyi gelecek. Fazla uzun olmasına gerek yok. Hatta çok uzun değil, şöyle iki paragraflık konular bulun paylaşın. O gün için aklınıza geleni yazın. Yazmak size iyi gelecek.
    Sağlık, sıhhat ve afiyetler dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allah (cc) razı olsun.
      Teşhisiniz doğru. Yazmak herkese iyi gelir.
      Güzel yazılar yazmak dileğiyle selâm ve sevgiler...

      Sil