Sağ olsunlar torunum da gelinlerim de laboratuvara sık sık girmeme fırsat vermiyorlar. Buna rağmen deney yapmaktan geri kalmıyorum. Henüz tam olarak tamamlayamadığım bir deneyimi paylaşıyorum:
Kocaeli’nin Başiskele’sindeyken ekmeğimiz hiç
bayatlamazdı. Kahvaltı sırasında, rahmetli eşim. “Dedesi kuşlara ekmeklerini
ver.” derdi. Çoğu zaman da kendi parçalar, ufalar ve pencere kenarlarına koymam
için bana verirdi…
Şimdi İstanbul’un Çekmeköy’ündeyim, ekmeğimi
paylaşacak kuşlar yok. İstanbul’lular gibi, nimetleri çöpe de atamıyorum. Ne
yapayım? Bayat ekmekleri değerlendirmek istedim. Laboratuvara girmem bu
yüzden.
Bir tavaya yağ koydum, kızdırmadan erittim. (Canan
Karatay’ı kızdırmak olmaz.) Üzerine çekme peynir koydum. Peynir muhlaması
niyetine erittim. Azıcık tuz serptim. Üzerine ekmek ufalttım. Birkaç dakika
sonra da çırpılmış yumurta koydum. Veee biraz sonra üç hafta süren deneyimi
tamamlamış oldum.
Yaptığım yemeğin adını henüz koymadım. Çocukluğumda
cumur yapardık. Bu yemekte cumur tadı da var; ama cumur değil. Bezirgânaşı
yapardık. Bu yemekte bezirgân aşı tadı da var; ama bezirgân aşı değil. Peynir
muhlaması da değil…
Bir deney üç hafta sürer mi? Değil üç hafta üç yıl da
sürebilir. Şöyle ki diğer bütün malzemeler ve şartlar aynı olmak koşuluyla bir
malzemede değişiklik yapıyordum. Birinci cumartesi bir yağ çeşidi kullandım.
İkinci cumartesi başka bir yağ çeşidi. Bugün (Üçüncü) cumartesi de yine başka
bir yağ çeşidi kullandım. Birinciliği hangisi aldı dersiniz? Tereyağı aldı.
Malzemeler ve şartlar aynı olmak koşuluyla bu kez
peynirin çeşidini değiştirirsiniz vb. derken deney uzar gider.
Dikkat ederseniz malzemelerin nerede imal
edildiklerinden söz etmedim. Reklam
olmasın diye tabii. Şu kadarını söyleyeyim çevremde 3-5 market var. Buna rağmen
taa Ümraniye’ye gittim istediğim kahvaltılıkları almak için. Meseleyi çakıyorsunuz
değil mi?
Bu reklam konusuna niye takıldığıma gelince.
Gazetelerden okumuşsunuzdur. Koca koca bilim adamları
büyük şirketlerden para alıyorlar ve onların dolaylı biçimde reklamını yapacak
sözde ilmi makaleler yazıyorlar. İnşallah doğru değildir. İnşallah doğru
değildir.
Başlangıçta benim laboratuvar benzetmesini yadırgamış
olabilirsiniz. Eğer yukarıdaki sahtekârlık doğruysa benim deneyim bin kere
masum kalır. Değil mi?
Gelelim asıl meseleye. Yukarıda sözü edilene benzer
bilim adamlarını kınamayalım. Birçoklarında ilim derya gibi; ama bir damla
vicdan yok galiba.
Ey vicdanlı kardeşlerim! Ne olur biraz da bilimle
meşgul olalım. Anlamadan okumak, ezber yapmak, hep şurdan burdan ithal etmek,
hep lak lak etmek gibi huylardan vaz geçelim. Biz giremedik bari çocuklarımız
laboratuvarlara girebilsinler. Bunları derken sözüm meclisten dışarı da diyorum
ve affınıza sığınıyorum.
Şöyle bir bakın, eğitim sistemimiz ne hallere düştü. Biliyorum, sen de yakınıyorsun, o da yakınıyor. Ne olacak bunun sonu?
Çekmeköy-İstanbul, 24 Eylül 2016
__________________
Gencal, Sabahattin, Kitaplara Sığdırılamayan FARKLI YAZILAR, Cinius Yayınları, İstanbul, 2020.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder