11.1.25

Laboratuvar Çalışmalarım...

 


Sağ olsunlar torunum da gelinlerim de laboratuvara sık sık girmeme fırsat vermiyorlar. Buna rağmen deney yapmaktan geri kalmıyorum.  Henüz tam olarak tamamlayamadığım bir deneyimi paylaşıyorum:

Kocaeli’nin Başiskele’sindeyken ekmeğimiz hiç bayatlamazdı. Kahvaltı sırasında, rahmetli eşim. “Dedesi kuşlara ekmeklerini ver.” derdi. Çoğu zaman da kendi parçalar, ufalar ve pencere kenarlarına koymam için bana verirdi…

Şimdi İstanbul’un Çekmeköy’ündeyim, ekmeğimi paylaşacak kuşlar yok. İstanbul’lular gibi, nimetleri çöpe de atamıyorum. Ne yapayım? Bayat ekmekleri değerlendirmek istedim. Laboratuvara girmem bu yüzden.

Bir tavaya yağ koydum, kızdırmadan erittim. (Canan Karatay’ı kızdırmak olmaz.) Üzerine çekme peynir koydum. Peynir muhlaması niyetine erittim. Azıcık tuz serptim. Üzerine ekmek ufalttım. Birkaç dakika sonra da çırpılmış yumurta koydum. Veee biraz sonra üç hafta süren deneyimi tamamlamış oldum.

Yaptığım yemeğin adını henüz koymadım. Çocukluğumda cumur yapardık. Bu yemekte cumur tadı da var; ama cumur değil. Bezirgânaşı yapardık. Bu yemekte bezirgân aşı tadı da var; ama bezirgân aşı değil. Peynir muhlaması da değil…

Bir deney üç hafta sürer mi? Değil üç hafta üç yıl da sürebilir. Şöyle ki diğer bütün malzemeler ve şartlar aynı olmak koşuluyla bir malzemede değişiklik yapıyordum. Birinci cumartesi bir yağ çeşidi kullandım. İkinci cumartesi başka bir yağ çeşidi. Bugün (Üçüncü) cumartesi de yine başka bir yağ çeşidi kullandım. Birinciliği hangisi aldı dersiniz? Tereyağı aldı.

Malzemeler ve şartlar aynı olmak koşuluyla bu kez peynirin çeşidini değiştirirsiniz vb. derken deney uzar gider.

Dikkat ederseniz malzemelerin nerede imal edildiklerinden söz etmedim.  Reklam olmasın diye tabii. Şu kadarını söyleyeyim çevremde 3-5 market var. Buna rağmen taa Ümraniye’ye gittim istediğim kahvaltılıkları almak için. Meseleyi çakıyorsunuz değil mi?

Bu reklam konusuna niye takıldığıma gelince.

Gazetelerden okumuşsunuzdur. Koca koca bilim adamları büyük şirketlerden para alıyorlar ve onların dolaylı biçimde reklamını yapacak sözde ilmi makaleler yazıyorlar. İnşallah doğru değildir. İnşallah doğru değildir.

Başlangıçta benim laboratuvar benzetmesini yadırgamış olabilirsiniz. Eğer yukarıdaki sahtekârlık doğruysa benim deneyim bin kere masum kalır. Değil mi?

Gelelim asıl meseleye. Yukarıda sözü edilene benzer bilim adamlarını kınamayalım. Birçoklarında ilim derya gibi; ama bir damla vicdan yok galiba.

Ey vicdanlı kardeşlerim! Ne olur biraz da bilimle meşgul olalım. Anlamadan okumak, ezber yapmak, hep şurdan burdan ithal etmek, hep lak lak etmek gibi huylardan vaz geçelim. Biz giremedik bari çocuklarımız laboratuvarlara girebilsinler. Bunları derken sözüm meclisten dışarı da diyorum ve affınıza sığınıyorum.

Şöyle bir bakın, eğitim sistemimiz ne hallere düştü. Biliyorum, sen de yakınıyorsun, o da yakınıyor. Ne olacak bunun sonu?

                                      Çekmeköy-İstanbul, 24 Eylül 2016


__________________

Gencal, Sabahattin, Kitaplara Sığdırılamayan FARKLI YAZILAR, Cinius Yayınları, İstanbul, 2020.




 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder