İNSAN OLMA HAKKI
MI!
HELE DUR BİRAZ
Böyle başlamak isterdim. Çevremde yaşamın
alımlı olmasını isterdim. Hayvanların da özgür olmasını, insanların hırstan,
kinden, bencillikten uzak olmalarını isterdim.
Gel gör ki mutluluğum saman alevi gibi
kayboluyor birden. Bir köpek yavrusunun canlı canlı preslenmesi çöp kamyonunda
insanlığımdan utandırıyor beni. Zehirlemek yetmiyormuş gibi ölümünü beklemeden
preslemek! Ya kediyi ağaca asıp sopayla öldürenler; utku mu bu?
Bir yol ortasında araçlar hurdası. Adını “canavar” koymuşuz. Kanlar içinde
canlar. Pırasa gibi insan, sırayla dizilmiş pürüm pürçek... Bakmaya
dayanamıyorum, kapatıyorum televizyonu. Kapatmak iç ürkümü alıp götürmüyor;
eziliyorum.
Ormanlarımız cayırtılar içinde kül oluyor,
topraklarımız sular - seller içinde akıp gidiyor yitik mekanlara doğru. Biz
dere yataklarında sellerin sürüklediği binaları seyrediyoruz. Bazen de içinde
uykuda yakalanıyoruz azgın sellere. Bunun sorumsunu da başkalarında arıyoruz
hep. “İnsanız biz !”
Gece yarısı bir bankanın kuytu kapısı
önünde yaşlı bir kişi varı -yoğu olan çantasına başını koymuş, yırtık
şemsiyesini de üstüne tavan ederek uyuklamaya çalışıyor. Bankada hesabı mı var!
Vadeli vadesiz mevduat peşinde mi? Sabah emekli maaşını almak için geceden
sıraya mı girmiş! Borsadan gelecek artılara mı teşne? Adam kıvrılmış, hafiften
horluyor. En azından yaşadığını anlıyorum. Rüzgar şemsiyesini yana kaydırmış.
Düzeltiyorum. Gözümden iki damla yaşla yürüyorum. “ İnsanız biz! “
Eğitim mi!
Onu çökerteli, yöneticiler mutlu. “Bize
cahil halk lazım, okumuşlar soru soruyorlar. Cahili yönetmek kolay”
dememişler miydi? Cumhuriyet ilkelerini eğitimden kaldırırken “Dindar ve kindar insan yetiştirmeyi”
hedefleyen bir akrep çemberini çocuklarımızı layık görmemişler miydi?
İstedikleri gençliği bir ölçüde
yarattılar. Kimi zoraki okuttuğunuz İmam-Hatiplerde ateistler artarken,
kimileri çocuk yaşta son model araçlarla caddelerde, bulvarlarda boy
gösteriyor. Saygıdan, sevgiden uzak.
Kimi gençler de ellerinde çifte
diplomalarla iş ararken mutsuzluğa kapılarak yurt dışına kapak atmak için
vatanından kopmak istiyor. “ Üniversite
açmak mı, gençleri eğittikten sonra onlara iş alanı yaratmak mı?” Soran
gençlik zorluyor. Hak aramayı da suç haline getirmek, cahil toplum isteyenlerin
marifetleri değil mi?
Eğitimini çağın gereklerine göre
uygulayamayanlar, dünya ile yarıştan kopan toplum yaratırlar. En büyük yatırım
payını eğitime ayırmayanlar, düşünmekten, düşüncesini söyleyenlerden korkanlar
varlıklarını da sürdüremezler. Üniversite bitiren gençlerimizin %25’i iş
aramaktan yorgun ve umutsuz düştüler. Sorumlu kimler, gençler mi sorumlu! Sıyrılamazsınız.
Kahvehanelerin önünden geçiyorum, bi
uğultu. Kütüphanelerin önünden geçiyorum; tertemiz camlar, pırıl pırıl masalar.
Rafların kıpırdamayışı, sandalyelerin boşluğu ürkütüyor beni. Binanın içi
bomboş güzellik! Sessizce kapı açılmıyor, kapamıyor. Bu boşluğu yaratan eğitim
düzenini getirenler övünüyorlar mı? İnsanız
biz öyle mi?
Köy Enstitüsü denemesinde, dünya
klasiklerini tanıyan öğretmenler yurda aydınlık saçmışlardı. Her biri köylerine
hem bilimi, hem sanatı ve hem de çağdaş yaşamı götürmemişler miydi? Neden yok
ettik biz bu ışığı? İnsanız biz de ondan
mı? Kimlerdi aydınlanma tayfının katilleri! Denmeyecek mi günün birinde ,” suçlu ayağa kalk?”
Öğrenci
neden okumaz,
Öğretmen neden okumaz, memur neden okumaz, hakim- savcı yönetici neden okumaz?
“İnsanız biz de onda mı !?”
Sizler
Atatürk’ün adını ağzınıza almayınız. O, savaş alanları dahil “ 57 yıllık ömründe 3997 kitap okudu.
Bütün bunları yaparken yoktan bir ülke kurdu. Unutulmuş bir Milleti ayağa
kaldırdı ve dünyayı da eylemleriyle hayran bıraktı. Kurduğu Cumhuriyet, mazlum
milletlere örnek olarak emperyalizmin önüne bilinçli bir set oluşturdu.
Devamı yarın
(22. 9. 2024 — Kazım Memiç)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder