İNSAN OLMA HAKKI MI!
HELE DUR BİRAZ
-II-
Fildişi kuleden ülkeye yön verenlerin güneşi gölgelemeleri yıllar yılı bir açmazın içine soktu ülkeyi. Kendimize özgüyü ararken başkalarının attıklarını “ yeni “ diye sundular bize. Olmazlardan olur çıkarmak için oyaladılar da uzaklara bakamadık. Cumhuriyet kılavuzlarının ışıklarını yadsımak için tüm cambazlıkları yaptılar ve hala yapıyorlar. Bizler, yürüyoruz sandık. Oysa gittiğimiz masallardaki bir arpa boyu yol. Hala cehaletten medet umuyorlar ve bir uçurum üstünden aşağılara bakarak bize sörf yaptırdıklarına inandırmaya çalışıyorlar.
Eloğlu mercimek çapında bir maddenin içine bin saatlik müzik sığdırıyor; uzay çalışmaları bir yana her gün yaptıklarıyla dudaklarımızı uçuklatıyor. Biz masallarda ay programı muştuluyoruz, aya merdiven kuracağız... Daha bir araba bile yapmadan. Eğitimi uçan halıya yüklediğimiz için mi?
Nereden bakarsak bakalım sisli havada kalmayı çıkar sayanlar var. Oysa biz Anadolu gibi bir cennette yaşıyoruz. Körler memleketinde mi yaşıyoruz? Hani, ilkel zamanlarda yeni koloni kurmak isteyenler önce kahine gider, bu kez nerede bir koloni kuralım diye sorarlarmış ya . Cenevizliler mi ne, sormuşlar kahine. Aldıkları yanıt:
“Körler memleketinin karşısına kurun!“ Başlarlar aramaya. Marmara’dan boğaza geldiklerinde Anadolu yakasında (Kadıköy çevresi) yerleşenleri bulurlar. Çevreyi inceleyince, karşıda Haliç’i, altın boynuz gibi içeri giren bu güzelliğe bayılırlar. Derlerki, “ Kahinin dediği Körler memleketi burası olsa gerek. Buradakiler, dünya güzeli karşılarında dururken gelip bu yakaya yerleşmezler.” Ve İstanbul kolonisini kurarlar.
Biz bin yıldır yurt edindiğimiz Anadolu’yu tanıyor, alt ve üst değerlerini Eğitim Bilimi içine alıyor muyuz? Neden madenlerimizi başkalarına yağmalattırıyor da dağlarımızın ormanlardan yoksun, çıplak kalmasını izlettiriyoruz! İnsanız biz de ondan mı?
En değerli cevherler bizde, “Bor, uranyum, toryum, perlit“ gibi madenlerin %70 üstü rezerv bizde. Maden yasasını incelemek iç sızlatmıyor mu? Biz çok mu akıllıyız da peşkeş çekiyoruz! Bunları bırakalım. Bizim insanlarımız çok mu refah içinde de, “ Ekonomik zorda olan bir çok dünya ülkesine yardım ediyor, Papa’ya bile 5 (beş) milyon dolar hediye bırakıyoruz !?
Anadolu gibi bir ülkemiz var. Biz, istesek bu coğrafyada insanımıza altın çağı yaşatırız. Basit bir önlem Her şey insanımız için demeliyiz. Bunu dersek, her birey önce ulusunu düşünür, sonra kendilerini ulusuna adayanlar olur. Mutluluğu Ulusun mutluluğunda arayanlar olunca sütümüz de olur, yoğurdumuz da.
Burada yine eğitime dönmek zorundayım. Eğitimsizlik köle eder. Halkını köle görmek isteyenler cehaleti yeğlerler. Oysa kurtuluş , “ düşüncenin egemenliğindedir.” Dününen eleştirir, eleştiren yenilere yol alır.
Önce, yurttaşlarının egemenliği için Eğitim alınmalıdır ve bunun yolu da Atatürk’ün şu sözünde kilitlidir; anahtarı da bilimdir
“Çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri eğitimin hududu ne olursa olsun, ilk önce ve her şeyden önce, Türkiye’nin geleceğine, kendi benliğine ve ulusal geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla savaşma gereği öğretilmelidir. “ Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”
Eğitim yozlaşınca toplum karışır, sevginin yerini bencillik alır, başkalarının sömürüsüne kapı aralanır ve gençler kurtuluşu başka diyarlarda aramaya başlar.
“DEVLET, EĞİTİMİ ÖZELE TESLİM EDEMEZ.” Eğitim Devletin sorumluğundadır; her çocuğa eşit koşullar hazırlar. Şeyhlere, şıhlara, cemaat ve tarikatlara teslim edemez.
Özgün ve özgür insan olmak için, önce düşüncede var olmak, yaratılışta verilen aklı olumlu algıya çevirebilme yetisini geliştirmek de vardır. Düşünme yetisi bir eğitim işidir. Gelişen dünya eleştirel bir eğitimle geleceği kurarken, bizi yönlendirmek isteyenler, eğitimden Felsefe - Mantık derslerini kaldırırlarken, Matematik gibi yaşam gerçeğini de seçmeli ders yaparak bilime de gülünç oluyorlar.
“Düşüncenin bittiği yerde kaba kuvvet başlar “diyor Bernart Shaw. Albert Einstein de “Eğitim, doğruları öğretmek değil; aklı eğitmektir ,” demiyor mu? Atatürk, “ Bir gün benim söylediklerim bilime ters düşerse siz BİLİMİ tercih edin“ sözünü insan olma yolunda alanlara bir ışık olarak not düşer! Biz, insan olduğumuz için mi “ Akli eğitim yerine, Nakli eğitim”i dayatıyoruz!
İnsan olmanın temelinde temiz ahlak vardır. Bunun içinde dürüst üretim, temiz ve adil paylaşım vardır. Japon eğitimi ilk yıl ahlak kuralları ile toplum yaşamında uyumlu olmayı önceller. Biz ise soyut kavramlarla çocuklarımızı bunalımlar içine sürüklemenin taşlarını döşeriz, ki aklını kullanmasın, söylenenlere itaat etsin! Bu eğitimle çağı yakalamak, Bilime katkı sunmak olası mı?
Türkiye Cumhuriyeti, yurttaşlarının çağdaş bir ulus bireyi olmaları için eğitimde geliştirdiği, KÖY ENSTİTÜSÜ ile aydınlığa koşarken, ideolojik sapmalar uğruna bir takım erklilerin bu özgün Okulları kapatmaları bizi soran, soruşturan; eleştirel bakışla daha ileri bir toplum yararına insanlar olmamız için midir!
İnsan olabilmek için ölçülü olmanın bilincine varmak gerekir. Giyinişinden davranışına değin, salt kendi için değil, toplumu için de bir onur kaynağı olması gerek. Karşımda paspal bir insan görmeyi istemem örneğin. İnsan sokağa çıkmadan kendine çeki -düzen vermeli. Toplumda yaşadığını unutmamalıdır. Ortak değerler başarıya götürür. Bencillik şeytani bir sonuç yaratır ki, öyle olanlar insanlıktan da uzaklaştırır; yalnızlıklarını değerli bulurlar kör avunma için!
İnsan olmak, ateş çemberi içinde bir gül bahçesi yaratmaktır. Yetmez, o bahçede konuklarına kendi elleriyle hazırladığı sunumları verirken gözlerinin İçini de gülümsetmektir
——————(22.9.2024 — Kazım Memiç)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder