16.10.24

Sabahattin Gencal / İnsan Olma Hakkı-5

 

Sabahattin Gencal

İNSAN OLMA HAKKI


-V-

DEĞERLENDİRME, TARTIŞMA, YORUM VE SONUÇ

Burada insan haklarıyla ilgili bir tartışma yapmak düşünülmemektedir. (Böylesi bir tartışmayı düşünenler şu kaynağa bakabilir: (Yeşilçayır, Celal. “İnsan Haklarında Kuşaklar Tartışması ve Bir Çözüm Denemesi”. Temaşa Felsefe Dergisi 13 (2020): 73-85)

Kitabın hacmini genişletmemek için sadece 15 yazardan alıntı yapabildik. (Umarız ki SAGEN grubuna mensup yazarlar eksiklerimizi tamamlayacak ve yeni düşüncelerle çalışmamızı zenginleştireceklerdir.)

Yukarıdaki alıntı paragraflara, konularına ve ana düşüncelerine uygun olabilecek birer başlık koyduk ki bunlara anahtar başlıklar diyebiliriz. Anahtarlar kullanabilirse düşünce hazinelerine ulaşılabilir.

Ayrıca bazı alıntıların altına duygularımızı yazdık. Bu duyguların uyandıracağı merak, “İnsan Olma Hakkı” konusunda çalışmaların itici gücü olmasını dileriz.

        Yazılarından alıntı yaptığımız yazarların düşüncelerini karşılaştırarak değerlendirmek haddimizi aşmak olur. Ancak onların gözleriyle Türkiye’ye ve dünyaya bakabiliriz. Örneğin;

        Yurdumuza bakıyoruz ve kafa katmanını genişletemeyen birçok animal görüyoruz. Aaa, bunlar onbin yıl geride yaşıyor…

        Bir zamanlar (1971 darbesinde) A. Karaosmanoğlu Amerika’dan çağrılarak başbakan yardımcısı yapılmıştı. En büyük beyinlerden olan Karaosmanoğlu bir çalışmasında ancak, dört bin üç yüz küsur yıl sonra Avrupa’ya yetişebiliriz, demişti. Doğrusu küsuratları kullanmasını yadırgamıştım. Araştırmasına, araştırmasının geçerliliğine ve güvenirliliğine dair söz söylemek haddimiz değildi; ama yaklaşımını uygun bulmamıştım…

        Şimdi bir başka yazarın gözü ile Avrupa’dan ve Amerika’dan yana bakalım. Ooo, bunların akıl çapları çok geniş, ifrat derecesinde. Ancak içlerinde bir boşluk var gibi. Tabii tabii, gönüllerinde vicdan yok.

        Gönül demişken Oktay Sinanoğlu’nun bir sözü aklıma geldi. Batılıların sözlüklerinde gönül kelimesinin karşılığı yoktur, demişti. Sözlüklere bakmadık; ama görsel ve yazılı medyadan gözlediğimize göre gerçekten teknolojinin zirvelerine varan, mazlumlara ateş, kan ve ölüm yağdıran bu varlıklarda vicdan yok.

        Bazı yazarların gözlükleriyle ayrıntıları da görebiliyoruz. Hukuk, eğitim, ekonomi, yönetim, sağlık kısaca bütün alanlarda yine animalleri görüyoruz.

        Bir ilginçlik daha var. Bir gözlükle insan olarak gördüklerimizi, diğer bir gözlükle sadece bir yaratılmış varlık olarak görüyoruz.

        Peki, ya kendimizi nasıl görüyoruz?

        İşin püf noktası burada Allah (cc) bedenimizi en güzel biçimde yarattı. Ruhumuza da tüm yetenekleri kodladı. Görevimiz, halifelik potansiyelimizi gerçekleştirmektir. Bu olumlu kodları çözüp gerçekleştirdiğimiz ölçüde insanız. Bu kodlar arasında başka insanlara hatta bütün yaratıklara yardımla ilgili çözümler var. Hatta hatta değil doğanın evrenin dengesinin korunması da bizden sorulur. Biz bu sorumluluğu kabul etmiştik.

         “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” demekle olmaz. Sosyal medyada birkaç yazı yayınlamakla da görev yerine getirilmiş olmaz. “Bir kişiye yapılmış haksızlık bütün topluma yapılmıştır.” vecizesinden hareketle son nefesimize de kadar görevlerimizi yapmalıyız.

        Şaşarım şaşarım da Cahiliye döneminde HAKKIN yerine getirilmesi için bir araya gelenler kadar olamadığımıza şaşarım.

        Biz nasıl insanlarız?

        İstismarcı siyasetçilerin peşinde kuyruk oluruz; ama bilim adamlarının, din adamlarının, yazarların vb. sözlerine sağır oluruz. Ya da yararlı sözler bir kulağımızdan girer, diğerinden… Kaldı ki sözü kavramak tek başına işe yaramaz. Gereği yapılmalıdır.

        Yukarıda okuduğunuz alıntı paragraflara bir de beraber bakalım önemli noktalarına “püf” diyelim:

Kuçuradı, insan haklarının sağlanmasının devletin başta gelen görevi olduğunu, bu görevin gereği gibi yapılabilmesi için devletin bütün organlarının ve birimlerinin eğitilmesini söylüyor. Çok güzel söylüyor da…

Saral devletin kamu yararı bahanesiyle insan hakları normlarını zayıflatabileceğini söylüyor. Tıpkı…

Turhan da diyor ki devlet, bir hakkı kısıtlarken aslında aynı zamanda birçok hakkı da kısıtlamış oluyor. Demek ki bir taşla…

Hazıroğlu öyle bir genelleme yapıyor ki yorum yapmadan yazmak en iyisi: “Eğitim sistemiyle, eğitimcilere; adli sistemle, hukukçulara; ekonomik sistemiyle, ekonomistlere; yönetim sistem, yöneticilere sorulmadan oynanmaktadır. Küresel emperyal güçlerle, her bakımdan işbirliği yapmak gizli veya açık olarak gelişmiştir.”

Uuu, demek ki “insan olma” veya insan olarak kalabilmemiz oldukça zor. Bu insafsız durum için ne demişti Altuntaş:

“Maddeci dünya görüşü, insanı yaşamak için değil, üretmek için çalışan güdümlü birer varlık haline getirdi. Elinden zamanı, hayatı ve kalbi alındı. Önünde tutulan bir tutam “ot”un peşinden dönüp durması isteniyor.” Bir deyiş vardı nasıldı? Koyunun uçurumdan uçmasına sebep… Fazla irdelemeyelim. Milletçe şahlanıyor, uçuyormuşuz da haberimiz yokmuş.

        Kayra ne demek istiyor olabilir? “Hedonik insan yani akl-ı sakim sahibi olan insanlar, hayvanlardan da daha aşağı olabilirler.”

Görevimiz yakınmak değil, hedonikleri bile eğitmeliyiz. En zor insanı eğitmekmiş; ama olsun üstesinden geliriz evelallah.

Allah mı dedik, bakın, ne demişti Arslan;

“ (…) Diğerleri aşkın ve metafizik temellere dayandırılmaması koşuluyla hakların gerekliliğini vurgulamaktadırlar.” Bu konuyu zaman zaman düşünmüşümdür. Bu yabancı yazarlar Kur’an-ı Kerim’i yeterince okusalar acaba yine de böyle yazarlar mıydı? Sonra yine de düşünüyorum Türkiye’mizdeki çok değerli ilahiyatçı birkaç düşünür de dini bu işe karıştırmak istemiyor. O zaman diyorum ki düşünürlerimizdeki bu duruş mutlaka din ve ahlak istimrarcılarından kaynaklanmaktadır. Aklıma başka bir şey gelmiyor. Bu istismarcılar din diye diye, ahlak diye diye her şeyi yozlaştırdılar. Zaten hukuk çoktan kayıplara karışmıştı.

İstismarcı dedik ya aklıma “tek dişi kalmış canavar”lar geldi. Bunlar, insan hakları normları da yazıyor.

Yazıyor yazıyor, bakın ne yazıyor:

Üçüncü Kuşak Haklar (Dayanışma Hakları)

Barış hakkı, Çevre hakkı, Halkların kendi kaderini tayin (self-determinasyon) hakkı, Gelişme hakkı, Herkesin insanlığın ortak mal varlığından yararlanma hakkı.”

Fiyakalı bir norm. Ama istismarcı sömürücülerin “maça ası”. Kıtaların ötesinden geleceksin insan hakları ve demokrasi diyerek ve de parçalayıp yöneterek insanlığın ortak mal varlığı diyerek bütün yer altı kaynaklarını, onlar da yetmez alın terlerini sömüreceksin, üstüne soğuksu niyetine mazlumların kanlarını içeceksin…

Hayır hayır olamaz, bu vahşilik, bu vahim durum devam edemez. Çareleri birilerinden beklersek çok daha bekleriz. İşbaşı yapma zamanı…

Alıntısından söz etmediğimiz birkaç yazar daha kaldı sabırla onlara da bir göz atalım:

Kahveci diyor ki:

“İnsanilik kolektif zihniyet yapılamamışsa, bütün bunların hepsi sorgulanmalıdır. (…) Bir ülkede insani “eleştiri ve sorgulama” öğretilmiyorsa, orada insanlaşmak mümkün olmayacaktır.”

Daha ne desin. Demek ki bireylerin bilinçlenmeleri demek toplumun bilinçlenmesi değil. Hele de “İnsanilik” bilinçlenmesi yoksa Hazıroğlu’nun dediği gibi iliklerimize kadar bencilleşiriz. Sonra da olanlar olur işte. Ama derler ya enseyi karartmamak gerek. Karınca kararınca çalışmalara başlamalı.

Topcuoğlu’nun dediği gibi “sömüren mekanizmaların” işleyişlerini ucundan da olsa, azıcıkta olsa sorgulamalı, araştırmalı, işbirlikçileri tanıtmalı, diyeceğim; ama böyle demeye teşebbüs edenlerin halini gördükçe… Anladınız değil mi, hepimizin gözünü korkuttular. “Korku dünyasında” yaşamak yaşamak mıdır? Değil tabii, Aydın’ın dediği gibi “insani onurla bağdaşmayan aşağılık durumlara” düşmektir.

Yıldırım ve Aslan, “İnsan hakları ve sosyal hizmet mesleğini birbirinden ayırmak mümkün değildir.” diyor.

Uygun’un sözleri üzerinden düşünmeden geçmeyelim: “Türkiye’de son yıllarda izlenen politikalarla, asgari bir yaşam düzeyine sahip olmak, herkesin yararlanabileceği bir hak değil, adeta merkezi ve yerel yönetimlerin lütfuna ve hayır kurumlarının hayırseverliğine bağlı bir imtiyaza dönüştürülmüştür. Bu bakış açısı, sosyal devlet ilkesi yerine, 19. yüzyılın ilk yarısında geçerli olan sosyal yardım devleti ilkesinin getirilmesi demektir.”

Şahin de “bütün insan haklarının önemli ve birbiri ile ilişkili, biri olmadan ötekilerin anlamsız olduğunun kavranması ve bu şekilde uygulanması ile yakından ilintilidir.” deyiveriyor.

Son sözü de Bardakoğlu’na verelim mi?

“ Gücü ele geçiren insanın kişisel zaaflarının ortalığı kasıp kavurma tehlikesine karşı ortak aklın ve vicdanın devreye girmesine, ahlakın hakemliğine, hukukun üstünlüğüne, toplumsal adaletin tesisine ve güçlü bir kamu düzenine mutlaka ihtiyaç vardır.”

“Söylenecekler söylenmiştir, binaenaleyh” şimdi uygulama zamanıdır. Pardon, söylenecekler henüz bitmedi. Sagen Yazarlar Grubunun söyleyecekleri de değerlidir.

Söylemek ve yazmak bizden, uygulamak da yine bizden yani toplumdan; takdir Allah’tan (cc)

Sabahattin Gencal (SAGEN),

Çekmeköy-İstanbul, 11. 09. 2024


       3        5 

KAYNAKÇA

 Dijital Kaynaklar (DK) 

DK: 12. bkz.

1.https://yayin.diyanet.gov.tr/File/Download?path=479_1.pdf&id=479

2.https://www.kuranvemeali.com/enfal-suresi/22-ayeti-tefsiri

3.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/36260

4.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/107205

5.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1734143

6.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1595900

7.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/727687

8.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/624730

9.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/624730

10.https://tihek.gov.tr/public/editor/uploads/wv6RpxOx.pdf#page=190

11. https://www.anayasa.gen.tr/ihh-secki.pdf

12.https://dergi.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/article/view/120/72

13.http://portal.ubap.org.tr/App_Themes/Dergi/2011-97-1106.pdf

14.https://edb.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/12520201429541-%C4%B0NSANHAKLARI.pdf

15.https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1223308

16.https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/208297

17.https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nsan_haklar%C4%B1n%C4%B1n_%C3%BC%C3%A7_nesli#:~:text=Birinci%20ku%C5%9Fak%20haklar%20esas%20olarak,se%C3%A7ilme%20hakk%C4%B1%20%C3%B6rnek%20olarak%20g%C3%B6sterilmektedir.

***

İnsan Hakları İle İlgili Kurum ve Kuruluşlar

İnsan olma / olabilme her ne kadar bireyin kendine karşı göreviyse de bu tek başına gerçekleşemiyor. Ailenin, çevrenin hatta toplumun yardımıyla da gerçekleşemiyor. Onun için ulusal ve uluslararası insan hakları kurumları ve kuruluşları oluşuyor. Bu kurumların, egemenlerin etkisi altına girmeden çalışabilmeleri için her birey üzerine düşen görevleri yapmalıdır.

Sözü edilen konuyla ilgili bazı kurum ve kuruluşların isimleri ve okumak isteyenler için ilgili bağlantıları aşağıdadır:

·         İnsan Hakları İle İlgili Kurum ve Kuruluşlar

http://www.karacasu.gov.tr/insan-haklari-ile-ilgili-kurum-ve-kuruluslar

·         Türkiye’de İnsan Hakları ve Çocuk Hakları İçin Çalışan Bazı Sivil Toplum Kuruluşları ve Dernekler

https://ogrenmetasarimlari.com/turkiyede-insan-haklari-ve-cocuk-haklari-icin-calisan-bazi-sivil-toplum-kuruluslari-ve-dernekler/

·         BM ve Ulusal İnsan Hakları Kurumları

https://www.tihek.gov.tr/kategori/pages/BM-ve-Ulusal-insan-Haklari-Kurumlari

·         İnsan Hakları Kuruluşları

https://tr.wikipedia.org/wiki/Kategori:%C4%B0nsan_haklar%C4% B1_kurulu%C5% 9Flar%C4%B1

·         Türk Adalet Sistemi

https://taa.gov.tr/yuklenenler/dosyalar/f29b2a4b-ce9d-482d-ae66-97a6864ca7eb-turk-yargi-sistemi-brosur-son-28.08.2020-tr1.pdf

·         Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu11

https://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr/tr/content/36turkiye- insan-haklar-ve-esitlik-kurumu/


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder