Sabahattin Gencal
-V-
DEĞERLENDİRME,
TARTIŞMA, YORUM VE SONUÇ
Burada
insan haklarıyla ilgili bir tartışma yapmak düşünülmemektedir. (Böylesi bir
tartışmayı düşünenler şu kaynağa bakabilir: (Yeşilçayır, Celal. “İnsan
Haklarında Kuşaklar Tartışması ve Bir Çözüm Denemesi”. Temaşa Felsefe Dergisi
13 (2020): 73-85)
Kitabın
hacmini genişletmemek için sadece 15 yazardan alıntı yapabildik. (Umarız ki
SAGEN grubuna mensup yazarlar eksiklerimizi tamamlayacak ve yeni düşüncelerle
çalışmamızı zenginleştireceklerdir.)
Yukarıdaki
alıntı paragraflara, konularına ve ana düşüncelerine uygun olabilecek birer
başlık koyduk ki bunlara anahtar başlıklar diyebiliriz. Anahtarlar
kullanabilirse düşünce hazinelerine ulaşılabilir.
Ayrıca
bazı alıntıların altına duygularımızı yazdık. Bu duyguların uyandıracağı merak, “İnsan
Olma Hakkı” konusunda çalışmaların itici gücü olmasını dileriz.
Yazılarından alıntı yaptığımız
yazarların düşüncelerini karşılaştırarak değerlendirmek haddimizi aşmak olur.
Ancak onların gözleriyle Türkiye’ye ve dünyaya bakabiliriz. Örneğin;
Yurdumuza bakıyoruz ve kafa katmanını
genişletemeyen birçok animal görüyoruz. Aaa, bunlar onbin yıl geride yaşıyor…
Bir
zamanlar (1971 darbesinde) A. Karaosmanoğlu Amerika’dan çağrılarak başbakan
yardımcısı yapılmıştı. En büyük beyinlerden olan Karaosmanoğlu bir çalışmasında
ancak, dört bin üç yüz küsur yıl sonra Avrupa’ya yetişebiliriz, demişti.
Doğrusu küsuratları kullanmasını yadırgamıştım. Araştırmasına, araştırmasının geçerliliğine
ve güvenirliliğine dair söz söylemek haddimiz değildi; ama yaklaşımını uygun
bulmamıştım…
Şimdi bir
başka yazarın gözü ile Avrupa’dan ve Amerika’dan yana bakalım. Ooo, bunların
akıl çapları çok geniş, ifrat derecesinde. Ancak içlerinde bir boşluk var gibi.
Tabii tabii, gönüllerinde vicdan yok.
Gönül
demişken Oktay Sinanoğlu’nun bir sözü aklıma geldi. Batılıların sözlüklerinde
gönül kelimesinin karşılığı yoktur, demişti. Sözlüklere bakmadık; ama görsel ve
yazılı medyadan gözlediğimize göre gerçekten teknolojinin zirvelerine varan,
mazlumlara ateş, kan ve ölüm yağdıran bu varlıklarda vicdan yok.
Bazı
yazarların gözlükleriyle ayrıntıları da görebiliyoruz. Hukuk, eğitim, ekonomi,
yönetim, sağlık kısaca bütün alanlarda yine animalleri görüyoruz.
Bir
ilginçlik daha var. Bir gözlükle insan olarak gördüklerimizi, diğer bir
gözlükle sadece bir yaratılmış varlık olarak görüyoruz.
Peki, ya
kendimizi nasıl görüyoruz?
İşin püf
noktası burada Allah (cc) bedenimizi en güzel biçimde yarattı. Ruhumuza da tüm
yetenekleri kodladı. Görevimiz, halifelik potansiyelimizi gerçekleştirmektir.
Bu olumlu kodları çözüp gerçekleştirdiğimiz ölçüde insanız. Bu kodlar arasında
başka insanlara hatta bütün yaratıklara yardımla ilgili çözümler var. Hatta
hatta değil doğanın evrenin dengesinin korunması da bizden sorulur. Biz bu
sorumluluğu kabul etmiştik.
“Bana değmeyen yılan bin yaşasın” demekle
olmaz. Sosyal medyada birkaç yazı yayınlamakla da görev yerine getirilmiş
olmaz. “Bir kişiye yapılmış haksızlık bütün topluma yapılmıştır.” vecizesinden
hareketle son nefesimize de kadar görevlerimizi yapmalıyız.
Şaşarım
şaşarım da Cahiliye döneminde HAKKIN yerine getirilmesi için bir araya gelenler
kadar olamadığımıza şaşarım.
Biz nasıl
insanlarız?
İstismarcı
siyasetçilerin peşinde kuyruk oluruz; ama bilim adamlarının, din adamlarının,
yazarların vb. sözlerine sağır oluruz. Ya da yararlı sözler bir kulağımızdan
girer, diğerinden… Kaldı ki sözü kavramak tek başına işe yaramaz. Gereği
yapılmalıdır.
Yukarıda
okuduğunuz alıntı paragraflara bir de beraber bakalım önemli noktalarına “püf”
diyelim:
Kuçuradı, insan haklarının
sağlanmasının devletin başta gelen görevi olduğunu, bu görevin gereği gibi
yapılabilmesi için devletin bütün organlarının ve birimlerinin eğitilmesini
söylüyor. Çok güzel söylüyor da…
Saral devletin kamu yararı
bahanesiyle insan hakları normlarını zayıflatabileceğini söylüyor. Tıpkı…
Turhan da diyor ki devlet, bir hakkı
kısıtlarken aslında aynı zamanda birçok hakkı da kısıtlamış oluyor. Demek ki
bir taşla…
Hazıroğlu
öyle bir genelleme yapıyor ki yorum yapmadan yazmak en iyisi: “Eğitim
sistemiyle, eğitimcilere; adli sistemle, hukukçulara; ekonomik sistemiyle,
ekonomistlere; yönetim sistem, yöneticilere sorulmadan oynanmaktadır. Küresel
emperyal güçlerle, her bakımdan işbirliği yapmak gizli veya açık olarak
gelişmiştir.”
Uuu, demek ki “insan olma” veya insan
olarak kalabilmemiz oldukça zor. Bu insafsız durum için ne demişti Altuntaş:
“Maddeci
dünya görüşü, insanı yaşamak için değil, üretmek için çalışan güdümlü birer varlık
haline getirdi. Elinden zamanı, hayatı ve kalbi alındı. Önünde tutulan bir
tutam “ot”un peşinden dönüp durması isteniyor.” Bir deyiş vardı nasıldı? Koyunun
uçurumdan uçmasına sebep… Fazla irdelemeyelim. Milletçe şahlanıyor, uçuyormuşuz
da haberimiz yokmuş.
Kayra ne demek istiyor olabilir? “Hedonik insan yani akl-ı sakim sahibi olan insanlar, hayvanlardan da
daha aşağı olabilirler.”
Görevimiz yakınmak değil, hedonikleri
bile eğitmeliyiz. En zor insanı eğitmekmiş; ama olsun üstesinden geliriz
evelallah.
Allah mı dedik, bakın, ne demişti
Arslan;
“ (…) Diğerleri aşkın ve metafizik temellere dayandırılmaması
koşuluyla hakların gerekliliğini vurgulamaktadırlar.” Bu konuyu zaman zaman
düşünmüşümdür. Bu yabancı yazarlar Kur’an-ı Kerim’i yeterince okusalar acaba
yine de böyle yazarlar mıydı? Sonra yine de düşünüyorum Türkiye’mizdeki çok
değerli ilahiyatçı birkaç düşünür de dini bu işe karıştırmak istemiyor. O zaman
diyorum ki düşünürlerimizdeki bu duruş mutlaka din ve ahlak istimrarcılarından
kaynaklanmaktadır. Aklıma başka bir şey gelmiyor. Bu istismarcılar din diye
diye, ahlak diye diye her şeyi yozlaştırdılar. Zaten hukuk çoktan kayıplara
karışmıştı.
İstismarcı
dedik ya aklıma “tek dişi kalmış canavar”lar geldi. Bunlar, insan hakları normları
da yazıyor.
Yazıyor
yazıyor, bakın ne yazıyor:
“Üçüncü Kuşak
Haklar (Dayanışma Hakları)
Barış hakkı, Çevre hakkı, Halkların
kendi kaderini tayin (self-determinasyon) hakkı, Gelişme hakkı, Herkesin
insanlığın ortak mal varlığından yararlanma hakkı.”
Fiyakalı bir norm. Ama istismarcı
sömürücülerin “maça ası”. Kıtaların ötesinden geleceksin insan hakları ve demokrasi
diyerek ve de parçalayıp yöneterek insanlığın ortak mal varlığı diyerek bütün
yer altı kaynaklarını, onlar da yetmez alın terlerini sömüreceksin, üstüne
soğuksu niyetine mazlumların kanlarını içeceksin…
Hayır hayır olamaz, bu vahşilik, bu
vahim durum devam edemez. Çareleri birilerinden beklersek çok daha bekleriz.
İşbaşı yapma zamanı…
Alıntısından söz etmediğimiz birkaç
yazar daha kaldı sabırla onlara da bir göz atalım:
Kahveci diyor ki:
“İnsanilik kolektif
zihniyet yapılamamışsa, bütün bunların hepsi sorgulanmalıdır. (…) Bir ülkede
insani “eleştiri ve sorgulama” öğretilmiyorsa, orada insanlaşmak mümkün
olmayacaktır.”
Daha ne desin. Demek
ki bireylerin bilinçlenmeleri demek toplumun bilinçlenmesi değil. Hele de
“İnsanilik” bilinçlenmesi yoksa Hazıroğlu’nun dediği gibi iliklerimize kadar
bencilleşiriz. Sonra da olanlar olur işte. Ama derler ya enseyi karartmamak
gerek. Karınca kararınca çalışmalara başlamalı.
Topcuoğlu’nun dediği gibi “sömüren
mekanizmaların” işleyişlerini ucundan da olsa, azıcıkta olsa sorgulamalı,
araştırmalı, işbirlikçileri tanıtmalı, diyeceğim; ama böyle demeye teşebbüs
edenlerin halini gördükçe… Anladınız değil mi, hepimizin gözünü korkuttular. “Korku
dünyasında” yaşamak yaşamak mıdır? Değil tabii, Aydın’ın dediği gibi “insani
onurla bağdaşmayan aşağılık durumlara” düşmektir.
Yıldırım ve Aslan, “İnsan hakları ve
sosyal hizmet mesleğini birbirinden ayırmak mümkün değildir.” diyor.
Uygun’un sözleri üzerinden düşünmeden
geçmeyelim: “Türkiye’de son yıllarda izlenen politikalarla, asgari bir yaşam
düzeyine sahip olmak, herkesin yararlanabileceği bir hak değil, adeta merkezi
ve yerel yönetimlerin lütfuna ve hayır kurumlarının hayırseverliğine bağlı bir
imtiyaza dönüştürülmüştür. Bu bakış açısı, sosyal devlet ilkesi yerine, 19.
yüzyılın ilk yarısında geçerli olan sosyal yardım devleti ilkesinin getirilmesi
demektir.”
Şahin de “bütün insan haklarının
önemli ve birbiri ile ilişkili, biri olmadan ötekilerin anlamsız olduğunun
kavranması ve bu şekilde uygulanması ile yakından ilintilidir.” deyiveriyor.
Son sözü de Bardakoğlu’na verelim mi?
“ Gücü ele geçiren insanın kişisel
zaaflarının ortalığı kasıp kavurma tehlikesine karşı ortak aklın ve vicdanın
devreye girmesine, ahlakın hakemliğine, hukukun üstünlüğüne, toplumsal adaletin
tesisine ve güçlü bir kamu düzenine mutlaka ihtiyaç vardır.”
“Söylenecekler söylenmiştir,
binaenaleyh” şimdi uygulama zamanıdır. Pardon, söylenecekler henüz bitmedi.
Sagen Yazarlar Grubunun söyleyecekleri de değerlidir.
Söylemek ve yazmak bizden, uygulamak
da yine bizden yani toplumdan; takdir Allah’tan (cc)
Sabahattin Gencal
(SAGEN),
Çekmeköy-İstanbul, 11. 09. 2024
KAYNAKÇA
Dijital Kaynaklar (DK)
DK: 12. bkz.
1.https://yayin.diyanet.gov.tr/File/Download?path=479_1.pdf&id=479
2.https://www.kuranvemeali.com/enfal-suresi/22-ayeti-tefsiri
3.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/36260
4.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/107205
5.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1734143
6.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1595900
7.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/727687
8.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/624730
9.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/624730
10.https://tihek.gov.tr/public/editor/uploads/wv6RpxOx.pdf#page=190
11. https://www.anayasa.gen.tr/ihh-secki.pdf
12.https://dergi.bilgi.edu.tr/index.php/reflektif/article/view/120/72
13.http://portal.ubap.org.tr/App_Themes/Dergi/2011-97-1106.pdf
14.https://edb.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/12520201429541-%C4%B0NSANHAKLARI.pdf
15.https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1223308
16.https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/208297
***
İnsan Hakları İle
İlgili Kurum ve Kuruluşlar
İnsan olma /
olabilme her ne kadar bireyin kendine karşı göreviyse de bu tek başına
gerçekleşemiyor. Ailenin, çevrenin hatta toplumun yardımıyla da
gerçekleşemiyor. Onun için ulusal ve uluslararası insan hakları kurumları ve
kuruluşları oluşuyor. Bu kurumların, egemenlerin etkisi altına girmeden
çalışabilmeleri için her birey üzerine düşen görevleri yapmalıdır.
Sözü edilen konuyla
ilgili bazı kurum ve kuruluşların isimleri ve okumak isteyenler için ilgili
bağlantıları aşağıdadır:
·
İnsan
Hakları İle İlgili Kurum ve Kuruluşlar
http://www.karacasu.gov.tr/insan-haklari-ile-ilgili-kurum-ve-kuruluslar
·
Türkiye’de
İnsan Hakları ve Çocuk Hakları İçin Çalışan Bazı Sivil Toplum Kuruluşları ve
Dernekler
·
BM ve
Ulusal İnsan Hakları Kurumları
https://www.tihek.gov.tr/kategori/pages/BM-ve-Ulusal-insan-Haklari-Kurumlari
·
İnsan
Hakları Kuruluşları
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kategori:%C4%B0nsan_haklar%C4%
B1_kurulu%C5% 9Flar%C4%B1
·
Türk Adalet Sistemi
https://taa.gov.tr/yuklenenler/dosyalar/f29b2a4b-ce9d-482d-ae66-97a6864ca7eb-turk-yargi-sistemi-brosur-son-28.08.2020-tr1.pdf
·
Türkiye
İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu11
https://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr/tr/content/36turkiye-
insan-haklar-ve-esitlik-kurumu/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder