“İNSAN OLMA VE İNSAN OLARAK KALMA HAKKI”
ADLI KİTABIN
DOĞMADAN
ÖNCEKİ SERÜVENİ
-I-
Bismillahirrahmanirrahim / “Esirgeyen
ve bağışlayan Allah'ın adıyla.”
Peygamberimiz
(s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Besmele ile (Bismillahirrahmanirrahim
ile) başlamayan her anlamlı iş, bereketsiz ve sonuçsuzdur.”
Özür
dilemekle başlayan bir yazının bereketi ve sonucu nasıl olur acaba?
Siz
düşüne dururken bu konudaki kanaatimi açıklayayım:
Özürle
başlayan yazının değeri genel olarak düşer. Bu nasıl olur, bir cümle, bir
kelime?.. Üzülerek belirtelim ki böyle. İnsan psikoloji bu...
Bu
durumu tecrübe ile de bildiğim halde, okurlarımızdan özür dilerim.
Grubumuzu
az çok tanıyorum. Sizin, özür dilememin nedenini anlayacağınızı; böylece yazdıklarımızın
değerinin düşmesi şöyle dursun aksine artacağını düşünüyorum. Daha doğrusu öyle
umut ediyorum.
Haydi,
hep beraber; anlayacağız, özümseyeceğiz, uygulayacağız ve biz de paylaşacağız
umudu ve kararlılığı ile başlayalım.
“Güneş
altında söylenmedik söz, yazılmadık yazı yoktur.” veya “Sözlerin en yenisini
söyledim diyen en eskisini söylemiştir.” sözlerini birileri, düşünerek mi,
düşünmeyerek mi nasılsa söylemiş ve çoklarını da inandırmış.
Tabii,
biz yukarıdaki sözleri uygun bulmuyoruz. Sizlerin de uygun bulmadığınızı
düşünüyorum... Ama gel gör ki, hay aksi şeytan! Zaman zaman ben de sanki o
sözlere inananlardan oldum, oluyorum da... Örneğin bir söz yazıyorum; bir
müddet sonra bir yerde okuyorum; aaa
sözümü biri aynen kullandı. Bu yasaya aykırı. Sen misin yasa masa diyen. Bir
araştırıyorsun ki o biri dediğin kişi milattan önce bilmem kaçıncı yüzyılda bu
sözü söylemiş. Aaaa, seni seni, demek ki... İnanın böyle. Ben de o birinin
sözünü almış gibi dipnotta yazıyorum. Dikkat etmişseniz önceki yazılarım hep
tırnak işaretleriyle ve dipnotlarla dolu. Şimdilerde bu durum azaldı. Çünkü
okuduklarımı kafamda kudalla / mikserle / blenderle karıştırmışlar sanki
öylesine çorba olmuş. Eee, ne olmuş yani? Daha ne olacak? Söylediklerim hep
başkalarındanmış. Tabii, bazıları da herhalde bizden... Sadece ben mi böyleyim?
Bakın ne diyorlar? “Bizi biz yapan yaşadıklarımız ve okuduklarımızdır.”
“Sadede
gel.” mi dedi biri? Hay, çok yaşayasın. Doğru ya, kaptırdık kendimizi. Nerdeyse
“Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgârına” diye başlayacaktım. Evet. Böyle uzatmak
hiç doğru değil. Hele de günümüz okuyucularına. Ancak sözüm meclisten dışarı.
Biliyorum ki bizim grup üyeleri böyle yazılardan bile çok şeyler alabilir. Ama
yine de testileri taşırmadan konuya gelelim.
Sahi
konumuz neydi? Yani günlerdir anons ettiğimiz, hatta hakkında mektup bile
yazdığımız asıl sorun, asıl amaç neydi?
Sorduğuma
bakmayın. Bilmez olur muyum? Sizleri ısındırmak için böyle bir giriş yapmış
oldum. Bildiğiniz üzere ben öğretmenin. Dersin %5’lik zamanında böyle bir
ısındırma zaman kaybı değil, aksine...
Sporcular da böyle yapmıyor mu? Oyuna ısınmadan girerseniz, Allah (cc)
göstermesin sakatlanırsınız. Okuma için de böyle diyebiliriz. Bir kere okumaya
sevdiğiniz bir oyuna başlar gibi başlayacaksınız. Şimdilik bu kadarını bilin
yeter. (Valla, yine öğretmencilik oynadım. Özür dilerim. İkide bir özür dilemek
zorunda kalmamı yaşlılığıma verin. Malum 28 Eylülde 81 yaşını tamamlıyorum / tamamladım.)
İnsan
ister istemez topluma uyuyor. İşte birkaç örnek: Ben gazeteleri internetten
okuyorum. İlginç bir başlık var. Tıklıyorum. İlgisi olmayan konular. Herhalde
bir sonraki yazıdır, her halde bir sonraki yazıdır vb. illallah...
Televizyonlarda da -az sonra, bazı
yazılarda devamı... Aaa yeter be! Dersiniz. Bir zaman sonra kınadığınız gibi
olursunuz. Bakın 81yaşındaki adam bile böyle oldu, siz siz olun böyle olmayın.
Peki, böyle olmamak için ne yapmanız gerektiğini sormayacak mısınız? “Bir adam
beraber bulunduğu beş kişi nasılsa öyledir.” İşte onun için arkadaşlarınızı
seçerken çok ama çok dikkatli olacaksınız. Kendinize uygun arkadaş mı
bulamadınız? O zaman hicret edeceksiniz. (Gerçek diyorum. Bu söz İstanbul gibi
kalabalık şehirleri tenhalaştırmak için söylenmiş değil.)
Biz
galiba İNSAN OLMA VE İNSAN OLARAK KALMA HAKKI adlı kitabın oluşumundan söz
edecektik.
Şöyle
yapalım. Çok önemli işi olanlar, daha sonra okumak üzere ayrılabilirler.
Diğerleri ile devam ederiz.
Devamı var